Çok düşünmüştüm. Hatta son iki haftamı onu ve teklifini düşünmekle geçirmiştim. Gülüşü, gözleri, yüzü... Gözlerimin önünden bir saniye bile gitmiyordu. Adeta bir sele kapılmış gidiyordum. Bazen bu halimin çok aptalca olduğunu düşünüyordum ama sonra kalbim hızla bu düşüncelerimi beynimin en kuytu köşelerine saklıyordu.
Şu an yapacağım şeyin doğru ya da yanlış olup olmayacağını bilmiyordum. Sadece bunu yapmak istiyordum. Ben sonuçları ne olursa olsun Yavuz'u yaşamak istiyordum. Hayatımda ilk defa sonunu bilmediğim bir yola çıkacaktım ve bu beni korkutmuyordu. Aksine heyecan her bir yanımı sarmıştı. Ellerim terden ıslanmıştı. Kalbimse ağzımda atıyordu adeta. Vazgeçmeyecektim. Ellerim titrerken daha onunla görüştüğümüz ilk günden kaydettiğim numarayı arama tuşuna bastım. Her çalma sesinde nefesim kesiliyor gibi oluyordu. Artık açılmayacağını düşündüğüm anda telefon açıldı.
"Gülce..." diyen sesle nefesim kesildi. Şaşkın şaşkın etrafıma bakındım. Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Ben olduğumu nereden anlamıştı ki? Ben ona numaramı vermemiştim ki...
"Orada mısın?" diyen sesle kendime geldim. Hızla kendimi toparlayarak "Evet," diyebildim ve usulca ekledim. "Sadece şaşırdım."
"Neden?"
"Numaram sende yok diye biliyordum."
Mine ablanın da numaramı verdiğini düşünmüyordum. İlk görüşmemizi bile o ayarlamıştı. Fazlasıyla çağ dışı bir buluşma olmuştu.
"Yoktu zaten."
"O halde nasıl ben olduğumu anladın?"
"Bu numara sadece ailem dediğim insanlarda vardır ve onların hepsi de kayıtlı."
Mantıklı bir açıklamaydı. Gülümsedim. "Bu yine de çok mantıklı değil," diye takıldım.
"Neden?"
"Başka biri yanlışlıkla da arayabilirdi."
Gülümsediğini hissediyordum. Çünkü sesi son derece keyifli geliyordu.
" O halde hissettim diyelim."
"Hissettin?"
"Evet, tıpkı beni arayacağını hissettiğim gibi."
Yüzümdeki gülümse mümkünü varmış gibi daha da genişledi. Sesi içimi titretiyordu. Aklım başımdan uçmak üzereydi. Hiç bu kadar kendimi kaybettiğimi hatırlamıyordum.
"Kendine çok mu güveniyorsun?"
"Kendime gerektiği kadar güveniyorum."
Egoluydu. Bunu ilk görüşmemizde hissetmiştim ama şimdi emin olmuştum. Başka zaman olsa bu durum beni fazlasıyla rahatsız ederdi ama şimdi bu duruma takılmıyordum. Daha doğrusu takılamıyordum. Aşk gerçekten de insanın gözlerini kör ediyordu. Ya da ben onunla ilgili her kötü şeye kendimi kör etmişte olabilirim.
"Sustun," diyen sesle yine daldığım düşünce âleminden sıyrıldım.
"Ben," dedim ama tam olarak ne diyeceğimi bilemiyordum. Onu ne için aradığımı bildiği halde bunu benim dile getirmemi istiyordu. Ne kadar utandığımın da gayet farkındaydı. Açıkçası bu durum beni biraz öfkelendirmişti.
"Neden bunu yapıyorsun?"
"Ne yapıyorum ki?"
"Seni ne için aradığımı çok iyi biliyorsun."
"Öyle mi?"
"Öyle."
"Evet, doğru ama ben senin ağzından duymak istiyorum beni neden aradığını," dedi başımı döndüren bir sesle. Bütün vücudum titremeye başlamıştı.