Bölüm 22|•

1.9K 139 424
                                    


I was dancing in the rain.
I felt alive, and i can't complain.

🎶

Uzun, yorucu ve yıpratıcı bir maratonun içinde sonsuz bir döngüyle koşturuyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uzun, yorucu ve yıpratıcı bir maratonun içinde sonsuz bir döngüyle koşturuyorduk. Bitti derken yeniden başlıyor, yorulduğumuzda dinlenmek için vakit bile bulamıyorduk. Yere düşüyorduk, ayağa kalkıp yeniden savaşıyorduk. Tekrar yaralanıyorduk ama ölmüyorduk, çünkü biz birbirimizi hayata döndürmenin bir yolunu hep buluyorduk.

Şimdi evimizde olmanın verdiği bir huzur vardı içimde, ikimizin evindeydik. Yalnızca bize ait olan ve yıllarca bizim anılarımıza sahne olacak o evdeydik. Sevdiğim adamla ortak bir hayatın başlangıcındaydık.

İçim huzur, mutluluk doluydu. Kalbim hala acıyordu ama James beni gülümsetmenin bir yolunu hep buluyordu. Mesela şimdi tüm ciddiyetiyle evimizin duvarlarını beyaza boyadığı gibi. Onu izlerken kocaman bir tebessüm vardı yüzümde, ona hep böyle bakıyordum zaten. Kocaman bir gülümseme ve aşk dolu bakışlarla. Evlenmiştik ve bu bir rüyadan farksızdı.

Onunla uyuyordum, onunla uyanıyordum, tüm günün koşuşturmacasının ardından eve gelip onun yüzünü görüyordum, birlikte yemek yapıyorduk, her şeyi birlikte yapıyorduk ve bu hayallerimin ötesinde bir yaşamdı. Sadece üç günlük olan evliliğimiz bile ruhuma çok iyi geliyordu. Onunla bir ömür geçirmeyi hayal bile edemiyordum.

O elindeki fırçayı büyük bir özenle duvara sürterken ben de yorgunlukla arkasındaki boya kutusunun üstünde oturuyordum. Omuzlarıma bir ağrı çökmüştü. Üç gündür evi boyayamamıştık. Boya yapmak çok eğlenceliydi ama ben hemen yoruluyordum ve o işin büyük çoğunluğunu kendi yapmak zorunda kalıyordu.

Mükemmel bir manzaram vardı. Siyah tişörtünün altındaki kasları bana merhaba diyordu, alnına dökülen saçları onlara dokunmam için beni davet ediyordu, büyük bir ciddiyetle işine odaklanmış yakışıklı yüzü iç çekmeme neden oluyordu. Çok aşıktım, çok.

Şimdi yatak odamızı boyuyorduk, geçen günlerde alt katları halletmiştik. Evimizde mobilya namına tek bir şey yoktu ama yine de çok mutluyduk. Hayatımın hiçbir döneminin beni bu kadar iyi hissettirdiğini hatırlamıyordum.

Bu adam bana iyi geliyordu, ruhuma iyi geliyordu. Bu bana verebileceği en iyi şeydi, sahip olabileceğim en iyi duyguydu. Hayatta tek istediğim hissettiklerimi ona da hissettirmekti.

Ayağa kalktım ve ona arkasından sıkıca sarıldım. Başımı sırtına yasladım ve gözlerimi kapattım. Gülüşünü duydum. "Yine mi özledin beni?"

"İçimden geldi." Dedim omzuna bir öpücük kondururken. Bazen durup dururken içimde ona sarılma isteği beliriyordu, engel olmuyordum ben de. Çünkü hala yapabiliyordum o zamanlar...

𝐃𝐄𝐒𝐓𝐈𝐍𝐘 • 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin