Bölüm 24|•

1.5K 143 624
                                    


But i kept running for a soft place to fall.

🎶

Ekim, 1943 | Hawthorne, Kaliforniya

"Who is strong and brave, here to save the American way?"

Uğultularla dolu bir tiyatro salonunda dünyadan soyutlanmış bir şekilde düşüncelerimle savaş halinde oturuyordum. Cephede bir savaş olabilirdi ama benim içim de farklı değildi. Ben de birden fazla cephede kendime karşı savaşmak zorunda kalıyordum. Kazanan ya da kaybedenin kim olduğu önemli değildi, her halükarda ben zarar görüyordum.

Sahnedeki kızlar şarkılarını söylemeye başladığında ben de sahneye odaklandım. Bir salon dolusu insan heyecan içinde Kaptan Amerika'yı görmeyi bekliyordu ama ben onların bu heyecanını taşımıyordum. Benimki eski bir dostu görecek olmanın verdiği o tanıdıklık hissinin bıraktığı heyecandı. Bana sevdiğim adamla geçirdiğim o güzel günleri hatırlatan tanıdıklık hissinin.

Brooklyn'den ayrıldığım günden beri Steve ile ilk kez dün görüşmüştüm. O da ben de işlerimizle hayli meşguldük. Ben Hawthorne'a taşınmıştım, o da Amerika'nın sembolü haline gelmişti. Bunu istediği şekilde yaptığı konusunda şüphelerim vardı.

Perdenin arkasından Steve sahneye çıktı, o da bu duruma alışmış gibi gözükmüyordu. Hala heyecanlıydı. Kolundaki kalkanıyla öne doğru geldi ve insanlara bir bakış atıp konuşmaya başladı. "Hepimiz bir kumsala taaruz edecek durumda olmayabiliriz ya da bir tank kullanamayız ama savaşabilmemizin hala bir yolu var."

Sıra arkasındaki kızlardaydı. Dans edip şarkılarını söylemeye devam ettiler. "Who vows to fight like a man for what is right night and day?" Tekrar Steve konuştu. "E serisi savunma tahvilleri, satın aldığınız her tahvil askerlerimizin namlusundaki bir mermi demektir."

Bıkkınlıkla sahnedeki gösteriyi izledim. Bay Erskine serumun tek başarılı örneğinin bir propaganda için kullanılacağını bilseydi, projesi için bu kadar çok çabalar mıydı emin değildim. İşin can sıkıcı tarafı buna da, en yakın arkadaşlarımdan birinin Amerika'nın maskotuna dönüşmesine de izin vermek zorunda olmamdı.

"Who will campaign door-to-door for America? Carry the flag shore to shore for America from Hoboken to Spokane?
The Star Spangled Man with a Plan!"

O günden sonra tek başıma Hawthorne'a taşınmıştım, Howard gelememişti. Albay Philips, Peggy ile ikisini Londra'ya göndermişti. Haword dosyaları başarıyla değiştirdiği için artık resmi olarak serumla bir bağlantım yoktu, bu da benim orduyla ilişkimi kesmemi sağlamıştı.

Hiç şikayetçi değildim. Süper asker programını yeniden başlatabilirdim ama yapmak istemiyordum. Bu proje benim değil, Bay Erskine'ındı. Eğer bu günleri görseydi onun da serumu tekrar yapacağından şüpheliydim. O yüzden hiçbir şeye karışmamayı seçmiştim. En azından doğru olan buydu.

"We can't ignore there is a threat and a war we must win. Who will hang a noose on the goose-stepping goons from Berlin? Who will indeed lead the call for America? Who will rise or fall, give his all for America? Who is here to prove that we can? The Star Spangled Man with a Plan!"

O günden sonra Albay Philips, benim süper asker serumunun formülünü bildiğimi kimseye söylemedi ama bunun için hayli kızgındı. O bir süper asker ordusu istiyordu ama bu serumun nasıl büyük bir güç ve sorumluluk getirdiğini anlamıyordu.

𝐃𝐄𝐒𝐓𝐈𝐍𝐘 • 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin