16.bölüm

127 10 9
                                    


Merhabalar şu aralar zor şeylerden geçiyorum o yüzden hikayeme vakit ayrışmamıştım. Umarım hikayemi beğenirsiniz. İyi okumalar.





telefonun çalmasıyla yatakta telefonumu aramaya başladım. Gözlerimi açarsam  bir daha uyuyamam diye elimle arıyordum. Aramanın sonlanmasıyla rahatlamıştım. Rahat bir uykuya devam edecekken telefon yeniden çalmasıyla gözlerimi açıp telefonu aramaya başladım. Telefonu çaldığı  yerden bulduğumda küfretmekten ekrana odaklandım.

Bu numara da kimdi? Sa-savaş mıydı dimi? Bu kadar kolay kolay beni. Bulmasın. Beni bulursa bu sefer elinden çekeceğim vardı.

Titreyen elimle telefonu açtım.
'Nerede kaldın? İlk iş bu gününde bu kadar kadar geç kalan bir işciyi neden işe alacağımı bir açıklasana. Ya yarım saate burada olursun ya da kendine başka bir iş bul.' Diyen müdürün bağırmasıyla uykum tam kesildi.

Tek kelime edemeden yüzüme kapatmıştı müdürüm. Saat 09.47'di. Evet ben alarm kurmamış ve bir alarm olarak müdürümü kullanmıştım. Ne güzel alarm değil mi?
Yataktan depar atarak kalkmış lavaboya gitmiştim. elimi yüzümü yıkamış elimle yüzüme masaj yapıyordum. İnsanın kendine bakması kadar güzel bir şey yoktu neticede. İhtiyaçlarımı kaşıladıktan sonra dolaba gittim. Yıkanmış tulumu yatağına atmış boş dolabıma bakmaya devam ediyordum.

Herkes gibi 'giyecek hiç bir şeyim yok.' Kelimesi tam bendim. Ama benim dolabım sahiden bomboştu.

Tulumumu giyinmiş boy aynasından kendime bakmıştım. Bu tulumu seviyordum zaten sevmesem bile giymek zorundaydım. saçımı açmış bir güzel elimle taramıştım. Evet! şimdi tam olmuştum! Yani umarım yani amin...

Kendimle yaşayınca mutluydum. Kendi ayaklarımındaydım. Kimseyle ilgilenmiyor kendi halimle  yaşıyordum. İşimi hakkıyla yapıp para biriktirmeliydim. Biraz daha dişimi sıkmam gerekir... savaş faktörü hala vardı.

Şairin gibi ' sen umut kesersin, allah yol açar. Sen olmaz dersin, oldurur. Bitti, yeniden başlatır.' Bu söz benim en büyük destekçim.

Son kez çantamı kontrol edip kapıyı kilitledim. Aşağı inince göz göze geldiğim taksiciydi. Beni görünce bir oh çekti. Galiba fazla bekletmiştim. amcaya gülümseyip arabaya bindim. Adresi söyledikten sonra camdan etrafı izlemeye koyuldum.

İnsanlar. Bir yerden bir yere gitmeye çalışanlar, gezmeye çıkan insanlar... hepimizin bu hayatta bir gereksinimi vardı belki de. Çocukların sesleri, kuşların cıvıltıları çok güzeldi. Hayat hangisiydi? Karşımdaki güzel hayat mıydı? Yoksa hep mi zor ve kötüydü? Galiba kader giriyordu devreye ya da seçimlerimiz. Hangisi daha baskındı bilemiyordum. Hayatı akışına göre yaşamak daha iyi gibiydi.

Taksinin durmasıyla cüzdanımdaki parayı ona uzatmıştım. Elim titremesini aldırmamıştım Evet bu son paramdı. Bundan sonrasında Allah'a emanettim. Biraz daha mücevher bozdurmam gerekti. Para üstünü alıp taksiden indim. Koşarak iş yerine ilerliyordum. Bugün hava sıcak olmasına tezat esiyordu. Ve havanın yüzüme yüzüme çarpmasıyla kendime gelmiştim.

Dış kapıyı açıp etrafı kolaçan etmiştim. Evet herkes işinin başındaydı ya ben emanet çanta gibi kapı önünde duruyordum. Arkamdan birinin omzuma çarpmasıyla iki adım ileriye savruldum. Umursamadan giden kadına bakakalmıştım. Ne yani bu kadar kolay mıydı? Düşündüm de ben hayalet miyim de umrunda olmadan vurdu diyeceğim ama hayattaydım maalesef. 'Lavin aklından neler geçiyor senin hadi işinin başına kovulacaksın.' Diyen iç sesime hak vermiştim.

Koridordan geçerek Mert SOYDAN yazılı yere bakmıştım. Evet müdürümün ismini öğrenmek yerine kapısından öğrenmeyi tercih ediyordum. Müdürün odasına gelmiş şahadet geçirerek kapıyı çalmıştım. 'Gir' komutunu alınca içeri masumca adım atmıştım. Gözlerimi sonuna kadar açmış tatlı bir şekilde gülümseye başladım. Evet şu an kesinlikle çirkin gözüküyordum ama başarıya giden her şey mübah diyordum.

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin