Kovuldun

490 30 10
                                    

Dicle için büyük gün gelmişti. Bütün gece uyuyamamış yatakta dönüp durmuştu. Ara sıra hafif uykulara dalıyor ama uzun sürmeden uyanıyordu. Barış, Dicle'nin bütün gece uymadığını fark ettiğinde neredeyse sabah olmuştu. Yine de birkaç saat de olsa uyuması için hafif uykularından birindeyken önce sarılıp rahatlatmış, sonra da yataktan kalkıp sırtını ovup, saçlarını okşamıştı. Barış'ın bu narin hareketleri, her zaman Dicle'nin rahatlamasına yardımcı olurdu. Dicle'nin uykusunun derinleştiğine emin olduğunda başını yavaşça öpüp yataktan kalktı ve saate baktı. Neredeyse 07:30'tu saat. Dicle'nin üstünü örtüp yavaşça sakince odadan çıktı ve kahvaltı hazırlamaya gitti. Muhtemelen sabah kalktığında Dicle inatla iştahının olmadığını söyleyecek ve kahvaltı etmek istemeyecekti. Ancak 'Barış Havas tostu' ya da Barış'ın meşhur omleti olursa kahvaltı ederdi. Barış işe koyuldu. Her şeyin hazır olduğuna emin olduğunda, saati tekrar kontrol edip Dicle'yi uyandırmaya odaya gitti. Dicle üşümüş olacak ki örtüye iyice sarılmış ve ayaklarını karnına çekmişti. Barış yavaşça Dicle'ye yaklaşıp sarıldı. Boynunu öperken bir yandan da adını seslenmeye başladı. Dicle hareketlenmeye başlamıştı ama Barış, uyandığına emin olmadan sarılmayı bırakmadı. Dicle gözlerini ovuşturup, net görmeye başlayınca yavaşça sırt üstü döndü ve Barış'ı yanağından yavaşça öptü.

Dicle: Günaydın. Ne zaman kalktın ?

Barış: Biraz oldu, kahvaltıyı hazırladım. Sen üşüyor musun, örtüye sarılmıştın.

Dicle: Biraz serin gelmişti ama sen sarılınca ısındım.

Barış: Hmm, biraz daha sarılalım o zaman.

Dicle: Saat kaç ? Geç kalmayacaksam sarılalım.

Barış: Biraz daha vakit var.

Barış, Dicle'den onayı aldıktan sonra, Dicle'nin yanına geçip Dicle'nin başını göğsüne aldı. Bir süre öylece kaldılar. Ama Dicle sık sık iç çekiyor, gözlerini açıyor, hareketleniyordu.

Barış: Sevgilim, senin için önemli bir gün biliyorum, ama pozitif ol. Nasıl enerjiler gönderirsen öyle enerjileri geri alırsın. Bir nevi karma.

Dicle: Tamam, deneyeceğim. Ama yine de gerginliğimi atamıyorum. Neyse, kalkalım mı ? Geç kalmak istemiyorum.

Barış: Kalkalım.

Dicle yatakta doğruldu, ellerini saçlarına geçirip başını öne eğdi bir süre. Barış bu sırada çoktan kalkmıştı. Dicle'nin tarafına geçip elini uzattı Dicle'ye. Dicle de son kez iç çekip Barış'tan destek alarak kalktı.

Kahvaltı masasına geçtiler. Dicle, Barış'ın tostunu ve omletini görünce tebessüm etti. Her şeyi ince ince düşünmesi çok hoşuna gidiyordu. Barış çayları koyarken Dicle bir tostu alıp kenarlarını kemirmeye başlamıştı. Barış çayları koyup geldiğinde Dicle'nin yemeğe başlamış olacağıı tahmin etmemişti ama hoşuna gitmişti.

Barış: Birileri acıkmış bakıyorum.

Dicle: Barış Havas tostuna her zaman açım.

Pek fazla sohbet etmeden kahvaltılarını etmişlerdi. Barış Dicle'nin üstüne gitmek istememişti. Masayı topladıktan sonra üstlerini giyinip arabaya bindiler.

Barış'ın seti bugün erkendi. Dicle'yi ajansa bırakıp ordan hemen geçmesi gerekiyordu. Öyle de yaptı.

Dicle ajansın kapısından içeri girdi yavaşça. Kötü bir şey olacaktı sanki, aykaları ilerlemek istemiyordu. Uzun uğraşlar sonucu Ceyda'nın kapısına gelmişti. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattı.

DicBar SenaryolarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin