Jimin küfrederek kapıyı açarken karşısında Jungkook'u görmeyi planlamıyordu. Şaşkınlıkla karşısında duran sevinçli gözlere ait bedeni süzdü. Baştan aşağı siyah eşofman takımı giymişti. Kaşlarını çattı: "Jungkook?"
Jungkook, Jimin'in kapının önünde öylece durup kendisine baktığını görünce arkasında sakladığı abur cubur poşeti tutan eli gevşedi: "Sürpriz yapmak istemiştim ama sanırım içeri alınmayacağım?"
İçeride Jiho varken bir bebekle daha ilgilenemezdi. Jungkook'a öylece bakarken Jungkook kaşlarını çattı: "Bu da ne demek?"
Jimin bir kez daha içinden düşündüğü bu düşüncenin ağzından kelimeler halinde döküldüğünü fark edince eliyle ağzını kapattı: "Yani, içeride Jiho var... Bebeğe bakmalıyım."
Jungkook kapının önünde inatla duran Jimin'in üzerinde doğru yürüyerek kendini evin içine attı: "Bir bebeğe bir bebeği mi emanet etmişler?"
Bu sefer Jimin kaşlarını çattı: "Bu da ne demek?"
Jungkook ayakkabılarını çıkartırken abur cubur poşetini Jimin'e uzattı. Jimin'in çatık kaşları eski halini aldı ve Jungkook'un kendisine uzattığı poşeti hızla kaptı: "Sen mükemmel bir insansın!"
Jungkook gülümseyerek mutfağa ilerlerken Jimin, birden durup abur cubur poşetini bıraktı ve koşarak yatak odasına ilerledi. Bebek beş dakikadır ciyak ciyak ağlıyordu. Kucağına bebeği alıp salladı olmadı. Gazı vardır diye sırtını pat patladı olmadı. On dakikanın ardından Jungkook da yatak odasında ağlayan bebeği görmeye geldi: "Sorun nedir?"
Jimin, Jungkook'a 'ciddi misin' dercesine baktı ve "Sorun, bebeğin ağlaması Jungkook." dedi. Bebekle baş başa kalalı iki saat olacaktı ve iki saatte sinirleri gerilmişti. Jungkook, Jimin'in gerginliğini fark etti ve "Yoongi hyungu arayacağım." dedi. Jimin kaşlarını çattı: "Senin aran ne zamandan beri iyi onunla?"
Jungkook cevap verecekken Yoongi telefonu açtı. Jungkook Jimin'in gittikçe gerildiğini fark ettiğinde uzatmadan "Hyung, senin oğlun bir türlü susmuyor." dedi. Yoongi bir süre sustuktan sonra "Sen Jimin'in evinde misin?" dedi. Jimin sinirle Jungkook'un elinden telefonu çekti: "Hyung, bir saat salladım uyumuştu ama zil çalınca uyandı şimdi de aralıksız ağlıyor. Gazı vardır diye sırtına vurdum olmadı, tuvaletini yapmamış. E zaten doyurup getirdiniz. Ne bunun derdi anlamadım."
Arkadan Seol'ün kahkahası geldi: "Genelde biriyle uyumaya alışık o. Yanında yatıp başını falan okşasan direk susup uykuya geçer Jimin-ah. Listeye bir onu yazmayı unuttum sanırım, kusura bakma."
Jimin, telefonu kapatınca Seol'un dediğini yaptı. Üç dakika sonra Jiho susmuştu. Jungkook ayakta kalmaktan yorulduğunu fark ettiğinde sessizce o da yatağa yattı. Jimin'in bakışları bu süreçte onun üzerindeydi. Jungkook, ağlayacak diye hareket bile etmeyen Jimin'in bu halinden yararlanarak daha da yakınlaştı. Aralarındaki bebek kolunu okşamaya başladı. Bebek iki el tarafından okşanmamın verdiği rahatlıkla mayışırken Jimin gülümseyerek "bebeği" Jungkook da gülümseyerek "kendi bebeğini" izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Secret 2 • Jikook
Fanfiction"Seninle alakalı olan her şey, benim için birer sır." - !DİKKAT! Bu, Our Secret'ın devamı niteliğinde bir hikayedir. Our Secret'ı okmadıysanız bir şey anlayamayabilirsiniz (hatta anlamazsınız). Bunu okumdan önce Our Secret'ı okuyun lütfen, teşekkürl...