Lütfen...

802 35 31
                                    

Dicle: Birini seçelim o zaman Barış. Kimse üzülmesin.

Barış: Tamam. Siz yarın toplantıda konuşur, hangisinin bana uygun olduğunu kararlaştırırsınız. Karar verince de sözleşmeyi hazırlayıp sete getirirsin ya da boş ver boş ver mail at sen ben çıktı alıp imzalarım. Çok işin vardır senin engel olmayayım sana.

Barış'ın sözleri üzerine Dicle diyecek bir şey bulamamıştı. Zaten, Barış da konuşmasına zaman tanımadan evden çıkmıştı. Barış bağırıp çağırmış olsaydı ya da alay eden bir tonda söyleseydi Dicle bu kadar etkilenmezdi belki. Ama gözleri dolu dolu, ağlamaklı bir ses tonunda oldukça ciddi konuşması Dicle'nin içini paramparça etmişti. Biraz rahatlamak için duşa girmeye karar verdi, tam o sırada telefonu çalmaya başladı arayan Kıraç'tı. Tabi ya bu akşam parti vardı ! Akıl mı kalmıştı Dicle'de. Telefonu açmadı, onun yerine bir mesaj attı. Ağlamaktan çatlamış sesiyle konuşsaydı Kıraç bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirdi. Onunla bu konuyu konuşmaya hiç hali yoktu. Partiye gidecekti. 'Belki kafam dağılır' diye mırıldandı ve ayakkabılarını giyip evden çıktı.

Parti alanına gelmişti, arabasını valeye verdi ve girişe ilerledi. Girişin önü oldukça kalabalık görünüyordu.  Kalabalığın arasından sıyrılıp kapıdaki görevliye seslendi.

Dicle: Pardon ! Dicle Ertem. Davetli listesinde varım geçebilir miyim ?

Görevli: Hoş geldiniz Dicle Hanım, yalnız içeride oyuncuların olduğunu duyunca bütün hayranlar buraya üşüştü. Şimdi kapıyı açarsam hepsi içeri dalar. Sağ taraftan devam edin 4-5 metre sonra bir kapı göreceksiniz. Personel kapısı. Bu kartla (Dicle'ye bir kart uzatıyordu) girebilirsiniz. İçerde arkadaşlar var zaten onlar sizi parti alanına yönlendirir.

Dicle: Tamamdır. Teşekkür ederim. 

Dicle tekrardan kalabalığın arasına daldı ve zorlukla da olsa çıktı. Görevlinin söylediği gibi sağdan devam edip personel kapısından girdi. Kapı bir bahçeye açılmıştı önünde de mutfak kapısı vardı. Herkesin koşuşturduğunu görünce kimseye bir şey sormak istemedi. Zaten çok çalışıyorlardı, bir de onunla uğraşmalarını istemedi. Ajans ekibini bulmak için sağa sola bakındı. Sol tarafta uzun bir masa gördü. 'Herhalde burası' diye geçirdi içinden ve oraya doğru ilerledi. Zaten aşağı inen bir patika yapmışlardı. Tam oradan aşağı inecekken Ceyda ve Kıraç'ın karşılıklı gülüştüğünü, birbirlerinin kıyafetleriyle oynadıklarını, Ceyda'nın Kıraç'a pasta yedirdiğini gördü. Her şey apaçık ortadaydı. Kıraç ve Ceyda birlikteydi. Kafa dağıtmak için geldiği partide kafası iyice allak bullak olmuştu. İçeri girmeden girdiği kapıdan çıktı. Ne yapacağını nereye gideceğini bilmiyordu. Eskiden her başı sıkıştığında Leylacık'a giderdi. Ama böyle bir durumda orası ne kadar doğru bir adresti ki ? Meral, Meral de partideydi ve Aydın'la oldukça mutlu görünüyordu. Onu da yine kendi dertlerine boğmak istemedi. Zaten kimi kandırıyordu ki ! Barış hayatına girdiğinden beri her başı sıkıştığında, kafasını dağıtmak istediğinde, morali bozuk olduğunda ne Meral'e giderdi ne Leylacık'a. Hep Barış'a giderdi ! Daha fazla düşünmek istemedi. Her şey çok netti. Barış onun güvenli, huzurlu bölgesiydi. Bu saatten sonra ona Barış'tan başkası iyi gelmezdi. Arabasına atladı ve Barış'ın evine sürdü. O kadar uzun zamandır gitmiyordu ki Barış'ın evine, yolu resmen unutmuştu. Ama kalbi onu bir şekilde Barış'a götürmeyi başarmıştı. Şimdi Barış'ın kapısındaydı. Yılbaşı partisine kadar her gün yaptığı gibi. Yine içeriden kimin çıkacağını bilmeden, çıkan kişinin ne diyeceğini bilmeden, kendi nasıl davranacağını bilmeden dikiliyordu kapıda. Sonunda kapı açılmıştı. Karşısında dolu gözlerle ve rezil bir kokuyla Barış duruyordu. İkisi de ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. Sonunda Dicle bir adım atmaya karar verdi ama Barış'ın tepkisinden korkuyordu. Zarar vermeyeceğini biliyordu, ne halde olursa olsun Dicle'yi korurdu. Ama istemediği bir şeyi de yapmak istemedi. Yapmadan önce sormaya karar verdi.

Dicle: Barış, ben çok kötüyüm, hiç bir şey yolunda gitmiyor, kafam allak bullak. Söylediğim saçma sapan şeyden sonra, (derin bir nefes aldı) çok bencilce farkındayım ama... Bana bir sarılsan, senin kokunu biraz duysam her şey düzelecek gibi. Her şeye rağmen bunu yapar mısın ?

Barış hiç bir şey söylememişti, Dicle onun aklında bunca güzel anıdan sonra bencil kalmaktan korktu ve toparlamaya çalıştı.

Dicle: İ-istemezsen anlarım. Ama bugüne kadar yaşadığımız bunca güzel anının hatrına... en azından son bir kez.

Dicle'nin her kelimesinde sesi daha da kısılmış, gözleri daha da dolmuştu. Sesinin çıkmadığı noktada da gözleri boşalmıştı. İşte bu Barış'ın en büyük zaafıydı. Her ne olursa olsun Dicle'nin ağlamasına dayanamıyordu. Yavaşça elini tutup içeri çekti, kapıyı kapadı ve sıkı sıkı sarıldı. Dicle'nin ağlaması durana kadar öylece durdular evin girişinde. Dicle'nin ağlamasının durduğunu fark edince Barış yavaşça geri çekildi ve Dicle'nin yanaklarındaki gözyaşlarını sildi.

Barış: Daha iyi misin ?

Dicle: Evet. İyi ki varsın. 

Barış: Dicle, ben seni çok seviyorum. Senin ağlamana, üzülmene dayanamıyorum. Seni mutlu etmek için elimden gelen her şeyi yaptım bugüne kadar. Bundan sonra da ne zaman ihtiyacın olursa gelebilirsin. Senin için her şeyi yaparım. Ama, bu seni affettiğim anlamına gelmiyor. Biraz düşünmem lazım. İstediğim gerçekten bu mu düşünmem lazım. 

Dicle: Na-nası yani bu mu ? Be-beni istemiyor musun ? (beni beni Bihter'ini ldnvksdul @dicbarq ya selamlar olsun)

Barış: Hayır, hayır. Benim en büyük hayalim oyuncu olmaktı biliyorsun. Bunun için neler yaptığımı, nelerden vazgeçtiğimi en iyi sen biliyorsun. Ben, ben her gün senin işin için kendi işinden vazgeçmeye başladım. Evet senin için her şeyi yaparım ama, sen nasıl benim için hayallerinden işinden vazgeçmiyorsan (yutkundu) ben de hayallerimden vazgeçmek istemiyorum. Benim için herkesten çok değerlisin, ne zaman istersen yanında olurum ama sevgilin olarak olur muyum, bilmiyorum Dicle. Biz bunu beceremedik sanırım. 

Dicle Barış'ın haklı olduğunu biliyordu ama yine de onun ağzından bu sözleri duymak çok zoruna gitmişti. Gözleri farkında olmadan yine dolmuştu.

Barış: Üzülme. Lütfen...

'Ya Dicle partiden önce Barış'la konuşuyorsa' dan yola çıktım ikinci kısım da gelecek şimdi yazmaya başlıyorum onu da ne zamana yetişir bilmiyorum ama bölümden önce gelir kesin. Umarım beğenmişsinizdir oylarınızı bekliyorum. 

DicBar SenaryolarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin