AŞK (2)

723 40 23
                                    

Dicle'nin lafını bitirmesiyle Aydın'dan mesajın gelmesi bir olmuştu. Meral yavaşça ses kaydını açtı.

" Aydın: Barış, iyi misin oğlum meraktan öldük.

Barış: Merak etme.

Aydın: Noluyor sen bi anlatsana bana ?

Barış: Abi çok ağırıma gitti ya. Ben onu kendimden bile çok severken, her şeyin önünde tutarken onun için üçüncü beşinci planda olmak çok koyuyor !

Aydın: Tamam oğlum ağlama çözülü-

Barış: Noluyor ! A-araba durmuyor !

Aydın: Na-"

Yüksek bir çarpma sesi gelmişti ve ses kaydı bitmişti. Herkes duyduklarıyla şok olmuştu tabi en çok da Dicle. Dicle, oturduğu yerden aniden kalkınca hem şokun etkisiyle hem de ani kalkmanın etkisiyle başı dönmüştü. Kıraç'ın kolundan destek alıp birkaç saniye gözlerini kapatmak istedi. Kıraç hemen Dicle'yi koltuğa geri oturttu ama Dicle yerinde durmuyor, sürekli çırpınıyor, bazen başı dönüp duruyor ama sonrasında kaldığı yerden devam ediyordu.

Dicle: Baba bırak ! Barış'ın yanına gitmem lazım !

Kıraç: Sakin ol sakin ol !

Dicle: Onu görmem lazım bırak beni !

Kıraç: Daha fazla dayanamamış ve Dicle'yi bırakmıştı. Dicle koşarak arabasına ilerledi ama Emrah ondan erken davranıp sürücü koltuğuna geçmişti. Kısa bir süre içinde hastaneye vardılar. Diğerleri de Dicle ve Emrah'ın peşinden ilerlemişlerdi. Aydın zaten kapının önünde onları bekliyordu, ekip tamamlanınca koşar adım içeri girdiler. Dicle Barış'ın odasına gelene kadar Aydın'ı sorulara boğmuştu.

Dicle: Barış nerde ? İyi mi ? Nolmuş ?

Aydın: Bilmiyorum doktorlar daha bir şey söylemedi ?

Dicle: Nerede peki, görebilir miyim onu ?

Aydın: Şimdi ameliyattan çıktı odaya aldılar. Heh bak odası da şurası.

Dicle: Aydın'ın gösterdiği odaya koşarak gitti ve camından içeride yatan o ruhsuz, soluk bedene baktı. Bir süre sonra bir doktor yanlarına geldi.

Doktor: Barış Havas'ın yakınları ?

Diğer odaların kapısında bekleyenler 'Barış Havas' adını duyunca dikkat kesilmişlerdi.

Dicle: Biziz.

Doktor: Ameliyat güzel geçti ancak hayati tehlikesi devam ediyor. Başına çok sert bir darbe almış. Beyin tomografisinde herhangi bir sorun gözükmüyor ama biliyorsunuz beyin en karmaşık organ ne olacağı belli olmuyor maalesef. Hastamız odada uyuyor şuan. Kendi kendine uyanmasını bekleyeceğiz . 24 saatin sonunda uyanmazsa yeniden ameliyata alıp beynindeki hasarlı bölgeyi bulmaya çalışacağız. Eğer kendi uyanırsa zaten bir sorun yok demektir.

Dicle: Yanına girebilir miyiz ?

Doktor: Ameliyattan yeni çıktığı için hala enfeksiyon riski var şimdilik kimseyi alamayız 4 saatin sonunda bir kişi girebilir.

Dicle yere çöktü. Hiçbir şey yapmak istemiyordu ne iş ne başka bir şey, her saniyesini Barış'la geçirmek istiyordu. Bu düşünceler arasında telefonu çaldı. Arayan yönetmen asistanıydı. Ama Dicle açmayacaktı. Kendine bir söz vermişti. ' Zeus alay edermiş derler sözünü tutamayan aşıklarla'. Sözünü tutacaktı. Zeus'un onunla alay etmesini hiç istemiyordu. Dicle'nin telefonu dakikalarca çaldıktan sonra susmuştu. Dicle'nin telefonu yerine Meral'inki çalmaya başlamıştı. 4 saat boyunca önce Dicle'nin sonra Meral'ın telefonu çalmıştı. Herkesin telefon sesinden sinirlerinin gerilmişti. Kıraç olaya müdahale etmek için ağzını açtığında doktorun yanlarına yaklaştığını görüp susmuştu.

Doktor: Hasta hala kendine gelmedi ama enfeksiyon riskini atlattık. Yanına bir kişi girebilir. Eğer hasta kendine gelirse de yormamalısınız. Zorlu bir ameliyat geçirdi. Geçmiş olsun.

Dicle yavaşça Barış'ın kapısını araladı. Bir süre sadece içeri baktı. Yavaş yavaş adımlarla işerleyip Barış'ın yanındaki sandalyeye oturdu. Odanın dışında herkes nefeslerini tutmuş onları izliyordu. Dicle bir süre yalnızca Barış'ı izledikten sonra eline uzanıp eliyle oynamaya başladı. Yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirmişti. Gözlerini Barış'ın ellerinden çekip gözlerine yöneltiği gibi gözyaşlarını akıtmaya başladı. Kafasını yatağa koyup hıçkırarak ağlamaya başladı. Hıçkırıkların arasında da olabildiğince konuşmaya çalışıyordu.

Dicle: Ben, ben özür dilerim. Öyle bir anda ben, ağzımdan çıkıverdi. Sen benim için onca fedakarlı yaparken ben, ben işimi seninle bir tuttum. İki hayalim aynı anda gerçekleşince, şaşırdım, ne yapacağımı bilemedim, özür dilerim. Çok özür dilerim.

Dicle, sözlerini bitirdikten sonra saçında bir hareketlilik hissetti. Ağlamasını durdurdu ve başını yavaşça kaldırıp, saçlarına baktı. Evet, doğru görüyordu. Barış'ın eli özlediği yeri, Dicle'nin saçlarını bulmuştu.

Barış: Affettim, ama bir şartla.

Dicle: Hmm neymiş o şart.

Barış: Haftasonları çalışmayacaksın.

İkisi de gözyaşları eşliğinde gülüyordu. Dicle Barış'ın eline uzanıp kocaman bir öpücük kondurdu.

Dicle: Seni hiçbir şeyle, hiç kimseyle kıyaslayamayacak kadar çok seviyorum. Özür dilerim.

Barış: Ben de seni çok seviyorum.

Dicle Barış'ın dudağına uzanıp küçük be hızlı bir öpücük kondurdu. Onu yormaması gerekiyordu. Dışarıdakiler doktora haber vermiş olacak ki doktorlar odasına gelmişti. Dicle Barış'ın elini bırakmadan ilerleyebildiği kadar ilerledi. En son parmak uçlarını birleştirip elini bıraktı.

Umarım beklediğinize değmiştir guys. 10 K için yine yeni yeniden teşekkür ederimmm <3

DicBar SenaryolarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin