19. Vacation 2

3.5K 197 36
                                    

Edd bu bölümü de @ezgiakman ve @KapkekDi ye ithaf ediyorum. Bundan sonra her bölümü 2-3 kişiye ithaf edicem sanırım.

Bunlar 18 bölümdür sevişmedi diyosunuz da çikolata mı bu Olivia hemen versin olm kdmddm

Bi de kavuşmadılar diyonuz. Kavuşsalar Ferhat ve Sultanın aşkı izletilir miydi bize? ldmdmsms

Gözüme tecavüz eden güneş ışığıyla uyanmak zorunda kaldım. Ashton'ın kolları arasından sıyrılıp telefonuma baktım. Saat 8'di. Kahvaltı saatiydi yani. Ash'i dürttüm.

"Kalk"

"Diğer kızlar sevgililerini öpücükle uyandırırlar, sen parmağını kaburgalarıma sokarak uyandırıyorsun."

"Diğer erkekler sevgililerine süpriz yaparlar, senin tek süprizin beni bir anda öpmen. Sevgili değiliz ya, ondandır." içimden alkış sesleri duydum. Ash'e biraz laf sokmuştum sanırım.

"Kalk açım ben. Kahvaltı yapalım. Bir de abur cubur alalım. 7'de restaurant mı kapanırmış. Acıkıyorum." banyoya gidip saçımı başıma çeki düzen verdim. Sabah sabah banyo mu yapılır? Zaten denize girdikten sonra yapıyorsun. Su masrafından başka bir şey değil. Uyanınca fazla huysuzum sanırım.

Ben oyalanırken Ashton şezlonglardan yer kapmaya gitti. Kahvaltı için indiğimde açık büfede sıra bekliyordu.

Ona yaklaşıp "Ne yapalım Romeo? Öpüşmek artık eskidi." dedim.

"Başka ne yapabiliriz ki? Tabii..." ne diyeceğini bildiğimden onu gözlerimle susturdum. Yine sapıklığını konuşturacaktı tabiki.

Ortalarda bir masaya oturduk ve bir adam dikkatimi çekti. Garsona benziyordu, restorantın girişinden 2 arkamızdaki masaya kadar gül yaprağı falan döküyordu. Masa süslenmişti.

Ashton da baktığımı fark etti ve "Evlilik teklifi sanırım" dedi.

"Hayır, tatil yerinde evlilik teklifi edilmez. Balayındalardır." 40'ı geçen yaşlarda ama hala 30'larda gibi görünen bir adam masaya oturdu. Bu balayı tezimi biraz çürütüyordu sanırım.

Sonra normal şeyler, adamla yaşıt kadın geldi, çok şaşırıp adama sarıldı ve yemek yediler. Mutlu son.

Ash'le yemeğimizi bitirmiştik ve masanın yanından geçerken mutlu görüntülerine sessiz kalamadım.

"Mutlu- neyi kutluyorsanız! Çok yakışıyorsunuz."

Kadın bana içtenlikle cevap verdi. "Bir şey kutlamıyoruz tatlım. Sadece Tom'un her zamanki süprizlerinden" adamla birbirlerine bakıp gülümsediler.

Her ne kadar klişe bir süpriz olsa da, kadın sevinmiş duruyordu. Belki de bu adama bir kaç hafta daha telefonunun kurcalanmamasını sağlıyordu, kim bilir.

"Sizin için sevindim." diyip Ashton'ı çekiştirdim.

Kumsala kadar yerde bulduğum çakıl taşını vura vura sürüklerken Ashton "Hadi, durma söyle." dedi.

Evet, içimde bir şey tutuyordum. Ne olduğu belliydi zaten. Söylemeye karar verdim.

"Sen niye bana süpriz yapmıyorsun?" nedense içime saçma salak bir şey oturdu. Normalde sürekli sevgilisinin kıçında dolaşan, sürekli yavru köpekler gibi ilgi bekleyen biri değildim. Belki de daha önce hiç ilgi göremediğimdendir. Ki, sevgili değiliz.

"Liv, hadi ama. Böyle şeylere takıldığına inanamıyorum."

"Ama o çift çok tatlıydı."

Durup bana döndü. Bende o durunca durdum.

"Belki de bizi de bir çift gibi görsen, bende sana süprizler yapabilirim. Ama sürekli 'sevgili değiliz'den başka bir şey duyamıyorum senden. İlişkimize düzgün bir ad koyabilir miyiz artık? Sana arkadaşım diyemiyorum, sevgilim diyemiyorum. Ne diyeyim? "

Gerçekleri yüzüme vurunca daha önce utanmadığım kadar utandım. Haklıydı. Bir şey diyemezdim. Aslında Ashton'ın bir arkadaş, bir sevgili arasında gidip gelmesinde en büyük etken bendim.

Elindeki havlusunu omzuna atıp benden daha hızlı yürümeye başladı. Kumsala geldik ve Ashton'ın şezlong yerine çardaklardan -adı her neyse- tuttuğunu gördüm.

Tshirtünü çıkardı ve kolundan çekip sırtına güneş kremi sürmeye başladım.

"Gece güneş yanıklarınla uğraşamam, üzgünüm." gözlerini devirdi. Benim sırtıma da güneş kremi sürdü.

Ordaki küçük tartışmamızdan sonra onu üzmüştüm. Yüzü hala asıktı.

Puf gibi bir şeye oturacakken onu durdurdum. "Ash, yapma böyle" diyip beline sarıldım. Oda omuzlarımı sardı. Kafamı göğsüne yasladım ve hayır, kalp atışını duyamıyordum. Neredeyse aynı boydayız.

Ben Olivia Brinks ve ben bir romantizim katiliyim.

Yüzüne baktım ve hala somurtuyordu. "Ashton" dudağına yakın bir yere bir öpücük kondurdum. "Özür dilerim. Ne demek istediğimi biliyorsun." Kafasını evet anlamında salladı.

Bir süre öyle kaldık ve bunaltıcı sıcağa dayanamayıp ondan ayrıldım.

Ve, ikinci kurşun. Ashton'ın benden daha romantik olmasına inanamıyorum.

"Hadi denize girelim."

"Tamam" diyip kafasındaki güneş gözlüğünü sehpaya koydu.

Genellikle Avusturalya'da çok denizanası olur ama bugün deniz temiz gözüküyordu. Gerçek bir Avusturalyalıyı, en az iki kere denizanası çarpmıştır. Beni çarpanların sayısını unuttum.

Ben denize alıştıra alıştıra girmeye çalışırken Ashton beni çekiyordu. Bende gelmemek için direnirken beni kucağına alıp denizin içine attı. Neye uğradığımı şaşırdım ve su üstüne çıkıp kalp atışımı yavaşlatmaya çalıştım. Ashton da bana bakıp gülüyordu.

Ona su sıçratıp "Su çok soğuk, seni kaltak." dedim.

"Ben seni ısıtırım" diyip ikimizi de kafalarımız hariç suyun altına çekti. Beni kucağına aldı ve bende boynuna sarıldım. Omzuma küçük küçük öpücükler konduruyordu.

"Hangi tür ısınmaktan bahsediyorsun Ashton?"

"Diğer tür"

"Yapma, insanlar bakıyor" Gerçekten de yaşlı teyzeler bize 'edepsizler' der gibi bakıyorlardı.

Aslında herkes bize bakıyordu. Belki de ünlü olduğumuz içindi. Ama 5-10 dakika sonra alıştılar ve ben de rahat edebildim.

Sudan çıktık ve Ashton'la haber olduk mu düşüncesiyle 'Alivia' tagına bakıyorduk. Dünya çapında 2. numaradaydık.

Görev başarılı.

Bu beni Ashton'a bir ay daha yakın tutardı sanırım.

"İstersen yarın bir yerlere gidebiliriz."

"Nereye mesela?"

"Çevrede golf kulüpleri var. The National Park'a gidebiliriz. Bir de tenis kulübü varmış. "

"Daha önce buraya gelmeyen birine göre iyisin."

"Paul seni değil, beni sürekli arıyor." bıkkın bir sesle söyledi. Paul iyi biri olsa da insanı bazen çok sıkan tiplerdendi. İşten gözleri kararmış gibi davranıyordu.

"The National Park'a gidelim. Spor yaparken, daha doğrusu yapamazken çok salak duruyorum." sırıtıp peki dedi.

Yarın oldu ve National Park'a gittik. İki öpüşüp bir sarıldık ve magazinlerdeyiz. Hayatımız artık bundan ibaret olmuştu ve ikimiz de sıkılıyorduk. Sonraki günler otelden dışarı çıkmadık ve Paul'un aramalarını açmadık.

Çok garip bitti sanki ya dkdskl uzatmaya çalışınca böyle oluyo bana uzun yaz demeyin abi kdmsms

How to live with 5SOS? //a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin