Karşımdaki manzara karşısında gülümsememe engel olamadım.
"Neden gülüyorsun? Beğenmedin mi?"
"Beni şaşırtıyorsun Cihan..."
"Umarım iyi yöndedir bu..."
Bir kez daha gülümsedim. Çok güzel bir kahvaltı sepeti hazırlamıştı. Şimdi ise masaya piknik örtüsünü örtüp malzemeleri yerleştiriyordu. Yardım etmek için ona doğru eğilmiştim ki o da o an bana doğru döndü. Bakışlarımız birkaç saniye öylece takılı kaldı. Bir eliyle yavaşça çenemi okşadı. Dokunuşu tatlı bir rüzgâr gibiydi. İstemsizce gülümsedim.
"Sen sadece oturacaksın... Ben sana hizmet edeceğim."
"Şımartıyorsun beni."
"Hak ediyorsun..."
Gülümsedim ve oturdum. Daha önce hiç böyle bir an yaşamamış, böyle bir değeri görmemiştim. Cihan gerçekten çok başkaydı. Bambaşka...
Her şeyi masaya yerleştirdikten sonra o da oturdu ve getirmiş olduğu termostan çaylarımızı doldurdu. Tabağıma kahvaltılıklardan bir yığın koyduktan sonra "Beğendin mi?" diye sordu. Bayıldığımın farkında değildi. Ben hayalini dahi kurmaya korktuğum bir şeyi yaşıyordum şu an.
"Bayıldım... Her şeyi düşünmüşsün."
"Senin için..."
"Cihan sen daha önce neredeydin?"
"Biraz sana geç kalmış olabilirim ama bak buradayım artık... Ve gitmeye de hiç niyetim yok," diyerek göz kırptı ve çayından bir yudum aldı. Bende önümdeki kahvaltılıklardan yemeye başlamıştım. Açık hava karnımın daha fazla acıkmasına sebep olmuştu adeta. Tabi karşımda hazırlanmış mükemmel masanın da bu durumda etkisi büyüktü.
"Dün geceden sonra kendini iyi hissediyor musun?" diye sordu. O an elimde çatal ile öylece kaldım. Dün gece yaşadıklarım kendimi pek iyi hissetmeme sebep olmamıştı açıkçası. Ve bu gece de doğru düzün uyumamıştım. Onunla tekrar karşılaşmak düşündüğüm gibi iyi gelmemişti bana. Aksine geçmişin acılarını birer birer hatırlatmıştı. Kalbim bir kez daha kırılmıştı. Yavuz'un hala kalbimin üzerinde böyle büyük bir etkisinin olması beni gerçekten yaralıyordu.
"Pek sayılmaz," diyerek dürüst olmayı tercih etti.
"Anlatmak istersen..."
"Ben yaşadığım acıları hatırladım. Onları özlemişim ama dün gördüm ki hiçbir zaman içine dahil olamadığım bir aileymiş onlar."
"Anladım," dedi ve çayından bir yudum aldı. "Sen nasıl mutlu olacaksan bundan sonra öyle hareket etmenden yanayım..."
"Yani onlarla görüşmemde hiçbir problem olmayacağını mı söylüyorsun?"
"Sen üzülmedikten sonra benim için bir problem yok ama eğer üzülürsen işte benim için orada bir problem başlar."
"Cihan sen keşke daha önce karşıma çıksaydın..." dedim bir kez daha.
"Yaşayacağımız zaman bu anmış güzelim. Bundan sonra hep beraberiz."
Kalbim sevgi ve minnetle atıyordu. Kendimi dünyanın en güzel kadını gibi hissediyordum. Sanki tüm dünyanın karşısında durabilecek kadar güçlüydüm. Ben gerçekten bu adamı seviyordum. Ve hayatımda olmasını istiyordum. Bir ömür boyu... Yavuz bir kalp yarası olarak kalacaktı. Cihan ise benimle bir ömür yaşayacaktı. Ve biz bir ömür boyu mutlu olacaktı. Gerçekten bunu çok istiyordum.
"Hep beraber olalım Cihan. Bir ömür seninle olmak istiyorum."
Cihan çapkınca gülümsedi. "Bana evlenme mi teklif ediyorsun?"