12.bölüm

315 12 1
                                    

merhabalar. Umarım hikayemi beğenirsiniz. Okuduğunuz saati ve görüşlerinizi bekliyorum. Sizleri seviyorum.

Cennet deyince ne aklınıza gelirdi?
Eşsiz bucaksız bir yer yada sonsuz bir güzellik mi?

Bence cennet yaşadığımız yerdi. Bir insan yaşadığı yeri cennete çeviremezse gerçekten yaşadığını mı zannederdi? insanın aldığı bir nefes bile ona bir lütuf değil miydi? Tanrı insanı yaratırken her şeyi vermişti en önemli yaşamsal bulguları vermişti bize. Sadece istediği kulluktu.

Ama benim cennetim toxic bir ilişkiden ibaretti. Tanrı'yı bile umursamayan bir adam sadece kendini Tanrı biliyordu. Geriye kalanlar ise onun için oyuncaktan ibaretti. Güçlüydü her şeyi sahip olacak her şeyi alacak bir adamdı.

Ya ben...
Ben ise Tanrı'ya bağlı bir kızdım. Bunu bilen adam sadece kendini Tanrı olarak gösterip kendine bağımlı hale getirmeye çalışıyordu. Başarıyor muydu bilmiyorum.

Ama bu adam bugün çok farklıydı sanki gerçekten bana göstermek bilmemi istediği farklı kişiliğini gösteriyordu. Yanımda olan iri bedeni beni sarıp sarmalamıştı. Biliyordu kaçacağımı. Evet ben de kaçmak için her şeyi yapıyordum. Büyük bir villanın önünde kapıya doğru ilerliyorduk. Kafamı çevirip baktığımda ise rahatsız olduğu belli oluyordu. Onun bu hali beni de tedirgin ediyordu.

Siyah kapıyı güçlü bir şekilde çalıp beklemeye başlamıştık. Sinirini etraftan çıkarıyordu. Bundan umarım ben etkilenmezdim.
Kapıyı açan orta yaşlı bir kadındı. Sarı saçları mavi gözleriyle kendine hayran bırakacak bir kadındı. Bu kadının yanımdaki adamla alakası olacağını zannetmiyorum bile.
'Hoşgeldin oğlum.' Deyip içeri davet etti bizi.
Bana dememesinin sebebi olarak,beni görmediğini düşünmek için çaba gösteriyordum.

Önümüzde yürüyen kadını takip ediyorduk. Bizi karşılayan salonu görürken kendimden geçmek üzereydim. Bu bizim evden baya güzeldi. İnanılmaz güzel döşenmişti. ilerleyip L koltuğa beni oturtturup kendisi de oturdu. Koridorun sonundan tok ayak sesinin gelmesiyle o yöne baktım.

Gelen kişi yanımdaki adamın tıpa tıp aynısıydı. Yanımıza gelerek savaşın elini sıktı. Bana ise başını sallamakla yetindi. Karşımızdaki tekli koltuğa oturan adam ayak ayak üstüne atarak bizi süzmeye başladı.

Ayaklarımı sallayıp gergince ortamı izliyordum. Bunu gören savaş eliyle ayağıma baskı yapmıştı. Ona kötü bakışlarımı göndersem de bana daha kötü bakış atmasıyla yerime sinmiştim.

'Ne zamandır buraya gelmiyordun savaş' diyen kadına baktım. Bana hala kötü bakış atıyordu gerçi.

'Beni çok umursadığını zannetmedim anne
ondan olabilir.' Demesiyle savaşa döndüm. Ne yani bu kadın savaşın annesi miydi?.

Yandan gülümseyen kadın ise
'Seni bırakan annen seni sevmemiş ben mi seveceğim.' Diyen kadına ağzım açık baktım. Bu kadar mı kötü kalpliydi bu kadın!.

Bakışlarımı savaşa döndürmeye gerek kalmadan hışımla ayağa kalkan adama baktım.
Ayağa kalmış ve karşımdaki kadının yanına yaklaştı. Birden boğazına yapıştı. Kadın çığlık içinde yardım istiyordu ama savaş eliyle kadının ağzını kapattı. Ben ve ismini bilmediğim adam savaşın yanına gitmiştik.
Ben kadını belinden tutup ayırmaya çalışsam da gözü dönmüş savaş daha da sıkıyordu boğazını. Babası ise savaşa bağırıyordu. Savaş ise boğzını sıktığı kadını yere atmış ve geri çekilmişti. Kadının ise değil ayağa kalkmaya nefes almaya bile mecali yoktu.

Ellerini boğazına koymuş ve çaresizce nefes alıp öksürüyordu. Yattığı yere eğilip yardım edeceğim sırada kolumdaki tutuldum. Bakan kişiye bakmama gerek yoktu. Babası ise annesinin yanındaydı zaten. Kaldırmış ve kendisine baktırmıştı. Gözlerindeki ateş ve şakaklarındaki belli belirsiz damarlar beni korkutmaya yetmişti.

Yerde kendini toparlamaya çalışan kadın savaşa dönmüş,
' Manyaksın! Doğruyu söylüyorum. Ben mi annen gibi seni bırakıp başka adamların koynuna girdim.!' Dedi.

Savaşın iri bedeninin önüne geçtim. Ona bakarak sakin ol diyordum. Elimi Sakallarında gezdirdim. Göz gözeydik. Gözlerindeki harelerine takılı kalmıştım. Gözlerinin arkasındaki küçük yaralı çocuğu görebiliyordum. Muhtaç bir çocuğu andırıyordu yüzü. Onun bu hali benim içini yaralıyordu. Ne yapsam da omu mutlu etsem diye düşünmeden edemedim. O çocuğu mutlu etmeliydim. Bana bakan yaralı adama bakmayı kesmiş karşımdaki hadsiz kadına odaklanmıştım....

Babasına baktığımda annesini kaldırdığını gördüm. Kucağına aldığı kadını odaya doğru götürmeye başladı. Ben ve savaş koca odada yalnız kalmıştık. Kendimi oturduğumuz koltuğa yeniden atmıştım. Savaş ise hala salonda volta atıyordu. Ne yani cidden pişman mı olmuştu. Peki ben ne yapmalıydım. Yanına mı gitsem yoksa beklesem mi?.

İçimdeki ses ise gitmemi istiyordu. Onunla konuşmalı mıydım? Oturduğum yerden kalkıp volta atan savaşa durdurmuş devam etmiştim;

'Savaş hadi gidelim buradan. Burası sana iyi gelmiyor lütfen gidelim.' Demiştim. Bana derin gözlerle baktı sanki içindeki derin denizden durgunluğa geçmişti...
o, çok çok masumdu. Ama bilemiyordum işte. Seviyor muydum? Yoksa bu acınası durum ona bağlanmama mı neden oluyordu?.

'Gidelim sevdiğim kadın gidelim. Senle nereye olursa olsun gidelim. Demişti. Şaşkın bakışlarımla ona bakmış bu durum onun gülümsemesine sebep olmuştu. Elimi sımsıkı tutmuş ve girdiğimiz kapıdan geri çıkmıştık.
Kapıdan çıkmış son model  arabaya binmiştik.

Savaş arabayı çalıştırmış arabanın teybinden rasgele bir şarkı açmıştı. Caz ve slow şarkılar severdim. Ama bu şarkılar benlik değildi. Biliyordum sadece kafasını dağıtmak için böyle yapıyordu. Ev yoluna gitmiyorduk. Başka yola sapınca içime kurt düşmüştü.

Onun yan profilinden bir müddet onu izledim. Gergindi. Hala olayı atlatamamıştı. Büyük ihtimalle kendini suçluyordu. Bu durum beni üzmeye yetiyordu. Sanki içimden, içimden birisi kalbimi söküyordu. Dayanamıyordum işte... onu bu kadar çaresiz görmeye ama bizim bir sonumuz da olamazdı. Ona aşık olamazdım.

Araba durduğunda etrafıma bakınmıştım. Uçurum kenarındaydık. Dalgalı hırçın Deniz tam karşımızdaydı. Kapıyı açmış ve arabanın önüne geçmişti. Ben de ona eşlik edip yanına gitmeye başladım. Yanına geldiğimde ise bana bir süre bakmış ve yoğun gözlerle denize odaklanmıştı.

Susmuştuk... ikimiz de denize odaklanmıştık. Hayatta en çok rahatladığım yerdi denize bakmak. O mavinin her tonu beni rahatlatmaya yetiyordu. Düşüncelerimin arasında savaş bana dönmüştü.

'Bugün anladım ki beni bir tek rahatlatan, huzur veren bu deniz değil. Senin o gözlerinmiş...  o güzel gözlerine her baktığımda mutlu oluyorum. Ve artık tam karar verdim seninle evlenmek istiyorum.

Benimle evlenir misin?

Umarım hikayemi beğenmişsinizdir. Yorum ve görüşlerimizi paylaşarak ve takip ederek bana destek olursanız çok mutlu olurum. Sizleri çok seviyorum. Sağlıcakla kalın.

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin