" hyung onları yanlış yere koymuşsun."
Yeosang'ın sesiyle az önce ilaç koyduğum rafa gitti gözlerim. Bugün aklım neredeydi, gerçekten anlamıyordum.
" Üstümde bir dalgınlık var Yeo.."
Diyerek ilaçları doğru yerine koydum.
Doğru dürüst yemek de yememiştim. Beynim iyi çalışmıyor gibiydi. Ve ben bundan kesinlikle şikayetçiydim.
Aklımı kurcalayan, beni işime odaklanmamdan alı koyan şeyler vardı ama o şeylerin ne olduğunu bilmiyordum.Boşluğa kafa yoruyor gibiydim.
" Fark ettim."
Oturduğu yerden kalkıp arka taraftaki küçük mutfağımıza gitti ve az önce kaynattığı sıcak suyu içinde kahve olan bardaklara koyup getirdi.
" Yorgun gibisin sanki, istersen bugünlük kapanışı ben devralayım hyung?"
Elindeki bardağı uzatırken söylemişti.
Başımı iki yana sallayıp kahveyi aldım ve oturdum." Yok ben hallederim de, kafamı kurcalayan şeyleri anlayamıyorum Yeo. Onlar yüzünden işime kafa yoramıyorum, görüyorsun. "
" Bir süre kafanı dağıtsan iyi olacak gibi hyung."
Başımı sallayıp kahvemden bir yudum daha aldım. Son günlerde iyice dalgınlaşmıştım. Ve bu işimde kötü çalışmama neden oluyordu.
Üstümdeki bu şeyi atmalıydım, ama nasıl atacaktım hiçbir fikrim yoktu." Senin şu bahsettiğin çocukla aranız nasıl? "
Geçen günlerde ona Seonghwa'dan bahsetmiştim. Tekrar onu hatırlamış olmalıydı. Ona alışamadığımı kendisi bile anlamıştı.
" İyi."
" Anlattığına göre uslu bir çocuk sanırım?"
" Çocuk mu?"
Küçük bir kahkaha çıktı ağzımdan.
" Boyu benden uzun, cüssesi benimkini ikiye katlar ve sen bu adama çocuk mu diyorsun gerçekten?"
" Aklı bir çocuğun aklı gibi çalışıyorsa çocuk derim tabiki. Sonuçta bu işler boya ve cüsseye bakmıyor. "
" Her neyse. "
Pekala, ondan nefret etmiyordum ama evimde bana yük olması tüm işlerimi zorlaştırıyordu ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti.
" Bence ona şevkatle yaklaş Hyung. Eminim biraz ilgiye muhtaçtır. Baksana, anne ve babası bile onu evden atmış. Kim bilir nasıl bir psikoloji içindedir çocuk..."
" Ne yapabilirim Yeosang? İşimi gücümü bırakıp onunla mı ilgileneyim? Daha adam akıllı tanımadığım biriyle? "
" Sana işini gücünü bırak demiyorum, zaten çocukları sevmediğini de biliyorum hyung ama en azından ona güzel sözler söyleyerek onu mutlu edebilirsin. Karnı acıktığında ne yemek istediğini sorabilir ya da boş vakitlerinde onunla küçük oyunlar oynayabilirsin. Eminim bunlardan mutlu olacaktır. "
Gözlerimi devirdim.
Yeosang gerçekten beni anlamıyordu." Benim ona verecek bir ilgim yok Yeo. "
" Hadi ama hyung, anne ve baba sevgisinden mahrum kalmış bir çocuğa böyle davranamazsın? "
" Ben de anne ve baba sevgisinden mahrum büyüdüm, ama kendi ayaklarım üzerinde durmayı başardım?"
Derin bir nefes verdim.
" Hayatı ve acımasızlıkları öğrenmeli, ömrünün sonuna kadar kimse ona bebek bakıcılığı yapmayacak. "
Ayağa kalktım ve işime geri koyuldum. Bugün zaten fazlasıyla dalgındım, bir de onun için kafa yorarak iyice işi boşlayamazdım.
•
Akşam olmuştu.
Eczane'yi kapatmış ve eve gelmiştim. Kendimi yorgun hissediyordum. Büyük ihtimalle yemek yiyip yatacaktım.Kapıyı açıp içeri girdim.
Evde bir gürültü yoktu. Ceketimi askılığa asıp salona geçtim. Seonghwa oyuncaklarıyla oynuyordu her zamanki gibi." Hoş geldin Hongjoong abi!"
Tebessümle bana el salladı.
Hafif bir baş sallamasıyla yatak odama geçtim. Üstümü değiştirecektim.Yatak odamda işlerimi hallettikten sonra mutfağa gittim. Hızlı bir şeyler yapacaktım, gerçekten acıkmıştım. Zaten sabahtan beri gurulduyordu karnım.
Başım da ağırmaya başlamıştı. Çatlarcasına ağrıyordu. Hemen yemek yiyip ağrı kesici içecektim.
Gerçekten fena ağrıyordu, yol boyu peşimi bırakmamıştı da.Zar zor kırabildiğim yumurtaların çöpünü çöpe attım. Ciddi derecede ağrıyordu ve bana yemek yaptırtmıyordu. Delirecektim, bir de bu eksikti zaten.
" Hongjoong abi, benimle oynar mısın?"
Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim.
Seonghwa dibime kadar gelmiş, şirin sayılacak bakışlar atarak onla oynamamı istiyordu.Bu çocuk pes etmek nedir bilmiyordu sanırım. Geldiğinden beri hiçbir zaman onunla oynamamıştım ama hala bir umut oynarım diye sorması büyük saçmalıktı.
Üstelik şuan başım çatlarcasına ağrırken onunla uğraşacak vaktim yoktu.
" Hayır Seonghwa, git başımdan."
Salatalıkları doğramaya başladım hızlıca. Hızlıca diyorum çünkü baş ağrım yüzünden hızlı olmak zorundaydım.
" ama lütfeeen bir kerecik oyna.."
" hayır dedim."
Ağrı, gittikçe daha da fazlalaşırken ben de doğrama işimi refleks olarak hızlandırmıştım.
" Bir daha hiç oynamazsın, söz."
" git başımdan Seonghwa."
" Lütfen!"
Birden acıyla inlememle evde büyük bir sessizlik oluşmuştu.
Kahretsin, salak çocuk yüzünden elimi kesmiştim!" ahh..!"
İstemsizce bir inleme daha kaçmıştı ağzımdan. Derin kesmiştim.
" H-hongjoong abi, iyi mis-"
" Sen laftan anlamıyor musun!? Git diyorum, GİT BAŞIMDAN!"
Baş ağrısının da verdiği acıyla sesim normalden yüksek çıkmış, Seonghwa'nın dolmaya başlayan gözlerine neden olmuştu.
Ama umrumda bile değildi.
Tanrım, cidden bir de onunla oyun mu oynayacaktım!?
Yok bu böyle olmuyordu işte.
Onunla olmuyordu!•
Oy veren parmaklarınızı öpmek istiyorumm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a piece of love | seongjoong ✓
FanfictionSeonghwa bir parçacık sevgiye muhtaçtı. #seongjoong 1 #honghwa 1 一 ©teddystick