Bölüm - 14

5.7K 524 228
                                    

Taksinin evin önünde durması ile kalbim hızla atmaya başlamıştı. Sakin kalmalıydım. Bu gece benim için çok önemliydi. Kalbimin özgürlüğü için buna mecburdum. O adamdan kaçmadığımı herkese en çok da kendime ispat etmem gerekiyordu. Bahçeye girdiğimde son model arabalarla dolu olduğunu gördüm. Serin havayı içime çektim. Üzerime siyah kalın askılı bir elbise giymiştim. Dizlerime kadar geliyordu. Ne çok resmiydi ne de çok abartılıydı. Uzun zamandır kısa kullandığım saçlarıma maşa yapmıştım. Omuzlarıma kadar gelmiyorlardı bile. Makyaj yapmamıştım.

Kapının önünde durdum ve zile bastım. Artık dönüş yoktu. Çoktan olması gereken bir karşılaşmaydı bu. Onun yüzünden değer verdiğim ve bana değer veren insanları hayatımdan çıkarmaya çalışmak aptallıktı.

Kapıyı üniformalı bir yardımcı açtı.

"Hoş geldiniz," dedikten çantamı alarak beni içeriye yönlendirdi. Elimdeki hediye paketiyle çok iyi bildiğim koridordan ilerledim ve salona geçtim. Herkes oradaydı. Herkes fazla tanıdıktı. Beni ilk Eylül gördü "Gülce..." diye çığlık atarak neredeyse üzerime atladı. Beni sımsıkı sararken "Gelmeyeceksin sanıyordum..." dedi.

"Davet edildiğimi hatırlıyorum..."

"Evet, ama sen gelemeyebilirim deyince... Her neyse önemli olan gelmen..." dedikten sonra elimden tutarak beni kızıyla tanıştı. Çok tatlı bir kızı vardı.

"Hoş geldin Gülce," diyen Barış samimi bir şekilde gülümsedi.

"Hoş buldum, kızınız çok tatlı..."

"Evet, ama bu kadar geç tanışmamalıydınız," dedi Eylül hafif kızan bir ifadeyle.

"Hoş geldin Gülce..." diyen Eray ve Umut'a da "Hoş buldum," dedim ve o an birinin beni kucaklaması ile hafif bir çığlık attım. Savaş ile yüz yüze gelince gülümsedim.

"Normal insanlar gibi hoş geldin demek çok zor olmasa gerek."

"Tatlım..." dedi ve benden ayrıldı. "Ben böyle bir adamım artık öğrenmiş olman gerek..."

"Tabi..."

"Sen güzelleşmişsin... "

"Yaşlanıyorsun herhalde... Bana iltifat etmeye başladığına göre..." dedim.

"Hala fazlasıyla gencim..." dedi. Hafifçe gülümsedim ona. Ve sonra onun bakışlarını üzerimde hissettim. Hala bakışlarıyla delip geçiyordu.

"Hoş geldin Gülce..." dedi. Ona doğru çevirdim bakışlarına. Gözlerine çok kısa bakarak "Hoş buldum," dedikten sonra elimdeki hediyeyi açması için doğum günü çocuğuna verdim. Ve onun açmasına yardım etmeye başladım. Birkaç dakika sessizlik oluşsa da sonra herkes eski haline dönmüştü. Pastayı kestikten sonra yemek için masaya geçtik. Doğum günü kızının uyku saati geldiği için o aramızdan biraz erken ayrılmıştı. Her şey eskisi gibiydi. Tıpkı eskisi gibi yerim yine Yavuz'un karşısıydı. Bu duruma takılmamaya çalışarak yemek yiyip, sohbete katıldım. Güldüm, eğlendim... Özlemiştim onları.

"Sen neler yapıyorsun Gülce?" diye sordu Barış.

"Aynı... Okula devam."

"Ya özel hayatın?" dedi Eylül.

"Anlamadım?"

"Birisi var mı?" diye göz kırparak sordu. Barış'ın onu uyarır gibi baktığını görmüştüm. Eylül de görmüştü ama umursamaz bir ifadeyle bana bakıyordu. Bu kız gerçekten çılgındı.

"Evet, var..."

"Ya... Anlamıştım. Çok güzel ve mutlu gözüküyorsun... Bir kadın sevildiğinde böyle gözükür. Tıpkı benim gibi..." diyen Eylül'e Barış gülümsemişti.

"Sen yine de yavaş git hayatım," diye uyardı Barış.

"Sen karışma... Ee, kim? Öğretmen mi o da senin gibi? Aynı okulda mısınız yoksa?"

Hafifçe gülümsedim. "Hayır, o da iş insanı."

"Öyle mi kim acaba?" diye sordu Savaş.

"Tanır mısınız bilmiyorum..." demiştim ki "Sen adını soyadını söyle bakalım bir..."

Bir an için bu konunun açıldığına pişman oldum. Onlara Cihan hakkında bir şey söyleyip söylememekte çok emin değildim. Ama benden cevap bekler bir ifadeyle bakıyordu hepsi. En sonunda kendimi toparlayarak "Cihan Arslan," dedim.

"Çok iyi tanıyorum," diyen Eray ile ona doğru döndüm.

"Hım..." demekle yetindim sadece. Aslında daha çok şey sormak istiyordum ama kendimi tutmaya çalıştım.

"Nasıl biri?" diye Eylül sordu. Benim sormak istediğim soruyu...

"Düzgün, dürüst bir adam... O beni çok tanımaz."

"En kısa sürede tanışmak istiyorum," diyen Eylül ile Barış araya girmişti. "Eylül sence yetmedi mi?"

"Ne yetmedi mi canım?"

"Eylül," diyen Barış'ın sesi uyarır gibi çıkıyordu. O an Eylül'ün bakışları o adama kaydı. Bende istemsizce bakınca onun öfkeli bakışları ile karşı karşıya kaldım. Bende ona baktım. Ondan korkmuyordum.

"Yavuz elin..." diyen Eylül ile gözüm eline kaydığında kan içinde kaldığını gördüm. Elindeki bıçağı öyle sıkmıştı ki eline batmıştı. Korkuyla ona baktım. Bir şey yapamadım. Arkadaşları bıçağı elinden aldığında, Eylül de temiz bir bezle sardı elini.

"İyi misin?" diyen Eylül'ün sesi endişeliydi. Yavuz hala bana bakarken ona sertçe "Sence?" diye sordu. Hataydı. Buraya gelmemeliydim.

Telefonuma gelen mesaj ile bakışlarımı ondan çektim.

"Geldim hayatım, bekliyorum..."

Çok kötü olmuştu bu. Taksiden inmeden ona konumu atmıştım. Kendimi toparlamaya çalışarak oturduğum yerden kalktı.

"Üzgünüm... Gelmemem daha iyi olacaktı sanırım... Tekrardan sizleri gördüğüme sevindim. Gitsem iyi olacak."

"Eylül otur da bir konuşalım," diyen Barış'a hafifçe gülümsedim.

"Ben buraya konuşmak için değil kızınızın doğum gününü kutlamak için geldim. Konuşmak için çok geç."

"Ben seni bırakayım," diyen Savaş ile gerildim.

"Hayır, gerek yok."

"Nasıl gideceksin? İnat etme taksi gelene kadar kapıda mı bekleyeceksin?" diye ısrar etti Savaş.

Derin bir nefes aldım. "Cihan geldi. Bekliyor beni... İyi akşamlar," diyerek hızla çıkışa doğru yürümeye başladım. Onun delici bakışlarını üzerimde hissediyordum ama umursamadım. Arkama bakmadan kapıdan çıktım. Cihan beni arabadan çıkmış bahçe kapısının önünde bekliyordu. Onun yanına neredeyse koşarak gittikten sonra hızla ona sarıldım. Şaşırmış bir halde birkaç saniye durdu ama sonra o da bana sarıldı.

"Gidelim..." diye fısıldadım.

"Gidelim..." dedi ve beni elimden tutarak arabanın yanına götürdü. Kapıyı açarak binmeme yardımcı oldu. O an gözüm eve kaydığında onunla göz göze geldim. Evin dış kapısında direkt olarak bana bakıyordu. Yanında arkadaşları vardı. Kalbimde oluşan acıyı görmezden geldim. Daha büyük acılar yaşamaktansa bu şekildeki bir sızıdan ibaret kalması daha iyiydi.

"İyi misin?" diyen Cihan ile bakışlarımı ondan çekerek yanımdaki adama çevirdim.

"Evet."

Benim cevabım ile arabayı çalıştırdı ve hızla uzaklaştık oradan. Aramızdaki mesafe açıldıkça ruhum rahatladı. Daha rahat nefes alabildim. O hala aynı adamdı ama ben aynı kadın değildim. Ve bu gece de bunu o dahil herkese göstermiştim. Artık daha güçlü ve mutluydum.

---

İyi geceler arkadaşlar... Size ufak bir sürpriz yapayım dedim :) E artık bu durumda bol ve uzujn yorumları hak etmiş olurum bence :)

İnstagram hesabım : dilektaygun... Takip ederseniz sevinirim :)


Sev BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin