Bölüm 35|•

1.3K 142 514
                                    


"Aziz Francis Alzaymır Hastanesi nerede biliyor musunuz?"

Kadın istediğim çiçekleri ve sebze tohumlarını benim için paketlerken birkaç saniyeliğine yüzüme baktı. Önüne düşen bakır rengi kaküllerini koluyla itti ve ardından kaldığı yerden işine devam etti. "Biliyorum hayatım. Brooklyn Botanik Bahçesinin hemen arkasında kalıyor. Benim de büyükbabam orada. Sen neden merak ettin?"

Gözlerimi kadından çektim ve çiçekleri incelemeye devam ettim. Rengarenk çiçekler o kadar güzeldi ki hepsini alıp eve götürmek istiyordum. "Bir tanıdığı ziyaret etmem gerekiyor da."

Elimi uzatıp çiçeklere dokundum ve güzel yapraklarını okşadım. Başımı arkaya çevirip kadına seslendim. "Açelya ve Nergis de istiyorum."

Kadın işini bitirdiğinde söylediğim çiçekleri de paketledi benim için. Bana uzattığı torbaları aldım. "Borcum ne kadar?"

Sıcacık gülümsedi. "Becca Stewart'a benden küçük bir hediye olsun."

Dükkanına geldiğim andan beri bana hiç ismimle seslenmemişti. Bunun için beni tanımadığını düşünmüştüm ama kadın beni yanıltmıştı. Şaşkınlığımı gizleyip küçük bir tebessüm ettim. "Teşekkür ederim."

"Asıl ben teşekkür ederim herkesin istediği ama kimsenin uğruna çabalamadığı o güzel dünyayı bir ütopya olmaktan kurtarmaya çalıştığın için." Dedi ve elini yumruk yapıp göğsüne götürdü. "Bir dünya, bir halk."

Söylediğim sözlerin etki ettiğini görmekten, havada dolaşmayıp birilerinin kalbine dokunduğunu bilmekten dolayı mutlu olmuştum. "Daha fazlasını da yapacağım." Gülümsedim ve ben de elimi yumruk yapıp kalbimin üstüne götürdüm. "Bir dünya, bir halk."

Kadın bana gülümsedi. Sıcak yeşil gözleriyle ve bakır rengi dağınık, topuz halindeki saçlarıyla çok samimi biri gibi gözüküyordu. "Yapacağını biliyorum."

Minik bir tebessüm edip elimi kalbimin üstünden çektim. Yumruk halindeki elini çözdü ve elini bana uzattı. "İsmim Hannah."

Uzattığı elini tuttum ve onunla tokalaştım. "Becca."

"Bir şeye ihtiyacın olursa bana gelebilirsin Becca. Sana yardımcı olmak için elimden gelen her şeyi yaparım."

"Geleceğim." Dedim ve elimi çekip çiçeklerimi aldım. "Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

Dükkandan çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Uzaydan dünyaya dönerken büyük planlarım ve fikirlerim vardı. Ama bıraktığım dünyayı yerinde bulamayınca öyle çok bocalamıştım ki bir süredir hiçbir şey yapmadığımı yeni fark ediyordum. Büyük bir boşlukta savrulurken aynı boşlukta benim gibi savrulan James'i de bulmuştum. İkimizi düşmekten kurtarmayı başarabildiğim anda planlarımı yerine getirmek için her şeyi yapacaktım.

James aklıma düştüğü anda derin bir nefes aldım. Dün gecenin büyüsüyle hala sarhoştu bedenim. Birlikte geçirdiğimiz dakikaları anımsadıkça gülümsüyordum. Evet belki James'in hafızasının boş olması ikimizin de canını yakıyordu ama artık ikimiz de bir şeyleri aşmak için hazırdık ve bu mükemmel bir duyguydu.

Dün gece ona uzanan bir yardım eline ne kadar muhtaç olduğunu bir kez daha anlamıştım. Ve bunu fark etmek beni incitiyordu. Onu bu hale getiren her şeyden nefret ediyordum. Ama bu nefret hiçbir zaman olduğu gibi bir işe yaramıyordu. Onun için yapabileceğim en iyi şey her şeyi geride bırakıp ona yardım etmekti.

𝐃𝐄𝐒𝐓𝐈𝐍𝐘 • 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin