22. Bölüm🥀

67 9 57
                                    

Bölüm Şarkısı: Twenty one pilots ~Heathens

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bölüm 22: Savaşın Kılıcı

Lisa'dan...

Bütün yeminler bendim, bütün yeminler Tanrı'yaydı. Gözlerimi yumup çok defa dua etmiştim. Büyük günahkarın, büyük duaları olurdu. Ben de her gün, her an dua ederdim. Affedilmek için durmadan yalvarırdım. Belki bir gün ben de affedilirdim.

Elimdeki kitapta gözlerim dolansa da bir türlü okuyamıyordum. Kafam karışık, bense kafamdan daha karışıktım. Kafamı kaldırıp öylece etrafıma bakınmaya başlamıştım. Elimi çenemin altına koymuş, boş bakışlarımın etrafta turlamasına izin veriyordum.

Çok insan vardı. Her insanın da yüzüne maskelediği farklı duyguları vardı. Herkes gerçekten de göründüğü gibi miydi? Herkes göründüğü kadar mutlu, hayat dolu, neşeli miydi? Herkesin aslında içinde sakladığı büyük duyguların var olduğuna inanıyordum. Bu yüzden asla mutlu görünen insanlara tamamen inanmazdım. Çünkü bilirdim mutlu gibi görünen biri belki hiç kimsenin bilmediği bir yerde kendinden de vazgeçebilirdi. Kahkahalara da pek inanmaz, mutlu yüzlere de pek aldanmazdım. Ben de çok kahkaha atardım ablama karşı, ne kadar doğruydu ki hislerim? İşte her şey bu sorunun altında gizliydi.

"Ah, selam! Ne yapıyorsun, nasılsın?" Tepemde duran kıza ürkek bakışlarımı çevirdim. Asla insan içine karışamıyor, bundan da delicesine korkuyordum. Herhangi bir köşeden babam fırlayacak ve bakışlarıyla beni rahatsız edecek diye endişe duyuyordum. Aslında onun beni çok sevdiğini ve benim için yaptığını bilmeme rağmen ondan korkuyordum. Ablama benzeyeceğimden korkup beni evin içine hapsetmişti. Oysaki ablama benzemem onun için bir lütuf olmalıydı. Ablam gibi güçlü ve duygulu birine benzemem benim için bir onurdu.

"İyiyim, sen nasılsın?" Stresten ayak parmaklarımı ayakkabıma rağmen içe kıvırmaya çalışıyordum. "Ben de iyiyim. Aslında biz bugün eğlenmeye gidecektik ve seni de yanımda görmek istedim. Hem biraz kaynaşmış oluruz." Bulem'in yüzüne kararsızlıkla baktım. Çok iyi bir kızdı. Yine bana zarar vermeye çalışan kızların elinden kurtarmıştı ve o günden beridir yalnız olmadığımı hissettiriyordu. "Nereye gideceksiniz ki?" İstemeden soruvermiştim. Oysaki gidemeyeceğimi bilmem gerekiyordu. "Bara gideceğiz." Anında kafamı iki yana salladım. "Ben oralarda pek rahat edemiyorum, bensiz gitmen daha doğru olur. Özür dilerim senin de vaktini çaldım." Mahcup bir şekilde yüzüne bakıyordum. Zaten ne yaşasam hemen kendimi affettirme durumuna girerdim. Babamın korkusu beni başkalarının affetmesine medet uman birine çevirmişti.

"Neden özür diliyorsun, saçmalama! Biz de o zaman kafeye gideriz olur mu? Anca öyle affederim." diye üsteleyince duraksadım. Yanına iki oğlan ve iki kız daha geldi. Gözüm uzun boylu, mavi gözlü adamda takılı kaldı. Ardından babamın bakışlarını ruhumda hissetmiş ve anında kafamı eğmiştim. "Bar yerine kafeye gitmeye karar verdik." diye emrivakide bulundu Bulem. Diğerleri huysuz bir şekilde mırıldansa da onaylamaktan başka bir şey yapamadılar.

Çıkışta arabanın önünde beklerlerken ben de tedirgince ablamı arıyordum. "Lisa'm, fındık kurdum?" diye sevecen bir sesle telefonu açmıştı ablam. Onun sevgisine sahip olmak hissettiğim en güzel duyguydu. "Abla, arkadaşlarımla kafeye gideceğim de beni babama karşı idare eder misin?" Ablamın sinirle soluduğunu duydum. "Hayırdır üç yaşındasın da haberimiz mi yok? Neden kafeye gittiğin için korkup arkanı kollamamı beklediğini anlamıyorum ama tamam, halledeceğim. Sen sadece eğlen ve hiçbir şeyi aklına takma bebeğim olur mu? Ablan her zaman senin arkanda." Benim için babama savaş açmaya her daim hazırdı. Oysaki kendisi için sadece sevgi istiyordu. Babamın bütün sevgisi ve boğucu ilgisi banayken, ona sadece soğukluğunu veriyordu. Ablamın sınavı soğukluğu, benim sınavım ise ilgisiydi. İki durumu da katlanılmazdı.

Leyl ve HarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin