4 gündür bu sıcakta metroyla hastene gezdim hep arkdşlr. Beni de anlayın o yüzünden gecikti yb. Nys iyi okumalar :* (Nys, arkdşlr falan çok samimi değil mi olm?)
Elimdeki gazete haberini okurken gevreğimi kaseye tükürdüm. Ashton ve biz vardık. 2 gün önce onun evinde kaldığım için 'ona bekaretini verdi' şeklinde haber yapmışlar. Gazetenin o sayfasını annem görmesin diye yırtıp çöpe attım. Nasıl olsa moda dergilerinden başka bir şey okumuyor.
Taksiye binip ortak eve gittim. Genellikle her gün buluşuyorduk. Ben de 2 haftadır okula gitmiyordum. Bir hafta sonra son sınavlarım var ve sonra özgürüm. Para, hayranlar ve şarkıyla dolu olan bir hayatım olacaktı.
Taksiden indim ve çocukların arabalarının orada olduğunu gördüm. Belki bende almalıydım? Jip alırdım sanırım. Siyah jipleri çok beğeniyorum.
Anahtarla eve girdiğimde herkes başka bir alemdeydi. Luke uyuyordu, Calum yemek yiyordu -tabiki telefonuyla- , Ash ve Mike telefonla uğraşıyorladı. Geldiğimi fark etmemiş gibilerdi. Ne yapsam da dikkatlerini çeksem diye düşünürken Ash beni gördü. Of şeytanca şeyler bulmak üzereydim tam da.
"Hey, Livvv!"
"Hey, Ashhh!" çantamı kapının kenarına attım ve kendimi de koltuğa gömdüm. Ashton'dan gün geçtikçe daha da utanmaya başlıyordum. Zorunlu öpüşüyorduk ve -bunu ikinciye söyleyeceğim ama- bir şeyler hissediyordum. En çokta bu yüzden kendimden nefret ediyordum.
"Gazetelerdeki haberi gördün mü?"
"Ne haberi?" dedi Mike.
"Şey, Ashton'ın evinde kalmıştım ama onlar olayı yanlış anlamışlar."
"Ne kadar yanlış?" dedi Ashton kaşlarını çatarak.
Biraz utana sıkıla lafa girdim " Şey yazmışlar... 'Bekaretini ona verdi' gibisinden şeyler." iyice o koltuğa gömüldüm utancımdan.
Ashton hızlıca oturduğu yerden sinirle kalktı ve "Ben halledirim" diyip üst kata çıktı.
Ya deliydi, ya da telefonda biriyle konuşuyordu çünkü bağırmasını duyuyorduk. Ki telefonda konuşması daha muhtemel nys. Luke da Ashton'ın bağırmasına uyanmıştı. Dördümüz birbirimize gözlerini büyütmüş bakıyorduk.
Ashton gelip yanıma oturdu ve "Hallettim." dedi. Kolunu omzuma atmıştı ve ben de askılı bir şeyler giydiğim için tenlerimiz birbirine değiyordu. Bir şeyler hissettiğim için ve belli etmemek için ayağa kalktım "Aç olan var mı?" daha az önce yemek yiyen Calum "Liv, beni beslemiyorlar. Yardım et!" diyip beni mutfağa sürükledi.
Ne yemek yapsam diye düşünürken aklımdan Ashton çıkmıyordu. Beni önemsediği hissine kapılıyordum.
Tabii ki önemseyecek. Onun kız kardeşi gibisin ne de olsa.
Ama yaptığımız şeyler pek de kardeşçe değildi. O gece yüzlerimizi yakınlaştırsak bile gölgede öpüşüyormuşuz gibi dururdu. Ama gerçekten öpüştük. Koltukta sarmaş dolaş yattığımızda zaten gölgemiz gözükmüyordu. Ama biz öyle yattık.
Düşüncelerimi kovacakmış gibi kafamı salladım ve dolabı açtım. Yemek yerine salatada karar kıldık ve tavuklu salata yaptım. 4 koca erkeği ve beni salatayla doyurmak imkansız olduğu için sonra Çin yemeği sipariş ettik.
Eriştelerimizi yerken televizyonu açtım ve bir magazin kanalı çıktı karşımıza. Yine biz vardık ama bu sefer farklıydı.
"5SOS grubunun Olivia ve Ashton'ı bir süredir çıkıyordu. 2 gün önce Olivia'nın Ashton'ın evinde kalması üzerine bazı gazeteler tarafından çiirkin şeyler yazıldı. Bu sabah Ashton olaylara sert davranıp o gazetenin 2 gün önceki bütün sayılarını toplattı ve bir daha olması halinde 'dava' açacağını belirtti."
Herkes Ashton'a baktı ama o eriştesinin dibini yemekle meşguldü. Hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam etti. Sonra da elimden kumandayı alıp başka bir kanal açtı.
Ashton ıslak mendil tercih ederken çocuklar ellerini yıkamayı tercih ettiler ve beraber üst katın banyosuna çıktılar. Bende yemek çöplerini toplıyıp hemen mutfağa gittim.
Arkamı dönmemle Ashton'ı gördüm. "Beni korkuttun" diyip güldüm. Ama o gülüşüme karşılık vermedi.
"Niye benden kaçıyorsun Olivia?"
Bende herkesin yapacağı gibi yalana başvurarak "Senden kaçmıyorum." dedim. Bana biraz daha yaklaştı ve bende refleks olarak geri gittim, kahretsinki gitmemeliydim.
"Şimdi bile kaçıyorsun" donuk kalmaya ve konuşmamaya karar verdim. Olamayan arkadaşlığımızın içine sıçıyordum zaten.
Gözlerimi yere çevirdim ve yanıma gelip çenemi kaldırarak ona bakmamı sağladı.
"Bir şeyler hissediyorsun, biliyorum." Elini çenemden çekti. Buna suskun kalamazdım ama.
"Hayır, hissetmiyorum. Sen benim arkad--"
"Yeter Olivia! Sürekli bir şeyleri bahane ediyorsun. Arkadaşça şeyler yapmıyorken nasıl arkadaş olabiliriz?" sesini yükseltmişti.
Benden mi hoşlanıyor? Yoksa bana mı öyle geliyor?
"Arkadaş olan iki kişi o gece yaptığımızı yapmaz. Kime sahte ilişkimizi kanıtlamaya çalışıyorduk? Duvarlara mı? Kendimize mi?" ben hala onun yüzüne şaşkın şaşkın bakıyordum. Bir şey diyemezdim ki. Ben diyemesem bile iç sesim konuşmaya başladı.
"Ne yaptım ki şimdi ben? Ben değil, biz yaptık. Ama bana bağırıyorsun! Beni her saniye öpmek zorunda değilsin. Gerçek olan ilişkilerin bile en fazla iki tane öpüşürken resmi vardır. Biz? İlk aydan resim yağdırmaya başladık. Ben senin kucağına atlayıp, seni sert sert öpmeye başladım, değil mi?"
"Öpüşüme karşılık verdiğini inkar edemezsin!"
"Kahretsin, etmiyorum zaten!"
Çocuklar da mutfağın kapısından bizi izliyordu. Hepsinin yüzü ayrı bir şaşkınlık, heyecan içeriyordu.
Ashton mutfaktan çıkıp evin kapısına yöneldi. Bende arkasından gittim ve " İşte şimdi de sen kaçıyorsun! " diye bağırdım. Arkasına bile bakmayıp arabasına atladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How to live with 5SOS? //a.i
FanfictionKağıda Olivia Brinks yazıp karaladım. Artık 5SOS grubunun bir parçasıydım. *slow update*