15. AL İÇİMDEKİ KARANLIĞI

973 130 81
                                    

Gece yarısı huzursuz uykusundan Sophie'ı bir ses uyandırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gece yarısı huzursuz uykusundan Sophie'ı bir ses uyandırdı. Dışarıda şiddetli bir fırtına vardı. Yağmur camlara vuruyor, şimşekler çakıyordu. Sophie yatağının içinde huzursuzca dönmeye başladı. Eski kabuslar yakasını bırakmıyordu. 10 yıl önce böyle bir günde yaşanmıştı her şey. Sophie fırtınadan kormuş, yatağına saklanmıştı. Fırtınadan her korktuğunda olduğu gibi annesinin yanına gelmesini beklemişti. Ama annesi gelmemişti. Bir daha hiç gelmeyecekti. Bir daha ona sarılamayacak, öpemeyecekti. Sonra sesleri duydu. Fırtınanın uğultusunu bastıran sesleri. İki kurşun sesi havayı adeta böldü. Sonrası derin bir sessizlik. Hiç olmuş gibi, kaybolmuş bir hayat. Sonrasını hiç unutmayacaktı.  Salonda yerde yatan iki cansız beden. Her kabusunda tekrar tekrar yaşayacaktı. Dünyada sahip olduğu iki insan. Ona miras kalan iki mezar. Hayatı boyunca taşıyacağı onca yük. Sonrası bir boşluktu. Yapayalnız hayata tutunmak. Hayat Sophie'a zayıf olmamayı öğretmişti. Çünkü zayıf olma şansı ona hiç verilmemişti. Ama zayıftı işte. Kendini bile kurtaramayacak kadar aciz. Gidip de bir katile aşık olacak kadar zavallı.

Tüm bunları düşünürken nabzı hızlanmaya, nefesi kesilmeye başlamıştı. Derin derin nefesler almaya çalıştı ama ciğerlerine hava dolmuyordu sanki. Yeni bir astım krizinin eşiğinde olduğunu anladı. Yataktan kalkmaya, masanın üzerinde duran ilacını almaya çalıştı. Ama başaramadı. Kulakları uğulduyor, gözleri kararıyordu. Ufacık bir nefes almak için adeta çırpınıyordu. Başaramayacaktı. O ilacı alamayacağını biliyordu. Asla ulaşamayacaktı. Ölüm sonunda onu almaya gelmişti. Annesini yanına gidecek, onu bir daha görebilecekti. Annesini bir daha görebilmek için neler vermezdi. Şimdide hayatını verecekti. Huzurlu bir kabullenişle ufacık bir nefesi içine çekebilmek için çırpınmayı kesti. Gözlerinin pınarlarından yaşlar akmaya başladı. Aniden yatağın sallanmasıyla kendine geldi. Bir el sertçe onu kendine çekti. Spreyi de ki havayı derin derin içine çekerken, gözlerini açtı. Enzo yanı başındaydı. Sophie kollarını onun boynuna doladı. Ona daha çok sokuldu. Erkesi kokusunu içine çekti. Enzo'nun kalbinin düzenli ritmini dinleyerek, sakinleşmeye başladı. Enzo koskoca bir çınar ağacı gibiydi. Onu saran kollar arasında kendini güvende hissediyordu. Güvende ve mutlu. Sophie başını kaldırıp baktığında onun da kendini izlediğini gördü. Artık inkar edemezdi.

'Rüzgar bana fısıldıyor' dedi Sophie kendi kendine konuşur gibi. 'Enzo kötü bir şey olacak yine'

'Sakin ol yanında ben varım' dedi Enzo saçlarını okşayarak.

'Annem ölmeden önce de rüzgarın fısıldadığını duydum'

'Geçti. Her şey geçti'

'Hayır geçmedi. Geçmeyecek'

'İçimdeki karanlığı gör Sophie. Onu benden al. Sana ihtiyacım var' dedi Enzo dudakları Sophie'nın dudaklarının üzerine kapanırken. Enzo ona daha bir sıkı sarıldı. Sophie onun kolları arasında uyurken, rüzgarın sustuğunu fark etti.

Sabah uyandığında yalnızdı. Enzo'u aramak için evin içine baktığında, bulamadı. Enzo evde değildi. Sophie onun nerede olduğunu merak ederek, mutfağa gitti. Masada kendisi için hazırlanmış kahvaltıyı gördü. Enzo ona yemek hazırlanıp gitmişti anlaşılan. Karnını doyurduktan sonra biraz evin içinde dolaştı. Bahçeye çıktı ama hala Enzo görünürlerde yoktu. Çalışmak için Enzo'nun eski odasına gitmeye karar verdi. Saatler sonra çalışmaktan yorulmuş bir halde dinlenmek için durduğunda Enzo'nun kapıda durduğunu gördü. Her zaman ki gibi Sophie'ı izliyordu. Sophie ellerini ona doğru uzattı. Bu bir davetti. Ona eşlik etmesini istiyordu. Enzo ona doğru gelmeye başladı. Uzattığı ellerini avuçlarının içine aldı.

'Dans et benimle' dedi Sophie gülümseyerek onun etrafına dönmeye başlarken. 

'Ben dans etmeyi bilmiyorum Sophie' dedi Enzo tereddütlü bir sesle.

'Daha önce hiç dans etmedin mi?' diye sordu Sophie. Enzo kafasını sallayınca 'Ben sana öğretebilirim' dedi.

Enzo'nun ritim duygusu kuvvetliydi. Gerçekten de kısa bir süre sonra öğrenmişti. Şimdi Sophie onun kollarında kahkahalarla dönüyordu.

'Daha önce hiç dans etmediğine inanmak çok güç'

'Çabuk öğrenirim'

'Biliyorum'

Enzo birden durdu. 'Sana ahşaplara şekil vermeyi öğretmemi ister misin?' diye sordu.

'Yapabileceğimden emin değilim'

'Gel benimle' dedi Enzo onu ellerinden tutarak.

Sophie'ı çalışma masasına oturttu. Önüne de boş bir ahşap plaka yerleştirdi. Ellerini ahşabın üzerinde gezdirerek 'Önce ona dokunmalısın. Yüzey önemli. Pürüzsüz olmalı. Sonra da şekil vermek istediğin her neyse ona yoğunlaşmalısın. Böylece en iyi hali ile işleyebilirsin' dedi.

Sophie'a doğru eğildi. Sophie onun ılık nefesini hissedebiliyordu.

'Neden kendine bir sergi açmıyorsun. Çok yeteneklisin. Nasıl bunları başkalarının görmesine izin vermezsin'

'Bilmiyorum. Bu daha önce hiç düşünmemiştim' dedi Enzo omuz silkerek.

'Bence bu babanın hoşuna giderdi. Tıpkı onun gibi bir sergi açman'

'O çok yetenekliydi'

'Sende öylesin'

'Sen ne yapmak istiyorsun Sophie. Sen bunu hiç düşündün mü?' diye sordu Enzo.

'Ben baleden başka hiçbir şey düşünmedim. Tek amacım kuğu gölü resitaline çıkmaktı. Şimdi bunu başardıktan sonra ne yapacağımı bilmiyorum' dedi Sophie hüzünle. Gerçekten de tek düşündüğü bu resitale çıkmaktı. Yıllarca bunun için çalışmıştı. Annesi için yapmıştı. Aslında dönüp bütün hayatına bakınca sadece annesi için yaşadığını görüyordu. Kendisi için hiçbir şey yapmamıştı.

'Belki sende bir bale okulu açmalısın. Senin gibi yetenekli balerinler yetiştirirsin'

'Bir bale okulu mu?' diye sordu Sophie şaşkınlıkla. Bunu daha önce hiç düşünmemişti.

'Ya da bir bale topluluğunun başında olabilirsin. Eminim annen yaşasaydı o da bunu isterdi'

Bir süre sessizce birbirlerine baktılar. O gözlerde anlatılmamış çok şey vardı.

'Enzo bir gün annemin portresini yapabilir misin?'

'Resmini verirsen hemen başlayabilirim'

'Resmi bende yok. Sadece bir yerde var. O evde' dedi kısık bir sesle. Sophie o eve o kara günden sonra bir daha gitmemişti. Annesinin resmine bakmaksa daha fazla acıya sebep oluyordu. O yüzden de annesinin resmini o evde anılarla bırakmıştı. 

'Bir gün belki resmini görüp portesini yaparım'

'Daha önce bir kızı etkilemek için onun portresini yaptın mı?' dedi Sophie konuyu değiştirmeye çalışarak.

Enzo güldü. 'Hayır'

'Bazen senin haklında ne kadar az şey bildiğimi unutuyorum'

'Ne öğrenmek istersen sorman yeterli. Neyi merak ediyorsun?'

'Daha önce bir kızı etkilemek için bu tarz şeyler yapıp yapmadığını' dedi Sophie merakla.

Enzo tekrar güldü. 'Hayır hiç gerek duymadım'

'Yani sen bunlara gerek duymadan onlar zaten geldiler'

'Senin kadar hiç biri ilgimi çekmedi' Sonra birden Sophie'a doğru yüzünü yaklaştırdı. Yüzü çok yakındı. Fazla yakın. Yanağını yanağına dokundurdu. Sophie dudaklarını teninde hissetti. 'Başka öğrenmek istediğin bir şey var mı?'

'Sanırım odama gitmeliyim' dedi Sophie kendini çekerek. Suratının kızardığını hissederek hızlıca odadan çıktı. Arkasından Enzo'nun güldüğünü duyabiliyordu.

KATİLİN KOLLARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin