"Kabullenemediğin Anılar"

21K 1.6K 836
                                    


Merhabaa! Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen, tepkilerinizi okumak beni çok motive ediyor 🥺

Merhabaa! Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi ihmal etmeyin lütfen, tepkilerinizi okumak beni çok motive ediyor 🥺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 18: "Kabullenemediğin Anılar"

Dur. Kaçma. Biliyorum teninin altında hissettiğin yakıcı hissin sebebini. Bir gün herkes yenilir. Tut elimi, kabullen göğsünü küle çeviren anıları.

Bu hayatın bana verdiği en iyi anı yaşıyordum ya da öyle olduğunu zannediyordum. Bütün bunlar bir yalandan ibaretse bile o yalana inanmak istiyordum çünkü hak etmiştim. Bütün bu varlığın içerisinde acının her tonuyla yüzleşen ben de mutluluğu en az onlar kadar hak etmiştim.

Geleceğime dair bir kaygım yoktu. Yarına dair umutsuzluklarım yoktu. Fakat geçmiş bir kıskaç gibi yakalamıştı boğazımı. İlerlemeye çalıştıkça boğulduğumu hissediyordum. Unutmaya ve yok saymaya çalıştıkça ezildiğimi hissediyordum.

Bir sokağın ortasında bir başıma kalmak istiyordum. Belki de babamdan kendime ait bir ev istememe sebebim buydu. Bana ait hiçbir şey istemiyordum çünkü hiçbir şeyi kendime ait hissedemiyordum.

Sanki olmam gereken yer soğuk sokaklardı. Bir başıma, olduğum kişiyle yüzleşmeli, içimdeki hisle savaşmalıydım. Herkes bir gün yenilir bu hayatta. Ben yenilgimi savaş başlamadan ilan etmiştim. Zaman beni bu yenilgiyi ilk kabullendiğim güne yani savaşın başladığı ana götürdü.

Bundan iki yıl öncesiydi. Doğum günüme yaklaşık iki ay kalmıştı. On sekizime girecektim.

22 Eylül 2010.

O güne dair hatırladığım ilk gerçek telefonuma düşen bir mesaj bildirimi. Sınıftan isminin kim olduğunu bile hatırlamadığım biz kızın iyi misin yazılı mesajı.

Neden kötü olmalıyım çözemediğim bir sabah. Her zamankiyle aynı olmasını umduğum bir gün. İçimdeki boşluk hissini besleyen ve ardı ardına kesilmeyen bildirimler...

O sabah magazin programlarına haberlerimiz düşmüştü. Fotoğrafım televizyon ekranlarında duruyordu ve aile meselemiz bütün Türkiye'nin önünde konuşuluyordu. Babamla daha önce bu konu hakkında yüzleşmiştik fakat hikâyenin eksik tarafları vardı ve ben o eksik tarafları yirmi iki eylül sabahı bir televizyon ekranından öğrendim.

Burası bir cehennem. Fakat görmesini bilene.

Ateş tenine değmiyorsa seni ısıtıyor sanırsın, fakat göğsünü yumuşatan o alevin bir gün orayı yakabileceğini de bilmen gerekir, görmezden gelirsin.

O gün televizyondaki haberleri, sosyal medyadaki yazıları görmezden gelerek hayatıma devam edebileceğime inanmıştım. Bu cehennemle daha tanışmamıştım. O ateşin beni yalnızca ısıttığını sanıyordum. Bir gün yakabileceğine hiç inanmamıştım.

XVI - ÖLÜM PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin