Memir'in Hazin Sonu

797 28 53
                                    

Iyyy iğrenç bir sahneydi baktıkça sinirleniyorum. Ekin sen de işin bokunu çıkardın farkındayım kötü yazmaya çalışıyorsun ama yani cidden bu baya korkunçtu. Dicle'nin kaçması, Barış'ın gerilmesi, rezildi. Bu sahneye 838284 tane teori üretmiştim hepsini salıveriyorum. Ha bi de Memir'den sebepsiz yere nefret ediyorum yazık çocuk bir şey de yapmadı ama bu bölüm kendileri aramızda ve maalesef pek de hoş olmayan şeyler yaşayacak.

Ekranda belki de geçirdikleri en güzel günden kalanları görünce, ikisi de haliyle çok şaşırmıştı. Şaşkınlığın ardından gelen heyecana ise endişe eşlik etmişti. Kalplerinin senkronize ve hızlı çarpışı neredeyse dışarıdan duyulacak kadar yüksekti. Bu görüntü onları başta yaşadıkları ana geri götürüp, onları heyecanlandırmış olsa da bu heyecanın yerini endişeye bırakması uzun sürmemişti. Şaşkınlıkla birbirlerine bakıp, birbirlerinden hamle beklerken arkadan omzuna gelen nazik dokunuşla Dicle irkildi. Bakışlarını önce koluna dokunan ele, oradan da elin sahibinin dolu gözlerine çevirmişti. Emir iyi kalpli, nazik, kibar biriydi. Onu üzmeyi tabii ki istemezdi ama artık başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymamaya karar vermişti ve maalesef ki ilk kurbanı istemeden de olsa Emir olmuştu.

'Emir neden geldi ki' diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Konuşmak için böyle bir anı mı seçmişti ? Peki konuşmasa ne değişecekti ? Magazin durmayıp saçma sapan iddialar atacaktı ortaya. Gizli saklı bir şeyler olduğunu ima edeceklerdi. Dicle'nin kararsızlığını hissetmişti Emir de. Gözleri sürekli sorguluyordu onunkileri. Daha fazla bu toplu bakışmayı uzatmak istemedi ve fısıldayarak, yalnızca Barış ve Dicle'nin duyabileceği bir ses tonunda, konuştu.

Emir: Sizi kurtaracağım Dicle.

'Ne demekti bu ? Nasıl olacaktı ? Ne zaman olacaktı ?' Dicle'nin aklında daha bu soruların binlercesi varken bir anda dudaklarında yabancı birini hissetti. Kafayı yemiş olmalıydı bu çocuk !

Dicle kendini geri çekmeye çalışırken Barış her ne kadar olay çıkarmak istemese de kendini tutamamış, Emir'in üstüne atlayıp delicesine dövmeye başlamıştı. Kimse araya girmeye cesaret edemiyor, Emir ölmeden Barış'ın ayrılmasını umuyorlardı.

Herkesin şaşkınlıkla Barış'ı izlediğini görünce Dicle anın şokunu hızlıca atlatıp Barış'ı kolundan çekiştirmeye başlamıştı. Ağzını açamıyor, Barış'ın durmasını sağlayacak kelimeleri ağzından çıkaramıyordu. Sanki bu dudaklar artık onun değil, onun istekleri doğrultusunda hareket etmiyorlardı.

Barış Dicle'nin birkaç çekiştirmesinden sonra kendine gelmiş ve Emir'in üstünden kalkmıştı. Dicle'nin ağlamaktan sırılsıklam olmuş yüzünü avuçları içine aldı kalkar kalkmaz.

Barış: İyi misin ? İyi misin ?

Dicle olumlu anlamda başını sallamıştı her ne kadar olmasa da. Barış da bunun farkındaydı. Nasıl iyi olabilirdi ki ? Onunki de soru. Fazla vakit kaybetmeden Dicle'nin elini sıkıca tuttu ve ağzı açık onları izleyen magazincilerin arasından hızla geçti. Arabaya geçtikleri gibi Barış Dicle'nin yüzünü yeniden avuçları içine aldı.

Barış: Hiç kimsenin bize zarar vermesine, bizi üzmesine izin vermeyeceğiz. Biz bunların hepsini atlatacağız. Sakın korkma.

Dicle, Barış'ın bu kadar sakin olmasına bir hayli şaşırmıştı. Üstüne bir sürü soru ile yürümesini beklerken onu hiç sık boğaz etmemişti. Yeniden aşık olmuştu o an Barış'a. Barış onu herkesten iyi tanıyordu. Gözünden anlıyordu ne istediğini, ne hissettiğini.

Yol sırasında Dicle dudaklarının hakimiyetini geri almıştı.

Dicle: Barış ben eve gideyim. Bu akşamlık bu kadar macera yeter. Kesin kapıda magazinciler vardır şimdi onlara yakalanmayalım. Yarın ajansa erken geçerim sen de gelebilirsen orda konuşalım. Herkesten önce seninle konuşmak istiyorum.

DicBar SenaryolarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin