17. Somebody Jealous..?

3.5K 224 17
                                    

Bu bölümü arkadaşım @selinsmer2 ye ithaf ediyorum. İlk okuyucum odur adam olun he.

"Şimdi gülümse hayatım." önüme düşen saçı geriye atıp en hoş gülümsememi takındım. Yine bir derginin fotoğraf çekimindeydik. Her hafta en az bir kere oluyordu zaten.

"Şimdi de çiftimizi çekelim. " Ashton'a baktı ve o da benim yanıma geldi.

1 aydır arkadaş gibi davranıyorduk birbirimize. Ama eskisi gibi öpüşüyorduk. Çilekli parlatıcımla.

Geçen hafta Mike, Ash'le konuşmuştu çünkü günde bir sezon dizi ve 3 kutu dondurma bitirdiğim bir depresyona girmiştim.

Ash Mike'a, aynı grupta olduğumuz ve eğer birgün ayrılırsak beni yanı başında görmekten acı çekeceğini söylemiş. Bende artık ondan vazgeçtim çünkü beni yıpratıyordu. Zaten istediğimi alabiliyordum. Onu hergün öpüyordum, sürekli beraberdik. En azından sahte sevgiliydik ama rollerimizi iyi oynadığımız söyleniyordu.

Ashton belimi kavrayıp beni kendine çekerek göğüslerimizi birleştirdi ve bende elimi göğsüne koydum. Birbirimize aşık gözlerimizle baktık. Bu sefer sahte miydi, gerçek miydi bilmiyorum. Ama benimki gerçekti.

Çekim bizim fotoğrafımızla sonlandı ve kapıda iki tanıdık yüz gördüm. Troye ve Amanda! Hemen onlara koştum. Hergün konuşuyorduk ama göremiyorduk birbirimizi. Görmek daha da iyiydi.

Troye'a sarılırken onu boğduğumu söylediği için ayrılıp Amanda'ya sarıldım ve kulağıma fısıldadı "Ash, Troye'a bakıyor."

Etrafımızda biraz döndüm ve Amanda'nın parlak saçlarının arasından onu gördüm. Gerçekten de Troye'a bakıyordu. Seçmelere onlarla gitmiştim ama hiç görmemişlerdi birbirlerini. İkisini de çekip çocukların yanına götürdüm ve onlarla tanıştırdım.

Ash'in gözleri bir benim, bir Troye'un üstünde gelip gidiyordu. Niye bu kadar kıskanmıştı ki. Bence hakkı yoktu. Kıskanabilir tabiki ama bana yansıtamaz. Onun değilim. Kafamda yankılandı. Onun değildim.

Ben içecek getiriyim, diyerek ayağa kalktım ve Ash de kalktı. "Sana yardım ediyim, hayatım." hayatım kelimesinin üzerine fazla basmıştı.

Ona sinirli gözlerimle bakıp "Amanda ve Troye gerçekten sevgili olmadığımızı biliyor. Normal davranabilirsin." diyip kaşlarımı kaldırdım. Mike gerginliğimi hissedip bana 'yapma Liv' der gibi baktı. Konuşmama devam ettim. "Ama yine de bana yardım edebilirsin." diyip mini buzdolabına ilerledim.

Kucağına bira, soda, iced tea, ne varsa doldurdum. Elime de yarım saat önce aldığım milkshakeimi alıp havalı bir şekilde yerime geri oturdum. Havalı olmasam da.

Yaklaşık yarım saat bizim turne ve şarkılarımızdan konuştuk ve sinema planımıza geç kalmak istemediğimden "Bizim kalkmamız gerek, yeni bir komedi filmi çıkmış ona gideceğiz" dedim.

Luke Ashton'a baktı ve "Sende git hadi Ash, komedi filmlerini seversin." diyerek bana baktı ve gözleriyle bana güldü. Ona dudaklarımı oynatarak 'seni göt' dedim. O gülmemek için daha da çok dudaklarını birbirine bastırdı. En baştan beri Ash'in Troye'dan hoşlanmadığını anlamıştılar ama daha çok yangını körüklüyorlardı.

Amanda hemen ortaya atılıp "Sen de gel Ash." dedi. Ona 'ben sana her gün ne anlatıyorum' bakışımı attım ve bana kaşlarıyla 'ne var' hareketini yaptı.

Troye bizi böldü ve "Siz niye gelmiyorsunuz? Beraber gidelim." dedi. Troye hep hayatımı kurtarırdı böyle zamanlarda.

"Evet, hadi gidelim" diyip ayağa kalktım.

* * *

"Buyrun biletleriniz,2. salon." dedi kadın bugün yeterince bebe ve çocuk kusmuğu temizlediğini belli eden kokmuş gömleğini düzeltirken.

Salona girdik ve az kişi olduğu -ve oturacağımız sıra patlamış mısır dolu olduğu- için arka sıralardan birine oturduk. Önümdeki Troye sıranın başına ilerlerken Ashton telefonunu düşürüp - daha doğrusu atıp- arkamdaki Luke'un önüne geçti. Dönüp 'napıyorsun?' bakışımı attım ve çatılmış kaşlarını oynatmadan gözlerini kapatıp sanırım içinden sabır diledi.

Koltuklar bir tekli, bir ikili biçimdeydi ve Troye'la ikiliye oturmuştuk. Sağımızda da Amanda oturuyordu. Bana Ashton'ı kaşlarıyla gösterip sırıtıyordu. Ben de ne zaman solumdaki Ash'e dönsem bize bakarken görüyordum.

Filmi izlerken bir ara Troye tuvalete gitmek için kalktığı sırada ne tesadüftür ki (!), Ashton kolasını koltuğa döktü ve benim yanıma oturdu. Troye da sıranın en sonuna oturmak zorunda kaldı.

Dayanamayıp Ashton'a "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye fısıldadım. O da salak ayağına yatarak "Yanlışlıkla kolamı döktüm, üzgünüm." dedi.

Ona 'Gerçekten mi?' bakışımı attım.

"Sinirlenme, sinirlenince seni istiyorum."

Yüzümdeki şaşkınlığı belli etmemeye çalışarak önüme döndüm. Ama sonra dudaklarıma yayamadığım bir sırıtış geldi. Filmde komik bir şey olunca sırıtmamı saklamak zorunda kalmadım.

Film bitmişti ve herkes dağılırken Ashton'ı bir kenara çekiştirdim.

"Napıyorsun Ashton?"

"Ona olan ilgini kıskanıyorum, tamam mı?"

"Birincisi, Troye benim üçüncü sınıftan beri arkadaşım ve bana o gözle bakmayı aklından bile geçirmez. İkincisi, sana da bir zamanlar o ilgimi farklı bir şekilde gösterdim ama sen kullanamadın. Üçüncüsü, sevgili değiliz ve kıskandığını bana yansıtamazsın."

"Sevgili sayılırız."

"Ama nihayetinde değiliz Ashton. Yapma böyle."

"Seni seviyorum."

"Bende seni." Filmlerde bundan sonra kız ve erkek öpüşür veya sarılır ama biz bir şey olmamış gibi salondan çıktık.

Alın işte azcık daha düzeldi araları. Mutlu musunuz olm? Diğer bölümde nolucak acaba. Doğaçlama yazdığım için bende bilmiyorum shshskks

How to live with 5SOS? //a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin