19. Bölüm 🥀

54 9 64
                                    

Bölüm Şarkısı: 3 Hürel~ Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş
Lima~ Kırık Ayna

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bölüm 19: Kırık Ayna

Avucunun içinde dünya vardı, ben de istediğim gibi yön veriyordum. Sonra bir bakıyordum ki ben sadece kendi oyunumun kurucusuydum. Geriye kalan her şey ilahi bir düzende ilerliyor, buna da ben karışamıyordum. Omzum dik, çenem yukarıda, epey de bir kendimden emindim. Oyunum tam da istediğim gibi ilerlemiş, bu oyunun galibi ben olmuştum.

Üzerimdeki bakışların ağırlığına en sonunda dayanamadım ve Korhan'a baktım. Daha önce bana hiç bu kadar öfkeli baktığı bir an görmemiştim. Mavi gözleri alevler içerisindeydi ve beni yangınına çekmişti. Bütün güçlü ifadem dağılmış, omuzlarım çökmüştü. Ben onu mahvediyordum, sonra da durmuyor kendimi mahvediyordum.

Masada duran çantamı alıp ona doğru hızla ilerlemeye başladım. Benim masaya gelmemle bizi yalnız bırakmak için İncila uzaklaşmıştı. Ona minnettardım; çünkü o varken kendimi ifade etmem daha zor olacaktı. Bir tek Korhan benim dilimden anlıyordu ve bir başkası varken kendimi ona nasıl ifade ederdim bilmiyordum. Daha dudaklarımı aralamamıştım ki elini fark ettim. Kara gözlerim irice açılmıştı. Fark ettiğimi anlayınca elini silkedi ve avucunda hapis kalmış cam parçaları yere düşmüştü. Ne kadar süredir elindeydi o camlar? Bu ne zaman olmuştu?

Hâlâ elinde kalan camları çıkarmak ve yarayı görmek için eline uzandım. Tutmak üzereyken elini geri çekti. Onu bu şekilde görmeye yabancıydım ve onu bu hâle ben getirmiştim. İkimizi de birbirimize yabancı yapan kişi benden başkası değildi. "Bırak da bakayım eline." Sesim yalvarırım gibi çıkmıştı. Kan içinde kalmış eline bakmak zorundaydım. Hâlâ akmaya devam eden her kan benim kalbimden damlıyordu sanki. "Oyunu bozdun." Ses tonu cehennem ateşi gibi yakıyordu beni. Fısıldar gibi konuşsa da avaz avaz bağırır gibi ulaşıyordu kulağıma. Oysaki zorlukla duyuyordum. Dudağımı aralandığımda kanlı işaret parmağını dudağına tutup susmamı işaret etti. "Oyunbozanı ne yaparlar biliyor musun? Oyun dışı ederler." Herhangi bir şey dememi beklemeden arkasına döndü.

Panik bütün bedenimi ele geçirmişken hâlâ dimdik nasıl ayakta durabildiğimi içten içe sorguluyordum. Telaşla aralanan dudaklarımdan hızlı nefeslerim dışarı firar ediyordu. Kanlı elini cebine koyarken Acar'ın tam karşısında yerini almıştı. Söylemezdi değil mi? Ardı ardına gözlerimi kırpıştırıyordum. Bu dikilişimin manasız olduğunu idrak edince seri adımlarla onlara doğru yürümeye başladım. Acar, Korhan'ın elini sıkarken bir yandan da kol düğmesine bakmıştı. Yerli yerinde ve farklı olan düğme ferah nefes vermesini sağlamıştı. Tamamen suçlunun Tunç olduğuna inanmaya başlamıştı. Fakat şu an takılmak istediğim şey bu değildi, bütün odağım Korhan olsun istiyordum.

Ne söylediğini duymasam da beni ele vermediğine emindim. Çünkü o Korhan'dı, bir an olsun şüphe bile duymamalıydım. Acar'a yarım yamalak veda ederken gözüm Korhan'daydı. Vedalaşmak için ya da gitmemesi için Bulem, Korhan'ın koluna ellerini sarmıştı. Ondan bir tebessüme bile razıyken hiçbir zaman bir karşılığı olmayacaktı bu hislerinin. Dağılan da, yıkılan da o olmaya mecburdu; çünkü bile bile kendini bu duruma sokmuştu. Korhan kolunu kurtarırken yüzüne bile bakmamış, "sonra." deyip başından savmıştı. Bulem'in şaşkın bakışları beni bulduğunda ben de hiç umursamamış ve Korhan'ın peşine takılmıştım.

Ucu ucuna arabayı çalıştırmadan binebilmiştim. Sert bakışları yüzüme kitlendi. "Arabana geç." Kafamı iki yana salladım. "Verda, arabana geç." Dişleri arasında söylemişti. "Buradan indiğimde de seni takip edeceğim." Siniri bozulmuş bir şekilde güldü. "Bu kadar umurunda mıyım senin? Aman, mazallah bozdurduğun arabamla kaza yapmayalım!" İlk cümlesinde öfkeyi ve hayal kırıklığı; ikinci cümlesinde de alayı iliklerime kadar hissetmiştim. "Sür, nereye gideceksen gidelim." Başımı dik tutmaya çalışıyordum ama konu o olunca üzerimde kırgın bir çocuğun hüznü oluyordu.

Leyl ve HarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin