Sabah Dicle'nin telefon sesiyle ilk uyanan Barış olmuştu. Akşam üstü eve gelmeden önce de Dicle'nin dizinde uyuduğu için uykusunu iyi almıştı. Dicle'yi uyandırmadan telefonu açtı. Arayan Kıraç'tı ve görüntülü arama yapılıyordu. Barış Kıraç'ın Dicle'yi görmek isteyeceğini tahmin ederek yataktan çıkmadan telefonu açtı, nasıl olsa yine odaya girmesi gerekecekti.
Barış: Günaydın Kıraç, Dicle uyuyor o yüzden ben açtım.
Kıraç: Günaydın Barış, önemli bir şey yok Dicle'yi merak ettim ajansa geçmeden bir konuşmak istedim Dicle nerede bir gösterir misin ?
Barış: Anladım, yanımda Dicle, kamerayı çevireyim.
Barış kamerayı koynunda uyuyan Dicle'ye çevirip önüne gelen saçlarını yavaşça çekti.
Kıraç: Si-siz beraber mi uyudunuz ?
Barış: Evet annemde bizde olduğu için boşta tek yatak vardı Dicle de uyuyordu zaten arabada hatırlıyorsan, uyandırmadan getirdim.
Kıraç: İyi tamam anladım. Dicle uyanınca beni bir arasın. Ya da ajansta görüşürüz zaten boşver aramasın ben orada konuşurum.
Barış: Dicle'nin bugün ajansa geleceğini sanmıyorum. Feris Ece'yi ayarlamış röportaj yapacağız.
Kıraç: Benim niye haberim yok ? Böyle bir kararı Feris nasıl tek başına verir !
Barış: Kıraç bağırmadan konuş Dicle uyanacak. Feris dün akşam ayarladı sana da anlatır ajansta hadi görüşürüz.
Kıraç: İyi tamam görüşürüz.
Barış koynunda yatan Dicle'yi izledi bir süre sonra yavaşça yanağına, burnuna, dudağına öpücükler bırakarak uyandırmaya çalıştı ama Barış ne kadar öpse de okşasa da seslense de uyanmıyordu. Barış endişeyle annesini çağırdı ne de olsa anne, neyi olduğunu, ne yapılması gerektiğini bilir diye düşündü. Ayla, Barış ve Dicle'nin dünkü konuşmalarını duyduktan sonda Dicle'ye karşı biraz yumuşamıştı. Oğlunun çok endişeli olduğunu görünce de uzatmadı ve Dicle'nin yanına çıktı. Dicle'nin ateşi vardı. Endişelenecek kadar yüksek değildi. Günlerdir süren yorgunluğunun üstüne dün sahil kenarında soğuk havanın çarpmasıyla yorgun düşmüştü. Ayla Barış'ın endişelendiğini görünce onu sakinleştirip mutfağa indi bir leğenin içine soğuk su doldurup içine birkaç bez attı. O sırada kapı çaldı. Gelen Ece'ydi Ayla hemen Ece'ye durumu açıklayıp Dicle'nin yanına çıktı. Ece de tabii ki durmadı ve peşinden çıktı.
Barış: Anne ne yapacağız doktor çağırayım mı ya da hastaneye mi gitsek ya bir şey olursa.
Ayla: Sakin ol oğlum bir şey olmaz. Şimdi sen çık ben Dicle'nin üstüne çıkarayım ıslak bez koyalım kendine gelir.
Barış: Hayır anne ben kalacağım, sen çık istersen Ece'yle ilgilen. Nereye koyacağım ıslak bezleri ?
Ayla: Birini alnına koy diğerlerini de kollarının arasına yarım saate kalmaz toparlar. Sonra da gider bir ilaç alır kendine, bir şeyciği kalmaz.
Ece: Çok geçmiş olsun Barışçığım. Röportajı biraz geç yapabiliriz sen merak etme ben bekliyorum aşağıda.
Barış: Tamam Ece biz de geleceğiz Dicle toparlanınca.
Ayla ve Ece çıktıktan sonra Barış Dicle'nin gömleğinin düğmelerini teker teker açtı. Önce alnına daha sonrasında da kolunun aralarına ıslak bezleri yerleştirdi. Bir eliyle ellerini tuttu bir eliyle de Dicle'nin saçlarında ve yüzünde dolaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DicBar Senaryolar
RomanceDicBar yaşanmamış sahneleri yaşatıyorum ( her bölüm yeni senaryo) ✨🤍