part 3ぃ

1K 139 135
                                    

Yorumlarınızı çok seviyorum lütfen az da olsa bir şeyler yazın💘

" Seonghwa, makarna yer misin?"

Mutfaktan onun olduğu bölgeye yani salona doğru bağırmıştım beni duyması için. Pek bir hamaratlı sayılmazdım zaten öğle yemeği yemeyi sevmiyordum ama bugün ilk defa acıkmıştım ve onun da acıktığını düşünerek makarna dökmüştüm.

" Yerim Hongjoong abi! "

O da salondan mutfağa doğru bağırmıştı. Zaten olmuş olan makarnanın altını kapatıp tabaklara koydum. Üstlerine yoğurt döktükten sonra tabakların yanına birer tane çatal koyup salona doğru yürüdüm.
Seonghwa oyuncakları ile koltuğun üstünde oynuyordu. Bundan çok keyif alıyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı.

" Al bu senin tabağın."

" Teşekkür ederim Hongjoong abi."

Çocuksu gülümsemesi ile bana bakaraktan tabağı almıştı.
Ben de aynı durgunlukla tabağımı elime almış ve yemeye başlamıştım. İçimden, umarım dökmez diyordum.

Bir süre öylesine televizyona bakmıştım. Sonrasında gözlerim Seonghwa'ya kaydığında durdum ve onu izlemeye başladım. Gerçekten bir çocuktan farksızdı.

Sanırım özellikle arabaları ile oynamayı seviyordu. Onları yarıştırmayı, sanki yaptığı en büyük şeymiş gibi çok seviniyordu.

Birden bana bakınca gözlerimi anında kaçırdım.

" Sence hangisi kazanır Hongjoong abi?"

Dedi arabaları kastederek. İlgilenmiyormuş gibi yapmak istiyordum ama gözlerime büyük bir umutla bakıyordu. Cevap vermesem üzülürdü sanırım.

" Mavi olan."

" Bence de mavi kazanacak."

Küçük çocuklar gibi kıkır kıkır gülüp eliyle ağzını kapattı. Sonrasında arabaları aynı anda ittirdi.
Sarı olan araba mavi olanı geçince az önceki gülümsemesi hemen solmuştu.
Umutsuzlukla arabalara baktıktan sonra sanki yaptığı çok utanç verici bir şeymiş gibi benim yüzüme bakamıyordu.

" Sarı kazandı.."

" Hımm. Bana ne?"

Gidip arabaları eline aldıktan sonra geri oturduğu yere oturdu. Ben de o sırada tabakları mutfağa götürmek için ayaklandım.

" H-hongjoong abi ben mavi kazansın diye onu d-daha fazla ittirdim. A-ama sarı kazandı... Özür dilerim. "

Kekeme ve ağlamaklı çıkan sesine karşı şokla ona baktım. Gözleri dolmuştu. Tanrım, bu çocuk ciddi miydi?

" Bir şey olmaz Seonghwa, hem neden bana açıklama yapıyorsun ki? "

" S-sen mavi kazansın istemedin mi Hongjoong abi? "

" Evet de, o kadar önemli değildi ki. Kazanmasa da olur."

Dedim tabakları iç içe koyarken. Hala gözleri doluydu. Hatta bir damla yaş neredeyse düştü düşecekti. Çok garip bir çocuktu gerçekten.

" B-ben sen istedin diye-"

" Of Seonghwa, amma dert yaptın. Tamam, önemli değil dedim ya? "

Tabaklarla birlikte hızlıca mutfağa gittim. Ona gerçekten alışamıyordum ve bu saçma bir o kadar da gereksiz olan tavırları canımı sıkıyordu.

Bulaşıkları makineye yerleştirdikten sonra salona değil yatak odama gittim. Şimdi bir de ağlamasını çekemezdim.

Bir süre telefonda takıldıktan sonra uykumun gelmesiyle telefonu bir kenara bırakıp kendimi uykuya verdim. Daha evime geleli 1 hafta bile olmamıştı ama şimdiden bezmiştim...

Neredeyse 2 saat uyumuştum.
Geceleri bazen gözüme uyku girmiyordu ama şuan bu öğlen uykusu bana gerçekten iyi gelmişti.
Esneyerek yatağımdan kalkıp tuvalette yüzümü yıkadıktan sonra salona geçtim.
Seonghwa salondaydı, dediğim gibi sözlerime karşı gelmiyor, ihtiyaçlarını karşılamak dışında odadan çıkmıyordu. En azından bir tane de olsa iyi bir yönü vardı.

Ne yaptığını tam olarak kestiremediğim için yanına yaklaştım. Kitaplığımın köşesine saklanmış, içinden bir tane de kitap almış okuyordu. Sanırım ona kızmamdan korktuğu için saklanmıştı.

Nerede olduğunu bilmiyormuş gibi yapmaya karar verdim ve hemen solan girişine yavaş adımlarla giderek ona seslendim.

" Seonghwa neredesin?"

Hafif bağırmıştım.
Ne yapacağını çok merak ettiğim için dikkatle izledim.
Ama o kalkmamış, herhangi bir tepkide bulunmamıştı.

Kaşlarım ister istemez kalkarken bir kez daha seslendim ona.

" Seonghwa, sana kızmamı istemiyorsan hemen saklandığın yerden çık!"

Bir kaç saniye bekledim.
Etrafta hala bir hareketlilik olmayınca kitaplığa doğru adımladım tekrar. Benimle dalga geçiyor olmalıydı.

Hala kitaplığın köşesinde  kitap okuyan Seonghwa'yı görünce iyice sinirlendim ve bir çırpıda elindeki kitabı aldım.
Kitabı çeker çekmez gözleri kapalı, uyuyan Seonghwa'yı görmüştüm.
O uyuyordu...

Hayır hayır, kendi kendime clown oluşuma gülmeyecektim.

Gözlerimi büyükçe devirdikten sonra onu elimle sarsmaya başladım. Sonuçta koskoca adamı oradan ben kaldıramazdım, kendisi kalkmalıydı.

" Hey Seonghwa, uyan."

Ne kadar çok sarstımsa da kalkmamıştı uykusundan.
Ona biraz daha yaklaşıp elimdeki kitabı bir yere koydum ve ellerim ile yüzünü kavradım. Hafifçe acıtmamaya özen gösteren vuruşlar sergiliyordum. Ama hala gram hareketlilik yoktu.
Bir an öldüğünü sanmıştım ama nabzını kontrol ettiğimde bir şeyi yoktu.

Sanırım uykusu çok derindi.

Burada iki büklüm yatmasına izin veremezdim. En azından onu çekiştirerek koltuğa götürebilirdim. Sonuçta uykusu derin olduğu için bir şey hissetmezdi.

Olduğum yerden kalktıktan sonra onu da kaldırmak için kollarına asıldım.
Var gücümle çektikten sonra yavaşça kalktığını anlayınca daha çok çektim.
Bir de bununla uğraşıyordum, inanılır gibi değildi...

Onu tamamen ayağa kaldırdıktan sonra hala uykuda olduğu için kendi kendine ayakta duramazdı. Bu yüzden bir şeye destek alması gerekiyordu.
O bir şey de ben oluyordum..

Bir kolunu omzuma atmıştım.
Bu arada elim çoktan refleks olarak beline gitmişti bile. Bu kadar yakınlık gerçekten rahatsız ediciydi ama bir kaç saniye sonra bu çile biteceği için kendimi sıkıyordum. Uyandığında onu bir güzel azarlayacaktım.

Kafamı yüzüne çevirdiğimde hala uyuduğunu görmüştüm.
Yakından bakınca, tepkisiz yüz halinin çocukça ruh haline zıt olarak ne kadar erkeksi olduğuna şahit olmuştum.
Ve şuan kafa hizam boynuna geldiği için kokusu, ortamdaki nahoş kokudan çok daha baskın bir şekilde burnuma geliyordu. Daha önce hiç koklamadığım bir şeymiş gibi kokuyordu, gerçekten kokusu çok değişikti.

Yüzümü önüme çevirdikten sonra yavaş adımlarla hem kendimi hem de onu koltuğa götürmeye çalıştım. Neyseki çok ağır değildi. Bir kaç dakika içersinde koltuğun önüne gelmiştik. Onu koltuğa uzandırıp üstüne yorganı örttüm. Şuan bu kadar masum uyuyordu ama uyanınca duyacağı azardan habersizdi.

Ben de mutfağa gidip akşam yemeği için bir şeyler yapmaya başladım.

a piece of love | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin