Hellü ben geldim!
Nasılsınız bakalım?
Ben bölüm aralarında yorum alınca çok iyi oluyorum.
Keyifli okumalar! 🍬
"Lanet olsun Klaus! Onun bugün ölüm yıldönümü. Sevmesen bile o senin kızındı!"
Carolina sesi titreyerek konuşmuştu. Karşısındaki umursamaz adama birkez daha göz gezdirdi. Yaklaştı birkaç adım ona.
"Klaus, ne şimdi ne de sonsuza kadar kızımın adını anmayacaksın. Sen onu haketmiyorsun! Sen lanet bir babasın!"
Klaus sakin bir şekilde onu izliyordu, hiçbir şey yapmadı. Konuşmaya yeltenmedi bile. Carolina son kez iğrenerek baktı ona daha sonra ise hızla evine ilerledi.
Klaus içten içe yıkılıyor fakat kimseye bunu göstermeye cesaret edemiyordu. Üzülmeye hakkı olduğunu düşünmüyordu. Evet, onu hakk etmiyordu. Onu son ana kadar seven kızını hiçbir zaman hakk etmedi.
Evinden çıktı ve yavaş adımlarla kendine bir yiyecek bulmak için ilerledi. Evet, onun gitmesi. Böyle gitmesi içini acıtmıştı, hiç unutamayacağı bir acıydı bu. Hiç soğumayacaktı.
Sakin bara geldiğinde kendini tamamen kaybetmiş bir şekilde insanların kanını emmeye başlamıştı. Belki 10 belki de 20 kişiyi öldürmüştü. Bunun farkında bile değildi. Gözleri karardığında bir bar taburesine bırakmıştı bedenini. Gözlerini kapadı ve kendine gelmeye çalıştı. Bir süre sonra açmıştı gözlerini fakat hiç kapamamak istemişti.
Buradaydı; kızıl saçlı, güzeller güzeli kızı buradaydı. Ona acınası fakat bir o kadar da özlem dolu bakışlar atıyordun. Klaus ise bunu fark atmıştı, duyguları anlayacak kadar yaşamıştı o. Hatta fazlasıyla yaşamıştı. Ayağa kalkmaya yeltendi, dengesini sağlayamıyordu. Yalpalaya yalpalaya sana yaklaştı. Yüzüne dokunmak için öne atılmış fakat senin geri adımlaman ile eli kendi bedenine çarpmıştı. Burukça gülümsedi. Bunu hakk ediyordu.
"Hayalin bile benden nefret ediyor."
Babanın bitik haline acıyla bakıyordun. Mahvolmuştu, hayattan kopmuş gibiydi. Senin ölümün onu fazlasıyla etkilemişti.
"Bunu kafanda kurmuyorsun Klaus."
İsmiyle hitap etmen yutkunmasına sebep olmuştu. Senden tekrar o kelimeyi duyamayacağını biliyordu.
Seni inceledi, kendine benzetti. Bu olmasın diye senden uzak durmuştu, ona benzememen için mesafeliydi fakat istemeden daha beterini yaratmıştı. Hayatta olmamana dua etmeleri gerekirdi. Sen, bütün halklar için bir tehtid olabilirdin.
"Özür dilerim."
Özrünü duymak istemiyordun. Bir özür seni hayata geri getirir miydi? Ya da senin hissedemediğin o duyguları hissetmeni sağlar mıydı? Hayır, hiçbir şeyi geri getiremezdi.
"Bana yaptıklarınız doğru değildi."
Yutkundun. Hope'u hatırladın.
"Hope benim kaybettiğim kadar kaybetmedi, kaybetmemeli."
Ona birkaç adım yaklaştın. Boğazında bir yumru vardı, isyan ede ede ağlamak istiyordun. Durdurdun kendini. Yapmayacaktın.
"Biliyor musun, annemin yapmaya çalıştığı şey beni daha fazla kaybetmekten korumaya çalışmaktı."
Kollarını kaldırdın iki yana.
"Ama bak işte; ben kaybettim!"
Yutkunmuştu karşındaki adam, utanç duyuyordu yaptıklarından. Yüzyıllardır hiçbir şeyden utanmayan adam kızına karşı utanç duyuyordu.
"Yapabiliriz, tekrar yapa-"
Sözünü kesmiştin. Sinirliydin. Ona karşı fazla öfkeliydin.
"Beni kaybettin Klaus ve bunun tekrarı için yapabileceğin hiçbir şey yok!
Sen biliyordun. Neler olacağını, hayatlarımızın yıkılacağını biliyordun fakat bir adım dahi atmadın. Bana bir adım dahi yaklaşmadın! Sadece kendini olacaklara hazırladın ve bu sana süpriz olmadı, değil mi Klaus?!"
Sinirle konuşman ve doğruları söylemen karşısında sesini çıkaramıyordu. Hepsinde haklıydın, Klaus bunların hep farkındaydı.
"Senin için sonuna kadar tutundum Klaus, kendime bir söz vermiştim. Mikaelsonlar sözlerini hel tutardı değil mi? Ben tutamadım, Mikaelson olmadığım için sevinmeliyim sanırsam."
Onu itmeye başlamıştın. Acını böyle çıkarıyordun belki de. Klaus ise sessizce her şeye izin veriyordu. Durdun, kolunu sıkıca kavradın.
"Senden tek isteğim, benim yapamadığımı yapman. Kendine olabildiğince sıkı tutun Klaus. Belki bana iyi bir baba olmadın ama Hope'a olabilirsin."
Sanki isteğini duymamış gibi başka bir soru sormuştu sana.
"Tekrar geleceksin değil mi?"
Acı çektiği apaçık ortadaydı. Elden bir şey gelmezdi ki, o bir kere kaybetmişti.
"Tekrarı yok Klaus. Sonsuza kadar beni göremeyeceksin."
Gözleri dolmuştu Klaus'un. İleriye atıldı, sana sarılmak için kollarını uzatmış fakat boşlukla buluşmuştu. Bir hayalete sarılamazdı ki. Burukça gülümsedin, içindeki sevgiyi gösteriyordu. İlk defa ondan böyle bir şey görmüştün.
"Üzgünüm baba, bunu yapamazsın."
Tebessüm etmişti, ona tekrar baba demen, son kez de olsa onu sevindirmişti. Uzun süre birbirinize bakmış ve sessiz kalmıştınız. Ona son kez gülümseyip ortadan kaybolduğunda dengesini sağlayamamış ve dizlerinin üzerine düşmüştü. Acısını her an gizleyen, ağlamayı güçsüzlük sanan adam şuan isyan ederek ağlıyordu. Kendine, yaptıklarına isyan ediyordu.
Bölüm sonu!
Kısaydı biliyorum, fazla uzatmak istemedim.
Nasıldı bakalım?
Çok duygusal yazamadım gibi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
《𝐌𝐔𝐋𝐓İ𝐅𝐀𝐍𝐃𝐎𝐌 𝐇𝐀𝐘𝐀𝐋 𝐄𝐓》
FanfictionBütün kurgu kɑhrɑmɑnlɑrı ile hɑyɑl zɑmɑnı. Fɑrklı kurgulɑr ile hɑyrɑn olduğunuz kɑrɑkterle hɑyɑl kurun! Mɑrvel hɑyɑl et kitɑbındɑn mutliye dönmüştür!