Barış'ın Belgrad haberi geleli birkaç gün olmuş ve sonunda Dicle de Barış da durumu sindirmiş ve kendilerini bu zorunlu ayrılığa hazırlamışlardı. Dicle'nin aklını kurcalayan hala bir sürü düşünce vardı. Kendi kendine, boşu boşuna mı büyütüyordu gözünde bu ayrılığı ? Bir çok çift bu tarz zorlu yollardan geçmiyorlar mıydı ? Dicle eninde sonunda bir karar aldı. Bu karar onları nasıl etkiler bilmiyordu ama Dicle'nin bazı konulardan hem kendisinden hem Barış'tan emin olmasını sağlayacağına emindi. Bunu Barış'a açıklamak oldukça zor olacaktı. Doğru anı beklemeye karar verdi ve ajansa geçti.
Öğlene kadar işlerinin büyük kısmını halletmiş, yemek yemeye fırsat bulmuştu. Gülin ve Emrah'la terasa çıktı ve sandiviçini yemeğe başladı.
Barış: Sandiviçini benimle de paylaşır mısın asistan kız ?
Dicle: Aa Barış ! Hoş geldin. Ne işin var burada Feris Hanım mı çağırdı ?
Barış: Yoo sana bir şey getirdim. Ayrıca konuşmamız gerekenler var.
Dicle: Hmm neymiş.
Emrah: Biz kalkalım o zaman isterseniz.
Barış: Yok sizi yerinizden etmeyelim hem özel bir şey değil. Sevgilim sana power bank getirdim. Biz de fazladan vardı. Hem artık her dakika her saniye seni arayacağım şarj dayanmaz.
Dicle: Hıhı
Barış: Bir de akşam bilgisayarını alıp bize gelir misin bilgisayarlarımızdan birbirimizi arkadaş olarak ekleyelim telefonda güzel yüzünü rahat göremem. Bilgisayarla kısmen daha iyi görürüm sevgilimi.
Dicle'nin gözleri dolmuştu. Barış'la konuşmak için en doğru zaman olduğunu hissetti. Derin bir nefes aldı ve söze girdi.
Dicle: Olmaz.
Barış: Anlamadım ? Sen iyi misin ? Ne oldu ?
Dicle Emrah ve Gülin'e kalkması için kaş göz işaretleri yaparak devam etti sözlerine.
Dicle: Barış bak söyleyeceklerim çok saçma gelecek belki ama lütfen beni anlamaya çalış.
Barış: Düzgünce anlatır mısın canım ?
Dicle: Ben 5 yaşımda babama git dedim ve babam bir daha gelmedi. Ben yıllarca onu bekledim. Her gece bir sonraki gün onu görmenin umuduyla uyudum. Bir sonraki sabaha gelmediğini fark edince de hayallerimi değiştirdim ve iyi yönünden bakmak istedim. Nasıl olsa bir gün gelecekti değil mi ? Beni, kızını bırakmayacaktı. Ben de kendimi hep aynı sözlerle teselli ettim. " Şuan ne kadar özlersen kavuştuğunda da o kadar sevinirsin. Sen özlemeye devam et, onu özledikçe kavuştuğunda ne kadar mutlu olacağını hayal et " Sana da git dedim ve gidiyorsun. Ama senin döneceğini biliyorum ve dönene kadar seni o kadar çok özlemek istiyorum ki kavuştuğumuzda o kadar bağlanalım birbirimize. Lütfen beni anla. Sana bunu söylemeye çok korktum. Çünkü seninle her gün konuşsak bile aramıza soğukluk girebilir. Eğer hiç konuşmazsak bunun olmaması neredeyse imkansız. Ayrıca sen bana ne demiştin " Yaşayamadığım aşkın peşinde değilim, hiç olmadım. elini uzatıp o saça dokunabiliyorsan, o anı gerçekten yaşıyorsan, gerçekten oradaysan, elin o saça dokunduğunu biliyorsa, sen biliyorsan, kalbin biliyorsa aşk budur" Şimdi 4 ay aşkı yaşayamayacaksın, elini saçıma dokunduramayacaksın yine de bu aşkın peşinden gider misin ?
Dicle sözlerini bitirir bitirmez dolu gözlerini yerden çekip Barış'a çevirdi. Barış onun dolu gözlerine daha fazla bakamadı ve kafasını göğsüne yaslayıp başladı sözlerine.
Barış: O gün, dışarıda dans ettiğimiz gün, hatırlıyor musun ?
Dicle: Hıhı
Barış: Bana 'sen hep benim yanımdasın değil mi ' diye sormuştun. Sen de hep benim yanımdasın. Evet belki 4 ay sana dokunamayacağım, saçlarında dolaşamayacağım. Ama artık sen buraya girdin.
Barış Dicle'yi yavaşça kendimden uzaklaştırıp elini kalbine götürmüştü.
Barış: Ben artık nereye gidersem gideyim seninleyim. Senin sesini, senin kokunu, gülüşünü, neşeni, gözyaşını her şeyi ben buraya sakladım. Her an yeniden senin aşkını yaşıyorum ben. Belki bir süre sana dokunamayacağım ama bu sevmeye engel mi ? Hem aynı gün sen de bana bir şey söylemiştin. 'Bence mutlu aşk yok ama umarım vardır ve yakınlardadır, hayatımın sonuna kadar beklemek istemem çünkü'. Mutlu aşk var ve tam yanında. Bu hikaye Romeo ve Juliet'in değil, bizim hikayemiz Dicle ve Barış'ın hikayesi ve bizim hikayemizin mutlu sonu değil mutlu sonsuzu var.
Dicle Barış'ın aşkına, mutlu aşka inanıyordu. Bütün korkularını unutmuştu ve şimdiden onu doyasıya özlemeye hazırdı. Barış'a sıkı sıkı sarıldı. Uzun süre Kıraç'ın onları izlediğinden habersiz sarıldılar. Yavaşça birbirlerinden ayrılırlarken Kıraç da odasına indi. Dicle'ye yaşattığı bunca kötü anıyı unutturabilecek, onun küçüklük yaralarını sarabilecek biri varsa bu Barış'tı. Bunu bizzat görmese inanmazdı belki ama Dicle'nin ağzından çıkan her kelime bu düşüncesini ispatlar niyelikteydi. Kıraç Barış'a veda ederken çok duygulanacağına şimdiden emindi.
Bir önceki bölümde de söylemiştim bu bölümün kısa olacağını tahmin ettiğim gibi de oldu. Bir sonraki bölüm de yine aşırı duygusal olacak ama bence baya iyi olacak aynı, yıldıza dokunmayı unutmayın <3✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DicBar Senaryolar
RomanceDicBar yaşanmamış sahneleri yaşatıyorum ( her bölüm yeni senaryo) ✨🤍