8. KARANLIK YANIM

1K 177 78
                                    

Gece yarısı Sophie yavaşça yataktan kalktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gece yarısı Sophie yavaşça yataktan kalktı. Sessizce çantasını eline aldı. Saatlerdir evin içindeki sesleri dinliyordu. Enzo'nun uyuduğunu düşünüyordu. Evin içinde hiç ses yoktu. Ses çıkarmamaya dikkat ederek, yavaşça yürüdü. Biran durdu. Müzik kutusunu da yanına aldı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Ama yinede yanına aldı. Evin kapısı kilitli değildi. Dışarıya adımın atınca kendini ağaçlarla çevrili geniş bir alanda buldu. Ağaçlardan başka bir şey yoktu. Ne bir yol, ne de başka bir ev. Issız bir ormanın ortasındaydı. O an Manhattan'da olmadığını anladı. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Karanlıkta ağaçların arasında yürümekten başka şansı yoktu. Arabaların geçtiği bir yola yada bir eve rastlama umuduyla yürümeye başladı. Bahçenin aşağılarına gelince durdu. Önünde boylu boyunca uzanan Japon çiçekleri vardı. Öyle güzel öyle muhteşem bir manzaraydı ki bu. Saatlerce burada durup bu manzarayı izleyebilirdi. Ama artık gitmesi gerekiyordu. Bu adamdan uzaklara gitmeliydi. Arkasını dönüp yürümeye devam ettiğinde, onu gördü. Bir ağacın gövdesine yaslanmış sessizce Sophie'ı izliyordu. Sonra Sophie'a doğru yürümeye başladı. Elinde Japon çiçekleri vardı.

'Sakura çiçeği. Baharın müjdecisi. Asla solmaz biliyor musun? Çünkü daha solmadan tazeyken dökülür ve ölür. O yüzden hem yaşamın hem ölümüm sembolüdür. Tıpkı karanlık ve ışık gibi.'

Uzanıp Sophie'nın saçlarına dokundu. 'Nereye gideceksin Sophie? Seni nereye gitsen bulurum. Gidecek başka yerin yok. Senin benden başka gidecek yerin yok ' dedi. Sophie'ı ellerinden tutup eve doğru sürüklemeye başladı. Sophie büyük bir öfke içerisindeydi. Gidecek yerin yok demişti. Bunun gerçekliği altında eziliyordu. Evet gidecek yeri yoktu. Onu koruyacak kimsesi yoktu. Bunun sebebi bir katildi. Tıpkı Enzo gibi bir katil. Hayatını ellerinden almışlardı. O ne gidecek bir yer bırakmışlardı ne de onu koruyacak birini.

'Biliyor musun? Bu hayatta en çok katillerden nefret ediyorum' diye bağırdı. Enzo durdu. 'Bir daha hayatımın elimden alınmasına izin vermeyeceğim'

Enzo onu sürüklemeyi bıraktı. Bundan faydalanan Sophie onun ellerinden kurtuldu. Enzo'nun bahçede ahşapları şekillendirmek için kullandığı keskilerin birini eline aldığı gibi adamın kalbine doğru sapladı. Göz göze geldiler. Adamın gözlerinde bir ifade vardı. Hüzün. Sonra geri geri giderek kapının eşiğine yığıldı. Sophie biran ona baktı. Sonra eline tekrar çantasını aldı. Gidecekti. Kaçacaktı buradan. Bu adamdan. O bir katildi. İnsanları gözünü bile kırpmadan öldüren bir katil. Öyleyse Sophie'nın onun için üzülmesi gerekmezdi. Sophie ona arkasında bırakarak, yürümeye başladı. Her adımı bir öncekinden daha zorlukla atıyordu. Adımları geri geri gitmek istiyordu. O bir mıknatıstı, Sophie'ı içine çeken. Hayır o karanlıktı. Sophie'nın karanlık yanını çekiyordu sadece. Madam ona eksik parçasını bulmasını söylemişti. Eksik parçası o muydu? Enzo muydu? Enzo'nun karanlığı. Ellerine baktı. Onun kanına bulanmıştı. Sophie artık karanlık mıydı? Hayır, bunu istemiyordu. Döndü, eve doğru koştu. Enzo orada değildi. Her yerde kan vardı. İzleri takip ederek Enzo'nun odasına doğru gitti. Enzo yatağa öylece yatmıştı. Kıpırdamıyordu. Gözleri kapalıydı. Sophie onun nefes alıp almadığından emin olamadı. Yanına gitti. Nabzını kontrol etmek için ellerini uzattığı sırada adam gözlerini açtı, ellerini sıkıca tuttu.

'Yarana bakmam lazım. İzin ver' dedi düz bir sesle.

Enzo ellerini bıraktı. Sophie etrafta yaraya tampon yapabileceği bir şeyler aradı. Panik içinde hiç bir şey bulamayınca üzerindeki bluzu çıkardı. Elinden geldiğince kuvvetle bastırmaya başladı. Önce kanamayı durdurmalıydı. Onun hastaneye gitmek istemeyeceğini biliyordu.

Kanı durdurduktan sonra kendi yarasına pansuman yapmak için kullandığı ilaç kutusunu aldı. Yara çok derine benzemiyordu. Elleri titrediği için kalbi yerine omzunun alt kısmına isabet etmişti. Ancak dikiş gerekip gerekmediği konusunda emin olamıyordu.

'Beni öldürmeyi başaramadın' dedi Enzo boğuk bir sesle. Sophie cevap vermedi. Yaptığı şeye hala inanamıyordu.

'Dikişe gerek var' dedi Enzo sanki aklından geçenleri okumuş gibi.

'O zaman hastaneye gitmeliyiz'

'Gerek yok. Ben hallederim. Kutunun içinden iğne ve ipliği ver' dedi sakince. Sophie kocaman açtığı gözlerle ona bakmayı sürdürdü.

'Delirdin mi? Yaranı kendin dikemezsin'

'Ama sen dikebilirsin'

'Sen gerçekten delisin. Hayatımda dikiş dikmedim ben'

'Her şeyin bir ilki vardır'

Sophie üzerindeki gömleği tamamen çıkarınca adamın vücudundaki bütün yaralar ortaya çıktı. Vücudu yara izleri ile doluydu. Şimdiye kadar niye kan kaybından bayılmadığı belliydi. Adam yaralanmaya alışıktı.

'Enzo' Ona ilk defa adı ile hitap ediyordu. 'Bunu yapabileceğimden emin değilim'

'İğne ipliği al. Sana ne yapman gerektiğini anlatırım' Sophie'nın tereddüt ettiğini görünce 'Keski beni öldürmez. Ama dikmezsen kan kaybından ölebilirim. Senin yüzünden' diye devam etti. 'Ya da ben ölürsem benden kurtulursun. Gitmekte özgür olursun' dedi gözlerinin içine bakarak.

'Ben bir katil değilim' dedi Sophie öfkeyle.

'Beni neden ölüme terk etmedin. Neden geri döndün'

Sophie susmaya devam ediyordu. Çünkü bu soruların cevabını kendi de bilmiyordu. Eline iğneyi aldı. Titreyen ellerle, kalbi hızla çarparak dikkatlice dikmeye başladı.

'Bu bir ceza değil mi? Suçumun cezası. Bir suç işledim. Şimdi cezasını çekiyorum '

Enzo'nun güldüğünü duydu. Yaralıydı, kan kaybediyor ama gülüyordu. Sophie içinin öfkeyle dolduğunu hissetti.

'Belki de iyisindir. Hatta yaranı bile dikmeme gerek yoktur'

'Ah hayır. Kötüyüm. Beni kötü yaraladın' dedi. Ama hala yüzünde bir sırıtma vardı. 'Bunu yapabileceğin hiç aklıma gelmezdi. Sıra dışı bir kadınsın'

'Beni hafife aldın demek'

'Hayır. Seni asla hafife almam' dedi imalı bir sesle.

Sophie işini bitirdiğinde adamın dikkatle kendisini izlediğini gördü. Ama yüzüne bakmıyordu. Gözleri vücudunun üst kısımlarında dolanıyordu. Sophie'nın sadece iç çamaşırıyla örtülü kısımlarında. Bluzunu çıkardığını unutmuştu. Yüzünün kızardığını hissetti. Çabucak toparlanıp, 'Biraz dinlenmelisin' diyerek odadan hızla çıktı.

Odasının kapısını kapattığında olanları düşünmeye başladı. Olayların gidişatını böyle planlamamıştı. Oysa kendini şimdi her zamankinden daha çok tutsak hissediyordu. Neden gitmiyordu. Şimdi bile şuan buradan çıkıp gidebilirdi. Enzo onu durduramazdı. Yeterince güçlü değildi. Biran kapıya doğru yürüdü. Ellerini uzattı. Dokunsa açabilirdi. Buradan kaçabilirdi. Ama neydi onu burada tutan. Bunu öğrenmeliydi. 

KATİLİN KOLLARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin