Selam :D
Ehehehheehheh :D
Bu bölüm baya uzun oldu galiba iyi
:)
* * *
"Hey, ne izliyorsun?" Ashton'ı daha iyi duymak için kulaklığımın tekini çıkardım.
"Anime." Gözlerini devirdi. Tamam anime olduğu zaten belliydi. "Sailor Moon"
"Hani bir ara Winx diye bir çizgi film vardı ona benziyor."
"Ne! Hiç de bile! Hem Winx anime değildi. Konuları çok farklı. Usagi'yi dönüşürken gördüğün için öyle diyorsun." *multimedya*
"Demek Winx de izliyordun."
"Ne var!? Küçüktüm. Sen de Yu-Gi-Oh izliyordun kesin."
"Ah hayır, ben o zaman büyüktüm."
"Benden sadece iki yaş büyüksün Ashton. 10 yıl falan değil."
"Ama sen hala bir yetişkin sayılmıyorsun. Sen iyi bilirsin, tıbben hala ergensin." güldü. Siz hala Pokemon izliyorsunuz derdim ama ben de izliyordum. Ah. Adil değil. Mutlaka çocukluktan kalma bir oyuncağı veya izlediği çizgi film falan vardı. Avustralya'da nasıl olsa bulurdum. Hafif sırıttım ve animeme geri döndüm.
10 dakika sonra tekrar beni dürttü. "Başka hangi dizileri indirdin?" Uçağa falan binmeden önce hep dizi indirirdim. 96 GB'lık hafıza kartım vardı ve telefonumda 64 olunca bütün bir diziyi bile indiriyordum.
İndirdiğim dizilerin klasörünü açtım. Ashton biraz göz attı "Hala korsan mı indiriyorsun?"
"Alışkanlık işte. Ama oyunlara para veriyorum. Öyleyken ne kadar kolay olduğunu unutmuşum. Ve albümlere de."
" Burada bilmediğim bir sürü şey var. Family Guy izleyelim." dedi ve rastgele bir bölümü açtı.
İzliyorduk ve çok komik bir yerde resmen gülmekten artık ağlamıştık. Garip garip sesler çıkardığımız için de herkes bize bakıyordu. Bence o kadar komik değildi sadece güldükçe gülesin geliyordu. Veya yarım saat önce içtiğimiz viskilerdendi. Ashton sadece 3 bardak içmeme izin vermişti ama kendisi 10'a yakın bardak içmişti. Moss olmayınca her şey ne kadar da güzeldi. İçmemize izin vermiyordu. Paul'la o kadar arkadaş gibiydik ki. Menajerimiz olarak değil onu arkadaşım olarak özlüyorum.
Artık oturmaktan sırtım ve popom ağrıyordu. Sadece kalkıp biraz hareket etmek istiyordum. Kalkıp tuvalete gittim ve 4 metrekarelik alanda dönüp durdum ve oradan oraya zıpladım. Sanırım kahve içmemeliydim. Hiperaktif çocuklar gibiydim. Sadece bu uçaktan inmeliydim. Tabi biraz daha bekledikten sonra. Eğer balinalarla yüzmek istemiyorsam.
Biraz durdum ve aynada kendime baktım. Saçlarımı topladım ve üzerimdeki hırkayı çıkardım. Fazla sıcak olmuştu. Kalp atışımı hissedebiliyordum. Yüzümü yıkadım ve yerime geri döndüm. Ashton hala dizi izliyordu.
"Ashton ben çok sıkıldım."
"Yaklaşık 2-3 saat kalmış. Sonra evimizdeyiz."
"Ah ben de çok sıkıldım." Michael arkadan konuştu.
"Sıkıntını geçirecek bir şey biliyorum."
"Liv sonunda dizi yerine po..."
"Ne?! Hayır! Ew, asla. Sadece Pokemon indirdiğimi bilmeni istedim." Gözleri parladı sanki. Bu haline güldüm. Hemen telefonumu aldı. Elinden geri aldım.
"Yavaş ol Pikachu, telefonumda değil. Başka hafıza kartında." Diğer hafıza kartını ona verdim.
"Pika-pika."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How to live with 5SOS? //a.i
FanfictionKağıda Olivia Brinks yazıp karaladım. Artık 5SOS grubunun bir parçasıydım. *slow update*