bölüm 6

483 22 5
                                    

savaşın anlatımından;

yorucu ve tempolu bir hayatım vardı. işlerim çok yoğundu toplantılar, davetler, şirketlerim beni çok yoruyordu. akşamın gelmesini iple çekiyordum. çünkü melek yüzlümün yüzünü, kokusunu, sesini özlemiştim.

o ilk önce şirketimin önündeydi. kulakğı  takılı siyah dar bir elbise, ve spor ayakkabılarınla ben buradayım diyordu. gözlerimi alamamıştım üzerinden. çok masum yüzü vardı. dolgun dudakları, siyah saçları ayrı bir güzellikti. siyah meleğimdi o benim.

yanımdaki arkadaşım ise benim baktığım yöne bakmış ve onu görmüştü. ona bakan herkesi öldürmek istiyordum. bana sığınsın sadece beni görmesini istiyordum. belki bu hissettiğim şey sadece arzuydu. ama onu her türlü yanımda görmek istiyordum. gelen taksiyle beraber gitmişti. ben ise ona bakakalmıştım.


Yaklaşık 1 yıl olmuştu ve hala o güzel yüzünü unutamamıştım.sanki tablo gibiydi. her gün onu izliyor, adamlarımdan resim çektiriyordum. içimde ki duygu neyse büyüyordu. onun her geçen gün daha da aşık oluyordum. imkansız bir yandan da imkanlı bir hale dönüşüyordu benim için. yanımda onu izlemek istiyordum.hep yanında olmak istiyordum. bu aşk değil de neydi ki?

iş aradığını ama bulamadığını biliyordum. bu yüzden ayşe ablamla konuşup yeni bir hizmetli aldırmak istediğimi söylemiştim.

o ilk şaşırsada sonra tamam demişti. gazeteye ilan vermiştim. o gazeteden araştırıyordu ve benim işim ona göre bir işti. her şeyden uzaklaşmak istediği için bu iş ideal bir şeydi onun için. onu bekliyordum.

korumalar her gelen hizmetlinin resmini bana atıyorlardı bende oradan görüyordum. en sonunda gelmişti. kalbim küt küt atıyordu. ayşe ablayı arayıp onu almasını istemiştim. o da bir şey dememişti tabi. işe alınmıştı. Akşam olup onu görmek için sabırsızlıkla bekliyordum. yeniden de olsa onu capcanlı görecektim.


akşam olmuş eve gitmek için arabama binmiştim. eve girdiğim gibi göz göze gelmiştik. ona karşı ilgimi belli etmemek için kendimi zor tutuyordum. bana bakıyordu ve ilgisini çekmiştim. gözlerinden belli oluyordu. ona her geçen gün daha da alışıyordum. yanımdaydı onu kokusunu içime çekebiliyordum onu ​​görebiliyordum.

keyfim yerine geliyordu. günlerim çok güzel geçiyordu . beni sevmese bile yanımda olması yetiyordu. belki beni severdi. onu her zaman beklerdim.

yine işteydim. odamda oturuyordum ve onu seyrediyordum. çok güzeldi hizmetçiler ona bakıyordu. korumalarla da arada konuşuyordu ve bu beni deli ediyordu. hepsinin başlarını koparasım geliyor. helese geçen gün arkadaşlarımı kurşuna dizmek istemiştim. onu mutfaktan çıkmamasını söylemiştim. kıskançlıktan deliye dönmüştüm. ve kendi içinde inkar ediyordu. ama benim akıllı sevdiğim dışarı çıkmamıştı. birden yanıma almak istemiyordum onu. bana alışsın istiyordum. Bunları düşünürken viskimden bir yudum daha aldım. şuan ise onu izliyordum. aylinle tartışıyordu ve ağlıyordu. elimi yumruk yaptım. benim meleğimi kimse üzemez. aylin kolundan tutmuştu. meleğim ise bir şey yapmıyordu.  aylin meleğimi tutup kapının dışına götürmüştü. kapıyı suratına kapatmıştı. ve bunu benim evimde benim meleğime yapıyordu. elimden çok çekecekti. aylin içeri geçti ve meleğimin eşyalarını aldı. geri gelerek yüzüne fırlattı. aylin şimdi ölmüştü meleğim telefondan birini aradı ve beklemeye başladı. elime telefonu aldım ve baş korumayı aradım.

-çabuk o aylini al ve depoya götür!

elimdeki bardak  kırılmıştı. asistanım sese gelerek bana baktı. elimi görünce korkmuştu. şuan elime değil meleğime odaklıydım. ayağa kalkıp arabama binmiştim. eve doğru sürmüştüm. korumayı arayıp meleğimi takip etmesini söylemiştim. depoya girmiş ve ayline neler yapacağımı düşünüyordum. sandalyede elleri kolları bağlı etrafa bakıyordu. ona yaklaşmıştım. tam karşısına oturup ona sinirli bakışlarımı yolluyordum. ağzı bağlı olduğu için bir şeyler diyordu ama umrumda değildi. ona yaklaşıp ağzındaki bantı çıkarmıştım. bana yalvaran bakışlarıyla ne yapacağımı soruyordu. açıkcası ne yapacağımı bilmiyordum. anlık bir sinirle yapmıştım yapacaklarımı. karşımda ağlıyordu. yalvarışları kulağımı tırmalıyordu bu hareketiyle kafasına sıkmak istiyordum ama yapmayacaktım. sadece uyaracaktım.

- sana bir şey yapmayacağım sadece lavine neden böyle davrandın onu söylemeni istiyorum.

-b-ben bir anlık sinirle yaptım. siz neden sordunuz?

-cevaplasana! neden yaptın nasıl dokundun ona?

şuan çok sinirliydim. kendimi zor tutuyordum. benim sevdiğim, kıyamadığıma ağlatmış canını yakmıştı. artık kendimi kontrol edemiyordum.

-konuşsana nasıl canını yakarsın onun!?

-s-sen neden onu soruyorsun ki bana? he onu mu seviyorsun ben senin için çalışıyordum. sen ne yaptın gittin iki günlük bir sürtüğü sevdin.BEN SENİ BEKLEDİM HEP! beni sevmeni...

bir yandan çok sinirliydim bir yandan ne diyeceğimi bilmiyordum. bunca zamandır sevmiş ama ben görmemişim.umursamayarak

-buradan gidiceksin ben sana başka bir iş bulucağım. Benim olana sürtük dersen senin dilini keserim dedim. diyerek ayağa kalkıp gitmiştim.

eve doğru yola koyuldum. beni aramasını bekliyordum meleğimin ama beni aramıyordu. mutlu, mutsuz nasıl hissediyorsa bana demesini istiyordum. onun sadece bana sığınmasını istiyordum. yeniden onu eve alacaktım yanımdan ayrılmayacaktı. benim himayem altında kalacaktı.

eve gelmiştim. saat çok geç olmuştu. üstümü değiştirmiştim. yatağa uzanıp yazsam mı yazmasam mı diye düşünüyordum. yazsam bakar mıydı? acaba şuan ne yapıyor? onu düşünmeden edemiyordum. acaba nasıl hissediyordu. hassas bir yapıya sahipti. ağlıyor muydu? En sonunda telefonu elime aldım ve şu cümleyi yazdım
-'umarım bana yazmaman için sebebin vardır!'

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin