13. Bölüm

227 12 3
                                    

Merhabalar. Umarım hikayemi beğenirsiniz. İyi okumalar....

'Yaşanmışlıkların hepsi ağırdı. Bir umuda tutunmak, görmezden gelmek, bir şeylere hep iyi taraftan bakmaya çalışmak, ufak bir sevgi kırıntısına tutunmak ve tüm bunları yaparken en zor ama en güzel sınavım da sensin.'

Diyen adamın gözlerine baktım. Gözlerindeki derin sevgi öyle anlamlıydı ki benim için bu sevgi karşısında ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum. Seviyor muydum bilmiyorum. Ona karşı sevgim var mı bilmiyorum. Bana evlenme teklifi etmişti. Hala yanıt bekliyordu ben ise düşüneceğimi söyleyerek geçiştirmiştim. sadece zamana bırakmak daha iyi....

Savaşla ben farklı karakterlere sahip insanlardık. Onun dünyası bana uymuyor benim dünyam ise ona. Ben -ben farklı kendi karanlığımdaydım işte. Beni kimsenin aydınlığa çıkarmasını istemiyordum. Bunu kendime neden yapıyordum bilmiyordum. Bildiğim tek şey ruhum acı içindeydi...

Evin en sevdiğim yeriydi balkon. Farklı bir havası ve güzel manzarası vardı. Saksılarım vardı balkonumda.. çeşit çeşit çiçekler ve kaktüslerim vardı ki. Onlarla ilgilenmeyi seviyordum.

Dışarda olmak, etrafı gezip incelemeği çok seviyordum. Ama ne zamandan beri evdeydim. Ruhum dararıyor ve sıkılıyordum. Yapabildiğim tek şey burada oturmaktı.

Ayak sesleri gelince o yöne baktım. Hizmetliydi bu. Muhtemel savaş gelmişti ve onun haberini verecekti bana. Yanıma gelmiş dikilmişti tepeme. Sahte gülümsemesi ve gözlerinden kin akan kadın söze girmişti.

'Savaş bey geldi sizi bekliyor yemek masasında.' Demişti. Başımı sallayıp güzel manzaraya çevirmiştim kafamı. Ama hala gitmemişti. Ona bakmıştım. Neden gitmediğini merak ediyordum.

'Tamam geliyorum teşekkür ederim.' Dedim.

Tamam demişti. Bu kızı boğmama az kalmıştı.! Umursamayarak yerimden kalkmıştım. Balkonumdan çıkıp büyük odamda aynanın karşısına doğru gittim. Son kez kendime bakıyordum. Eskiye göre zayıflamıştım. Çok kilolu biri değildim. Derin bir iç çekerek odamdan çıkmıştım. 'Ya buradan gidecektim. Ya da gidecektim.' Bu sözü aklıma kazımıştım bir kere. Merdivenlerden inmiş kaşımdaki uzun masaya doğru ilerlemiştim. Masanın tam önünde savaş yemek yemeye koyulmuştu. O benim aksime kilo almıştı. Zaten iri yarıydı tam iri yarı olmuştu. Masaya gelmiş sandalyeyi çekmiş ve oturmuştum.

Savaşa dönüp ' hoşgeldin hayatım.' Demekle yetinmiştim bir de yalanlan da olsa gülümseme eklemiştim yüzüme.

Savaş ise yüzüme bakmadan gür sesiyle
'buraya servis açın. Boşu boşuna mı para veriyorum size.' Demesiyle sıçramıştım.

Cidden bana iyiydi bu adam. Onun çevresindeki insan olmak kesinlikle isteyeceğim son şeydi. Elindeki tabakla gelen hizmetli Güler yüzle elindeki tabağı önüme koymuştu. Masanın diğer köşesindeki yemeklerden alıp tabağıma koymaya başlamıştım.

Ona bakıp teşekkür ederim demiştim. Lakin benim yüzümü görünce gülen yüzü solmuştu.
Çirkin miydim yoksa insanlarla mı ilişkilerim zayıftı bilemiyorum. Somurtarak giden kadın beni üzmüştü. Ya da bu aralar çok hassastım. Üzülerek önüme dönmüş yemeğimle bakışmaya başlamıştım.

Savaş ise elindeki çatalı sert biçimde masaya vurduğunda ona bakmıştım. Ateş fışkıran gözleri düz biçimli dudakları çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Ne yapmıştım ki ona böyle bakıyordu bana.

'Akşama kadar it gibi çalışıyorum. Her şey bizim için diye çabalıyorum. Hanım efendi ise oturmuş somurtuyor sadece! Hayatı böyle mi yaşayacaksın sen böyle değildin lavin'im ne oldu kim üzüyor seni. Kafasını kopartayım onun.' Demesiyle gözümden bir damla yaş düşmüştü. Kafamı yan tarafa döndürüp silmiştim hemen. Kendimi toplayıp ona baktım.

'Sıkıldım savaş. kimsem yok. Dışarı çıkamıyorum bir arkadaşım bile yok. Anlıyor musun beni?' Demiştim.

'Buradan başka bir yere gidemezsin. Bir yere gitmem için benim de olmam lazım. Şu aralar çok işim var.' Deyip tabağındaki eti kesmiş yerken bana bakmıştı.

'Kendi hayatımı kurmama izin ver savaş. Bir Şeylerle uğraşmak kafa dağıtmak istiyorum.' Ağlamaklı sesle söylemiştim. Bu bile onun için bir şey ifade etmiyordu.

'Senin hayatın benim! Bunu daha öğrenemedin mi?' Ruhsuz sesi dedikleri sanki normal bir şeymiş gibi söylüyordu bunları. Kafa sallamıştım. Daha da uzatmak istemiyordum keza uzatırsam ne yapacağını kestiremiyorum.

Önümdeki tabaktan yemek yemeğe başlamıştım. Güce ihtiyacım vardı. Aklıma koymuştum kaçacaktım buradan. İlk önce korumaları geçmem lazımdı. Savaş kötü işler yapıyordu. Bunu biliyordum. Evin her köşesinde tüfek ve silahlar asılıydı. Telefonuna gelen mesajları da görüyordum. Çoğu tefeci işlerindendi. İllegal işlerle büyük bir taht kurmuştu ama olan bana olmuştu. Bu kötü yerde tek yabancı bendim çünkü...

Yemeğimizi yemiş. Odamıza çıkmıştık. Geç olan saate göz gezdirip yatağıma doğru ilerlemiştim. Savaş ise duş alacağını söyleyip banyoya girmişti. Su sesini duymamla pencereye ilerlemiştim temkinli bir şekilde yürüyordum.

Işıkla aydınlık olan bahçe de koruma gözükmüyordu. Şanslı mıydım kesinlikle öyleydim. Üstümdeki pijamaları çıkarmak için giyinme odasına girdim. Hızlı ama sessiz olmalıydım.

Çanta bölümünden küçük sırt çantamı almış siyah tişört ve bir de pantolon sıkıştırmıştım içine. Siyah kot tulumu alıp giymiştim. Kısa kollu dar bir tulumdu. Sessiz adımlarla banyonun önüne gelmiştim. Su sesi gelince rahat bir nefes çekip odaya gidip alacağım bir şey var mı diye göz gezdirmiştim. Gözüme takılan yere koşarak gitmiştim. Mücevherlerin olduğu cam rafın önünde para edecek kolye, küpe almıştım. Bunların hepsi savaşın hediyesiydi. Hiç takmamıştım bile. Elimdeki çantanın fermuarını açmış ve yarısından çoğunu koymuştum.

Odadan çıkmış merdivenlere yönelmiştim. Telefonumun ekranının ışığıyla gidiyordum. Fener kullanırsam birisi görür diye korkuyordum. Az ışıkla merdivenlerden inmiş. Mutfağa ilerlemiştim. Kapıyı açmış etrafı kolacan etmiştim.kimsenin gelmediğine emin olduktan sonra mutfak penceresine ilerledim. Sürgülü olan pencereyi çekmiş dışarı atlamıştım. Allahtan zemin kattaydık. Evin önünde yere çökmüş sürgülü pencereyi eski haline çekmiştim. Buradan kaçtığım belli olmasın istiyordum.

Eğilmiş etrafımı izlemeye başladım. Gelen giden yoktu. Savaş kadar salak bir adam yoktu. Tonlarca para veriyordu ama kimse doğru dürüst evi korumuyordu. Koşarak çalıların oraya ilerledim. Nefesimi düzenleyemiyordum. Çalıların oraya gelerek içten içe mutlu olmuştum. Şimdi zor kısmı duvardan atlamak vardı.

Zira burası en zor yerdi. Duvar uzun bir duvardı ve jiletli tellerle çevriliydi. İnşallah kaçarım yoksa yakalanırsam savaş buraya gömerdi beni. Sırtımdaki çantayı önüme almıştım. Etrafıma bakınca büyük bir taş gözüme çarpmıştı. Taşın yanına gelmiş duvara tırmanmıştım. Bir Demir parçasına tutunup duvarın üstüne çıkmıştım. Jiletlere dikkat ederek üstünden geçmiştim. Önümdeki çantayı yere attım.

Arkama dönmüş tam bana dönük olan kameraya baktım. El hareketi çekerek önüme döndüm.

İlerlemezsem el hareketini savaş benim üstümde deneyebildi. Dua ederek kendimi atmıştım. Sakat kalmadığımı düşünerek ayağa kalktım. Yerdeki çantayı alıp koşmaya başlamıştım.

Özgürlüğüme koşuyordum. Artık ben de özgürdüm.

Okuduğunuz için teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyorum. İnstagram hesabım : ayse.gulcuha

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin