"Yabancılaşmak"

18.3K 1.2K 415
                                    

Keyifli okumalar! Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen! Bütün motivasyonum sizsiniz �

BÖLÜM 23: "YABANCILAŞMAK"

"Okyanusun karanlık bir yanı olduğunu boğulmadan öğrenemezsin."

Soğuk bir Kasım akşamındaydık. Kapı açıldığında evin içerisine sızan soğuk hava tenimin ürpermesine sebep olurken şöminenin başından ayrılmıyordum.

Atlas salonumuzda bulunan şömineyi ben istediğim için yakmıştı. Babam ve Haldun Katrivas üst kattaydı. Atlas'ın evden getirdiği belgeleri inceliyorlardı.

Evin içerisinde kasvetli bir hava vardı. İşlerin yolunda gitmediğini anlamıştım fakat ben de Atlas'ta umursamamıştık. Bir şekilde çözeceklerine neredeyse emindik.

Şöminenin yanı başında, yer minderlerinin üzerinde otururken başım Atlas'ın göğsüne yaslıydı. Elimde telefonum vardı ve Atlas'ın zorla herkese açık hale getirdiği profilimde geziniyordum.

Çok kısa süre içerisinde milyona yakın takipçim olmuştu. Fotoğraflarım çeşitli mecralarda kullanılıyordu ve yüz binlerce beğeni ve binlerce yorum alıyorlardı.

Atlas'ın profili ise ikimizin fotoğraflarıyla doluydu. Yüzüne maske yaptığım, beni yemeğe çıkarttığı, beraber film izlediğimiz, onlarca fotoğrafımız vardı. Benim profilimde onunla olan hiçbir fotoğrafım yoktu çünkü buna cesaret edememiştim.

Konserdeki görüntüler, havuzdaki görüntülerimiz ve Atlas'ın profilindeki fotoğraflarımız zaten pek çok sosyal mecrada dolaşıyordu. Bunlara devamlı olarak yenilerini ekleyerek konuşacak yeni bir konu çıkartmak istemiyordum.

Onunla bütün bu evrenin içerisinde bir başıma kalmak istiyordum.

"Sevgilim." Atlas kulağıma doğru fısıldadığında ona kısık bir sesle cevap verdim.

"Efendim?"

"Neye bakıyorsun saatlerdir?" Gözü telefon ekranına kaydığında ekranı kapattım ve ona doğru döndüm.

"Yorumlar, fotoğraflar, senin profilin, dalmışım öyle."

Telefonlarımıza aynı anda bildirim geldiğinde bana cevap vermeye fırsat bulamadan gözü sol kolundaki dijital saatine kaydı. Saatin üzerine düşen bildirimden mesajı okuduğunda yüzünde hafif bir gülümseme belirdiğini gördüm.

"Kim yazmış?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Lina," dedi ve ekledi. "Gruba yazmış."

Beni artık tamamıyla kendi gruplarına dahil etmişlerdi. Benden ayrı bir grupları yoktu. Artık dört kişi değil, beş kişilerdi. Ya da Atlas'ın deyimiyle hâlâ dört kişilerdi çünkü Atlas ve ben bir bütünden ibarettik.

"Yarın akşam seni güzel bir yere götüreceğim," dedi Atlas dikkatimi tamamen ona vermemi sağlayarak.

"Nereye?"

"Daha önce gittiğimiz bir yere," dediğinde nereye gideceğimizi anlamıştım.

Sipsi, yemek kabının başından ayrılarak yanımıza geldiğinde Atlas'tan ayrılarak ona doğru eğildim ve küçük bedenini avuçlarımın arasına alarak kucağıma doğru koydum.

"Benim küçük oğlum," dedim yüzümdeki geniş gülüşmeyle. "Sen annene mi geldin? Benim güzel oğlum."

"Düdük Efendi," dedi Atlas Sipsi'nin ismini kullanmayarak.

XVI - ÖLÜM PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin