11. Dinner

4.3K 257 44
                                    

Aslında Ashton beni tam da iş yemeği yenen, evlilik teklifi edilen bir restoranta getirmişti. Şaşkınlıkla ona baktım, kulağıma yaklaşıp "Ne sipariş edeceğiz biliyor musun?" kafamı hayır anlamında salladım "Pizza!" diyip hınzırca gülümsedi. Bende aynı şekilde karşılık verdim.

Garson yanımıza geldi ve bizi masamıza götürdü. Yuvarlak koltuklu masalardandı, camın önündeydi. Ben sol tarafa o da sağa oturdu.

Garson "Siparişinizi alabilirim."dedi.

Ashton gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve daha ciddi durmak için kaşlarını çattı. "Biz pizza istiyoruz" dedi.

"Pizza mı? Ama efe--"

"Evet. Şöyle bol kaşarlı ve hamuru ince olsun. İçecek ne istersin hayatım?" diyip bana baktı. Bende biraz daha muziplik yaparak "Fıçı biraya ne dersin aşkım?" dedim. Kendimi gülmemek için çok sıktığımı fark eden Ashton, masanın altından elimi tuttu. Bende elini sıkmaya başladım.

"Efendim, restorantımızda fast food yiyecekler ve bira yok. "

"Ama biz istiyoruz." diyip 'gösteriverem sana Modest! yanımı' bakışı attı.

Garsonda "Peki efendim" diyip yanımızdan ayrıldı ve bizi görmediğinden emin olduğumuz bir anda kahkahayı patlattık.

Bana yaklaştı "Laptopumu getirdim." dudağını ısırdı. "Film gecesi. " aynı anda sırıttık. "Arabadan alıcağım bekle" diyip elmacık kemiğime bir öpücük kondurdu.

Elimi tutmayı bıraktı ve giderken bana dönüp bir daha gülümsedi. Bazen niye en yakın arkadaşınızla sahte de olsa çıkmak istemezsiniz biliyor musunuz? Saçma bir nedenden ayrılacaksınız ve bir daha asla eskisi gibi eğlenemeyeceksiniz. Ne zaman yakınlaşsanız öpüşmelerinizi hatırlayacaksınız. Belki de sana çekineceği için hep adınla ifade edip sıfat takmayacak.

Ben felsefe yaparken Ashton laptopu ile geri döndü ve bir garsona "Şu süsleri kaldırın" dedi. Garson istemeye istemeye kaldırdı. Çok eğleniyordum. Her günüm böyle mi olacak acaba? Öyleyse muhteşem.

Filmin onuncu dakikasında garson biralarımızı ve pizzamızı getirdi. Herkes bize bakıyordu ama utanmıyorduk.

Filmin yarısına geldiğimizde saatin on iki olduğunu görüp annemi aradım. Açmayınca mesaj attım. Yoksa evde III. Dünya Savaşı falan çıkar.

Film, pizzamız ve biralarımız bitince kalktık. Restorantın kapısında gazeteciler vardı. Ashton elimi tutarken boy boy resmimizi çektiler.

Bizim eve geldik ama annem kapıyı açmıyordu.

"Benle mutfak kapısına gelsene"

"Niye" dudakları kıvrıldı.

"Çünkü çok karanlık"

"Sen karanlıktan korkuyordun di' mi." sırıttı. Yanına gidip kolundan çekiştirdim. O da itiraz etmeyip geldi.

Mutfak kapısı da kilitliydi. Uyumuştu heralde. Keşke anahtarımı alsaydım.

"Annenin odasının camı hangisi?"

"Şuradaki" elimle gösterdim "de niye sordun?"

"Pencereden bak"

"Nasıl düşünemedim ya. Boyum 3 metre olmadığından olmasın?"

"Omzuma çıkabilirsin"

"Şey..." konuşmama fırsat vermeden beni sağ omzuna oturttu.

"Göremiyorum Ash, biraz daha geriye git"

"Tamam"

Böyle çok salak duruyorduk ama iyi ki geceydi de kimse göremi--

How to live with 5SOS? //a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin