Bölüm - 16

5K 487 201
                                    

 6 AY SONRA

Ölümün soğukluğu ve çaresizliği karşısında yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Günlerce gecelerce ağladım ama daha fazlasını yapamadım. Cihan artık gitmişti. Ben ise bu koca dünyada yine yapayalnız kalmıştım. Artık emindim. Mutluluk bana haramdı. Bütün bu yaşadıklarım bana bunu gösteriyordu. Hayatımda ilk defa gerçekten bir umudum olmuştu ama o da ellerimin arasından kayıp gitmişti. Ben ise sadece izlemekle yetinmiştim. Hiçbir şey yapamamıştım. Ağlamaktan başka hiçbir şey yapamamıştım.

Cenazesinin olduğu gün ailesini ilk defa görmüştüm. Ben onun ölüm haberiyle kendimden geçtiğimde hastaneye gelmişlerdi ama ben görmemiştim. İlk defa cenaze de görmüştüm ailesini. Annesi tıpkı Cihan gibi bakıyordu. Gelip bana sarılmıştı. Cihan'ın onlara hep benden bahsettiğini söylemişti. Bu daha fazla ağlamama daha fazla kadere itiraz etmeme sebep olmuştu. Hayatımda bir kez olsun gerçek bir mutluluğu yaşayacakken ellerimin arasından kayıp gitmişti. Bana ise acısı kalmıştı sadece.

Bu süreçte Yavuz'un arkadaşlarının hepsi bana destek olmuştu. Doğrusu bu beni şaşırtmıştı. Bir anda ailem gibi olmuşlardı. Dört bir yanımı sarmışlardı. Ne zaman düşeceğim desem biri kolumdan tutmuştu. Onlara karşı böyle minnet hissetmek hoşuma gitmese de tam olarak böyle olmuştu. Onun hayatındayken beni aileden saymayan o adamlar şimdi aileden biriymişim gibi davranıyorlardı bana. Bugün ise Savaş'ın düğünü vardı. Gitmek zorundaydım. O her anımda yanımda olmuştu. İlk günden son güne kadar... İçimden hiç gitmek gelmese de gidecektim.

Taksinin durması ile içine düşmüş olduğum düşüncelerden sıyrıldım. Pelin denilen bir kızla evleniyorlardı. Kız da zengindi. Tek bildiğim buydu. Ve bir adada düğünleri olsun istiyorlardı. Özel uçakla adaya gidecektik ve orada kalacaktık. Tek bildiğim buydu. Fazlasını sormamıştım. Son ana kadar gitmemek için bir bahane bulacağıma inandığım için fazlasıyla ilgilenmemiştim ama öyle olmamıştı işte. Kendimi oraya gitmek zorunda hissetmiştim. Savaş'ın bana yaptıkları ve desteklerinden sonra gitmesem gerçekten ayıp olacaktı.

Adeta kolum kanadım kırılmış gibi hissediyordum. Hayat benim için bitmişti. Ya da ben öyle hissediyordum. Ama hiçbir şeye gücüm kalmamıştı. Son anlarını bekleyen bir hasta gibiydim. Durumum içler acısıydı.

Hayat o kadar zordu ki... Ve ben bu zorlu hayat sınavında hep dibe girmiştim. Önce yanlış bir adama âşık olup tüm benliğimden vazgeçmiştim. Sonra da hayatım ve benim için en doğru olan adamı kaybetmiştim.

"Gülce," diye seslenen Eylül ile düşüncelerimden sıyrıldım. Havalimanı kapısında Barış ve kızları ile birlikteydiler. Beni görünce kızının elini Barış'a verdi ve hızlı adımlarla yanıma gelerek sımsıkı sarıldı. Onun sarılışı karşısında kendimi olabildiğince güçlü tutmaya çalıştım. Ağlamayacaktım. Burada değildi. Artık ağlamayacaktım. İnsanlarında en güzel günlerini gözyaşlarımla gölgelemeyecektim. Buna kesinlikle hakkım yoktu. Bu kadar güçsüz durmayacaktım. Kendimi ondan ayırarak zorda olsa gülümsemeye başardım. Ya da başardığımı zannettim.

"Geç kalmadım değil mi?"

"Hayır, canım biz de yeni geldik... Diğerleri son kontrol noktasında bizi bekliyorlar."

"Merhaba Gülce," dedi Barış her zamanki kibar tavrıyla. Bende ona başımla selam verdim. "Hanımlar biraz daha burada beklersek uçağa yetişemeyeceğiz..."

Barış'ın uyarısı ile hızlı adımlarla kontrol noktasından geçtik. Bir görevli bizimle ilgilenerek bizi başka bir girişe yönlendirdi. Yavuz ile evliyken de zengindim ama hiç bu kadar özel muamele gördüğümüzü hatırlamıyordum. Şimdi ise çok farklıydı her şey. Sanırım Savaş'ın evleneceği kız çok zengindi. Çünkü bu adamlar bu kadar çok şatafattan asla hoşlanmazlardı.

Sev BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin