6. Bölüm 🥀

91 14 86
                                    

Bölüm Şarkısı: Seksendört ~Kendime Yalan Söyledim

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bölüm 6: Kanlı Eller

Çığlığı kesilmiş birinin çığlığı olmaya çalışırken aslında en çok çığlığı kesilendim. Öyle ki konuşmam, hatta nefes almam bile batar olmuştu. Çok sevildiğimi sanıyordum. Sevilmemişim... İstediğim kişi tarafından sevilmek bana kısmet olmamıştı. Babam beni sevmeyi kendine yakıştıramamıştı bir türlü. Sevmeyen birini, beni sevmesi için zorlayamazdım ki. Onda yerim yoksa beni sev diye yalvaramazdım. Aslında yalvarmıştım da; ama olmamıştı işte.

Gazetesini okuyan babamı izleyip duruyordum. O zamanlar daha on altı yaşındaydım. Duygularımı üst seviye yaşadığım anlardan birine esir düşmüştüm. Ona gözümü dikmiş, bana bakmasını bekliyordum. Rahatsız olur da bakar sanıyordum ama o, benden rahatsız olmayacak kadar beni görmüyordu. "Baba," bakmayacağını anladığım vakit gayriihtiyari çözümü seslenmekte bulmuştum. Ne konuşacağımı bile bilmiyordum esasen. "Söyle." Gazeteden kaldırmadı kafasını. Sanki bana bakmak onun için azaptı. "Beni neden sevmiyorsun? Bana neden bakmıyorsun? Çok mu çirkinim? Kötü bir şey mi yapıyorum? O gün ki ölüm yüzünden mi yoksa? Baba, ben sana ne yaptım ki koca kalbinde benim için bir yer yok?" Bir anda kendimi böyle bir konuşmanın içinde bulacağımı ben de tahmin edememiştim.

"O nereden çıktı?" dedi ifadesizce. Çok kısa bir an yüzüme bakıp yine kaçırmıştı bakışlarını. "Şimdi bile bakmıyorsun. Baksana yüzüme, sevsene beni!" Ağlamamak için kendimi sıkarken boynum gülün dalı gibi bükülmüştü. "O sesini alçalt." dedi sadece. "Baba, beni görmüyor musun? Canım ne kadar yanıyor anlamıyor musun? Baba, ben senin sevgisizliğinden boğuluyorum. Yalvarırım... Yalvarırım beni biraz olsun sev. Gerçekten çok sevmeni istemiyorum, azıcık sevsen de yeter." Bıkmış bir şekilde nefesini verdi. "Şu ilgi çekme huyunu bırak. Herkes seni sevmek zorunda değil, herkes etrafında dönmek zorunda değil." Tokat yemiş gibi irkilip geriye yaslandım sandalyede. Gözümdeki akmayı bekleyen yaşlar bile geriye kaçmıştı. "Sen herkes değilsin ki..." diye mırıldandım hayal aleminde gibi. O herkes değildi ki, babamdı. "İllallah ettirdin kendinden." Ayağa kalkarken yaka silkti. Şaşkınlıkla dudaklarım aralanmış ona bakıyordum. Bir baba, çocuğuna neden düşman olurdu ki? Ben ne yapmıştım ona?

Uzaklaşırken son bir kez bakmak için arkama döndüm. Kapıdan çıkan Lisa ile karşı karşıya geldiler. Onun saçını şefkatle sevip güzel yüzüne gülümsemişti. Lisa da her şeyden habersiz içtenlikle gülümsüyordu. Babam içeri girince titreyerek önüme döndüm. Onun bir tek bana sevgisi yoktu. Lisa anlamasın diye hızla yüzümü avuçlarımla silip karşıyı izlemeye başladım. Lisa'm yanıma geldiğinde ona gülümsemek zorundaydım, çünkü ben ablaydım. Dünya yansa benim görevim gülümsemek ve onu korumaktı. Ayağına taş değse ben kayanın altında kalırdım. O öldü, mezar benim üstüme kuruldu.

Leyl ve HarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin