Bölüm 34|•

1.4K 153 561
                                    

Yeah, my boyfriend's pretty cool but he's not as cool as me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeah, my boyfriend's pretty cool but he's not as cool as me. Cause I'm a Brooklyn baby.

Tanıdık şehrin tanıdık yollarında bir yabancı olarak ilerliyordum. Zemin üzerinde sarsılmadan ilerleyen arabam uykumu getirmek üzereydi. Çocukluğuma, gençliğime, gözyaşlarıma, kahkahalarıma, aşkıma, tüm hayatıma ev sahipliği yapan bu şehre geri dönmüştüm. Yeniden buradaydım, tam olarak başladığım yerde.

Güneş gökyüzünde yeni yükselmeye başlarken sabahın ilk ışıklarıyla uçağım Brooklyn'e inmişti. Hiç vakit kaybetmeden hava alanında hazır bulunan arabama binmiştim. Bu hayat ve geçmiş kokan şehrin kollarına atmıştım kendimi. Sanki güneş bile eskisiyle aynı doğuyor gibiydi. Eğer zihnim bu kadar acı ve ızdırap dolu günlerin gerçekliğine inanmasaydı tam şu anda 1940'lardaki hayatımın yeni bir gününde gibi hissederdim kendimi.

Geçmişime uzanan, aynı ama bir o kadar da farklı olan yollardan geçerken gözümün önünde kendi anılarımdan kopup gelen silüetler beliriyordu. Zihnimde James ile kaldırımlarda birlikte el ele yürüdüğümüz, birbirimize sarıldığımız, öpüştüğümüz anlar bir bir yeşeriyordu. Ona ve geçmişimize o kadar çok özlem doluydum ki acı vereceğini bilsem de eve dönmeden edememiştim.

Çünkü bütün bunların sadece benim aklımın bir oyunu olmadığına inanmaya, böyle bir sevginin gerçekten var olduğuna, onun beni bir zamanlar gerçekten sevdiğine inanmaya ihtiyacım vardı. Onun gözleri bana bir yabancı, bir düşman gibi bakarken hafızasında bir yerim olmadığını, hayatında bir hayaletten ibaret olduğumu hissederken ve gözlerine kış hakimken sadece benim anılarımda, zihnimde ve kalbimde olan bu sevginin gerçekliğine inanmak güçleşiyordu.

Güçleştikçe de acı vermesi kaçınılmaz oluyordu. Aklım bana bir rüya göstermiş gibiydi. Ben de o rüyadan uyandığım andan itibaren bu hayatı istememeye başlamıştım. Sanki o rüyayı hayatım gibi kabul ederek sürekli oraya dönmek istiyordum. Ama beni oraya çeken her şey buradaydı.

Ben James'le bu yüzyılda da rüya gibi bir hayat yaşardım. Çünkü benim için onun olması yeterliydi. Ama her şey ne kadar iyi olursa olsun o hep bir kabusun içine hapsolacaktı. James buraya değil, 1940'lara aitti. İkimiz kendi zamanımızda kalmalıydık ve birlikte yaşlanmalıydık. İkimizin de bu yüzyıla sürüklenmesi çok kötü bir şakadan ibaretti.

Sokağa girdiğimde arabamı evimizin önünde durdurdum. Yıllardır bakım yapılmadığı için eski püskü duran evimi gördüğümde dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu. Arabadan indim ve eve doğru baktım. Hayatımın en güzel ve en huzurlu günlerine sahne olmuştu bu ev. Dudaklarımdaki gülümsemenin sebebi buydu. Bir rüyanın, bir masalın zeminiydi bu şehir ve bu şehirde bize ait olan her şey.

𝐃𝐄𝐒𝐓𝐈𝐍𝐘 • 𝐁𝐮𝐜𝐤𝐲 𝐁𝐚𝐫𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin