Final nasıl olsa acaba. Çok uzatmayı düşünmüyorum hikayeyi. Biri mi ölse acaba *piç smile* Nasıl final yazılır onu da bilmiyorum ya. Ama daha gider bu. Raad olun.
Ya olm. Son bölümün bitişini 10 kere okumuşumdur. Çok güzel be. Of off.
Biliom bölümlerin kısalığından şikayet ediyonuz. Ben de ediyom yalan söylememek gerekirse. Ama böyle ekşınlı sahnelerde bitirip sizi heyecanlandırmayı çok sefiyom. Napıyım. Ne kadar uzun olur bu bölüm bilmem her şeyi doğaçlama yazıyorum valla. Hiç bir fikrim yok nasıl bitcek. Hep doğaçlama işte.
Benim de çenem çok açıldı he. Hadi okuyun :*
Arkasına bile bakmayıp arabasına atladı. Gözümden bir damla yaş düştü ve Mike gelip bana sarıldı. Luke "Birileri aşık olmuş. " diyip sırıttı. Ben de omzuna vurdum ama yinede sırıttım.
Peki gerçekten aşık mıydı bana?
Salona gidip koltuğa geri gömüldüm. Bir de erkekler basit derler. Hah! Salon penceresinden dışarıdaki çimenleri izlemeye başladım. Geçen kuşlara falan baktım. Ama olmadı. Aklımdan çıkmıyordu gavat. Dudaklarımın kenarı ağırlaşmaya başladı. Görüşüm bulanıklaştı. Gözyaşlarım ağır gelip dökülmeye başladılar.
Ash senden hoşla-- belki de seviyordu, ama sen gelip ağlıyorsun dediğinizi duyabiliyorum. Ama yediremiyordum. Bana bağırmasını yediremiyordum. Bana sanki tek suç benimmiş gibi bağırıyordu. Ne yapabilirim be Ash. Çok güzel öpüyorsun beni. Sonra bi' sarılışın var bana. Dayanamadım seni sevmemeye.
Çocuklar yanıma geldi. Yanımda duran Luke'a sarıldım. Mike: "Liv, niye ağlıyorsun? Duyduğum kadarıyla birbirinizi seviyorsunuz. Eh, sahte de olsa kavuşmuş sayılırsınız."
"Bilmiyorum. Belki de gittiği için. Niye gitti ki? Her kavga edişimizde beni öylece bırakacak mı? " dedim çatallaşan sesimle. Bir şey diyemediler. Koltuğa yattım ve birkaç dakika sonra gözlerim ağırlaşmaya başladı. En son hatırladığım Calum'un beni yatağa taşıdığıydı.
* * *
Kendiliğimden uyandığımda saat 7 gibiydi. Odadaki banyoya gidip yüzüme baktım. Şişlikler ve kızarıklıklar kaybolmuştu. Ben ağlayınca niye bu kadar çirkin oluyorum ya? Lana'nın Pretty When You Cry şarkısı geliyor aklıma ağlarken ama pretty de değilim işte.
Çocukların yanına indim ve film izliyorlardı. Zaten yaptığımız tek şey film izleyip yemek yemek. Bir de twitter'a girmek.
Ashton hala yoktu. Nereye gitmişti acaba?
Calum'la Luke'un arasına kendimi atıp mısırlarından bir avuç aldım. Yaklaşık 2-3 saniye sonra Life of Pi izlediklerini anladım. O filme ve kitabına hayranım. Bir kitabın filmi bu kadar güzel yapılırdı.
Richard Parker the Bengal kaplanı, orangutana saldırınca "Hayırrr!" diye bağırdım ve gözümden yaşlar döküldü.
"O ÇOK TATLIYDII!!! HAYIĞĞRRR!"
"Sikeyim" diyip elimdeki yastığı yere fırlattım. Çocuklar da beni "Napıyo bu manyak?" havasında izliyorlardı. Daha fazla mallaşmamaya karar verdim ve filmin sonuna kadar düzgün oturdum.
"Ashton nereye gitti biliyor musunuz?" kendimi tutamayıp sordum.
Calum "Sahile gitmiştir belki de" dedi. Kafamı salladım. Yanlız kalmak kimseye iyi gelmez. Hem onu yanımda istiyordum. Benle olsun, yine beni öpsün istiyordum. Artık istediklerimden uyanmıyorum. Medyaya gösterirken utanmıyordukta, ona karşı mı utanacağım?
Çantamı alıp evden çıkarken Luke "Nereye?" diye sordu ve "Sahile" diye cevapladım. Başka bir şey demediler.
Sahil boyunca yürürken Ashton'ın arabasını gördüm. Buraya yakındı heralde.
Hava kararıyorken onu gördüm. Bir bankta oturuyordu. Gidip yanına oturdum. Birbirimize bir süre bakmadık ve hiçbir şey demedik. Hava da soğuyordu ve ona sırnaşıp "Üşüdüm" dedim. O da sol kolunu omzuma atıp beni kendine daha çok çekti. Anlıma bir öpücük kondurdu. Sol bacağımı sağın üstüne atıp ona doğru döndüm ve sol elimi de göğsüne koydum. Sağ eliyle göğsündeki elimi kavradı. Ne kadar bilmiyorum ama bayağı bir süre öylece oturup denizi seyrettik.
Elimden tutup beni kaldırdı ve yürümeye başladık. Onun evinin sokağına geldik ve onu sokağa çektim. Onla olmak istiyordum.
Eve geldik ve kapıyı açıp içeri girdik. Işıkları açmadı,açmadım. Sokak lambaları içeriyi zaten aydınlatıyordu. Loş bir ışık yayılıyordu salona.
Kapının önünde dikilip birbirimize baktık. Yüzünü, saçlarını, dudaklarını inceledim. Ellerimi boynuna doladım, o da karşılık olarak belime doladı. Beni iyice kendine bastırdı. Bende iyice ellerimi sıktım. Bırakırsak bir daha hiç birleşemeyecekmişiz gibi.
Kendimi tutamadım ve onu öpmek için yaklaştım, o direk dudaklarıma yapıştı. Aç gibiydik. Birbirimizi öpmeye açtık.
Beni kucağına alıp kendi odasına çıkardı. Kıyafetlerimizi çıkarıp iç çamaşırlarımızla kaldık. Ashton da arada "Güzel sütyen" demekten çekinmedi.
Birbirimizin vücut sıcaklığını hissederek uykuya daldık.
Ay bu bölümde böyle bitti. Bazılarımız öyle yatsa Ashton'a tecavüz eder ya nys.dd
AY BİZ BUNLARA İLİŞKİ İSMİ BULMADIK!!!!!!
Nasıl olsuuunnn. Hmmm. Alivia? Irinks? Hof ne olsa. Nys ben burda bitiriyim. Bb. Yeni bölümde görüşmek üzere. Ölümüne kankayızz. (Biliom kısa)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How to live with 5SOS? //a.i
FanfictionKağıda Olivia Brinks yazıp karaladım. Artık 5SOS grubunun bir parçasıydım. *slow update*