Bölüm 33|•

1.4K 184 611
                                    


Hiç böyle bir şey yapmadım ama bölüme geçmeden önce sizlerden oy ve yorumlarınızı bol tutmanızı istesem olur mu? Destiny sıralamalarda çok çok altta ve ben başka nasıl yükseleceğini bilemedim. Bunu yazarken çok utanıyorum gerçekten ama hepiniz parmaklarınızı o yıldıza değdirir, çok kıymet verdiğim düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız şimdi utancından ölmek üzere olan bu kızı çok mutlu edersiniz.🌸✨

Hastanenin soğukluğuna alışkın olduğum koridorlarında bir o yana, bir bu yana usulca yürüyordum. James beni bir yangının orta yerinde bırakıp bilinmeze karıştıktan sonra yaşadığım yoğun hislerin etkisinden zar zor kurtulmuştum. Daha sonra da yapabileceğim en iyi şeyi yapıp Steve'i hastaneye getirmiştim. Tüm bu koşturmaca son bulduğunda ise yine kendimle baş başa kalmıştım. Kendimle ve içeriği James olan karmakarışık düşüncelerimle.

Hydra açığa çıkmıştı, biz kazanmıştık. Ve bu zafer ile Hydra'nın en önemli silahı da serbest kalmıştı. Kış Askeri artık kontrol altında değildi. James nerede, ne yapıyor, ne düşünüyor bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı. O da sevdiğim adamın bir yerlerde bulanık zihnine hapis olduğuydu.

Steve'i kurtarmasını beklememiştim, beni yaraladığı için özür dilemesini de beklememiştim, beni öpmek istemesini hiç ama hiç beklememiştim. Onun darmaduman bir halde olması beni de dağıtmıştı. Ben de kendi gürültülü zihnimin dağınıklığına hapsolmuştum.

Tüm o anları düşündüm. Beni öpmeye çalışmıştı ve ben bunun şokunu da ruhumda oluşturduğu büyük karmaşayı da kolay unutamayacaktım. O kısacık anda öyle yoğun duygular hissetmiştim ki her şey yıkılmıştı. Umutla, sevinçle dolmuştum ama o anın James'e acı verdiğini hissettiğimde bu kaybolup gitmişti. Ondan gizlenen zihnini arıyordu. Bulamadıkça kendine daha çok işkence ediyordu.

Peşinden gitmeyi çok istemiştim ama zihnini bulandıran en büyük faktörün ben olduğumu biliyordum. Peşinden gitsem ters tepecekti, o yüzden ben de gitmemiştim. Beni öpmek istemişti, zihninin anahtarlarının bende olduğunun farkındaydı. Kendini hazır hissettiğinde bana geleceğini biliyordum. En azından bir kereliğine olsa bile benimle konuşmak için gelecekti. O yüzden yapmam gereken şey beklemekti.

Bunu nasıl becereceğimi bilmiyordum ama James için yapmak zorundaydım. Onun için yapamayacağım şey yoktu, uzak durmayı da başarabileceğimi biliyordum. Adımlarımı durdurup cama yaklaştım. Steve baygın yatıyordu, Sam ise Steve'in sağında bir sandalyede uyukluyordu. Yanına gitmeye gururum el vermiyordu, çekip gitmeye de vicdanım. Bu hastane koridorunda sıkışıp kalmıştım.

"Hallettim."

Sıkıntılı bir nefes aldım. "Teşekkürler Callie."

Natasha Romanoff az önce Steve'i ziyarete gelmişti. Onunla aynı ortamda olmanın beni sinirlendirdiğini ve üzdüğünü fark ettiğinde Callie, Natasha Romanoff'u uzaklaştırmanın bir yolunu bulmuştu. Bunu nasıl yaptığıyla bile ilgilenmemiştim. Onu görmek bana hiç iyi gelmiyordu. Şu anki ruh halim üzerinde onun da etkisi vardı.

"Teşekküre gerek yok, eğer senin için de bir şeyler yapmama izin verirsen."

"Benim için bir şeyler yapmana gerek yok, çünkü ben de bir şey yapmayacağım." Sadece bekleyecektim. James'in bana dönmesini bekleyecektim.

"Onu bulabilirim." Diye mırıldandı ve yanıma geldi. Onun da bakışları tıpkı benim gibi odanın içinde dolanıyordu. Sam ve Steve hala uyuyordu. "Ama bulursam neler olacağı konusunda garanti veremem."

𝐃𝐄𝐒𝐓𝐈𝐍𝐘 • 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin