"Paramparça."

18.6K 1.2K 721
                                    

Keyifli okumalar, bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi ihmal etmeyin!

PART BİR

BÖLÜM 25: "Paramparça"

İçindeki acıyı besle yaşanmışlıklarla. Artık geçmişinden korkma.  Arkaya bakma. Kalbindeki acıya aldırma. Bu kitap gözlerindeki ruhu feda etmiş, göğüs kafesinde kimsesiz kalmış adama. Sırtındaki neşteri sakla ama içindeki nefrete bağlanma. Yalnızlığı hisset ama seni kimsesiz bırakanı hiç unutma.

En başından başlamamız gerekseydi ve başa dönmüş olsaydık ne hissederdin? Onlarca an yaşadım. Bir adam uğruna her gece yastığımın ıslanmasına izin verdim. Beni dinledin. Kapının ardında bazen usulca bekledin ama buradaydın. Hem de hiç kimsem yokken.

Bana ışık oldun. Yolumu aydınlattın. Göğsümün içerisindeki acıyla ve yaşanılanlarla baş edemediğimde buradaydın. Atlas ilk kez elimi tuttuğunda, onun arabasına ilk kez bindiğimde buradaydın çünkü her şeyi senin için yazdım. Sana anlattım. Birer birer, en başından beri.  Şimdi sana sona geldiğimizi söylüyorum.

Bu en az senin kadar benim de canımı yakıyor. Bazen en güzel anın içindeyken göğsünde bir ağrı hissedersin. Her şey yolundadır ama bir yanın bir yerlerde bir eksiklik olduğunu bilir. Ve sen içindeki o hissi yok sayamazsın.

Fırtına öncesi oluşan sessizliğin içinde bıraktığı huzursuz his gibi. Göğsünü kemirir düşüncelerin. Etini sıyırır, kalbini kanatır. Ama konuşmaya da hakkın yoktur. Kelimelerin tükenmiştir. Harfler düğüm düğüm boğazına dizilir.

Yıkımı beklersin.

Şimdi biz tam olarak oradayız. Ellerimi tutuyor. O ellere güveniyorum. Sanki bütün hayatım ince bir iple onun göğüs kafesine bağlıymış gibi ona tutunuyorum.

Ama her ne yaşanırsa yaşansın, fırtına ne kadar büyük olursa olsun onu seviyorum. Ve bu sevgi için hiçbir zaman pişman olmayacağımı biliyorum.

Günümüz

Ayağımın altında ezilen dallar sanki derime batıyor, canımı acıtıyordu. Boylu boyunca uzanan ağaçların arasında sıkışan bedenim bu gece, bu ormanın içinde tek kurşunla karanlığa hapsolmuştu.

Yaşanılanları kavrayamıyordum. Bir ormanın içindeydik. Saatlerdir bekliyorduk. Gözümün önünde bir ceset vardı. Atlas, ölüp ölmediğini kontrol etmek için nabzına bakmıştı. Elinde kan vardı. Gözlerimin içerisine bakıyordu.

Yanıma doğru geldi ve bana sarıldı. Ellerindeki kan üzerime bulaştı.

"Hera." İsmimi mırıldandı. Tekrar ve tekrar.

İnkar etmek istedi ama edemedi, anladım.

Ben yapmadım demek istedi ama söyleyemedi.

Bazen kelimeler düğüm düğüm olup insanın boğazına dizilir.

Ben bugün öğrendim. Bazen konuşacak çok şeyin vardır ama konuşmaya takatin yoktur.

"Gidelim," dedim konuşacak gücü kendimde bulduğumda. "Beni eve götür Atlas." Derin bir nefes aldı ve etrafı kontrol etti. Geldiğimiz yolu geriye döndüğümüzde arabasının hemen yolun kenarında olduğunu gördüm.

Beni arabaya bindirerek kendi koltuğuna geçti. Gözlerimi yola sabitlemiştim ve oradan alamıyordum. Gözümün önünden defalarca kez aynı sahne geçti. Beynimin içinde aynı kurşun sesini işittim defalarca kez. Yeniden o orama girdim. Korkuyu tüm vücudumda hissettim.

XVI - ÖLÜM PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin