| H.Kaan |
"Oğuzhan! Adamın şortu yırtıldı koş!"
"Oğuzhan adam şortuna kahve döktü koş!"
"Oğuzhan, adam şortunu çıkardı kooooş!"
Avm'nin üçüncü katından ilk katta olanları izlerken gülmekten nefes alamayacak duruma gelmiştim. Oğuzhan'ın da görmesini istiyordum ama pek ilgili sayılmazdı.
"Oğuzhan!"
"Hamo yoruldum..."
"Bunu görmeliydin..."
Surat asıp adamı ve etrafındaki insanları izlemeye devam ederken Atay ve Behlül tuvaletten gelmişti.
"ADAMIN KAFASINA MARTI SIÇTI!"
Oğuzhan'a dönüp bakarken Atay ve Behlül koşarak yanıma gelip donuyla dolaşan adama gülmeye başladı. Ben de, adama olanları anlatıp onlara katıldım.
"Sonra kahve döküldü ve çıkardı!"
Atay gülerken dudaklarını sarkıtıp "Adama üzüldüm," dedi ve bana döndü. Behlül de ona katılıp gülmeye devam etmişti.
"En azından buradan kendine yeni bir şort alabilir."
"Evet, bir konuda şanslı."
Atay'ın dediğini onaylayıp kafa sallayarak Oğuzhan'ın oturduğu masaya döndük. O an aklıma gelen şeyle telefonumu açıp "Atay," dedim. Tarihi kontrol ettikten sonra emin olmuştum.
"Hayaletli kasabanın yeni sayısı bugün çıkıyor!"
Ve cümlem biter bitmez kitapçıya doğru koşmaya başladık.
Hayaletli Kasaba, başta ikimizin de dalga geçtiği bir çizgi romandı. İlk önce gittiğimiz kitap kafede görmüştük. Atay "Böyle şeyleri hala seven var mı," derken ben içten içe sevdiğimi bilerek "Değil mi ama," dedim ve ona katıldım. Tabii sonrasında birkaç sayfa okumuş ve ilk sayıyı bitirmeden eve gitmemiştik.
İnsan neler olacağını merak ediyordu hakikaten. Hayaletlere inandığımdan değil yani.
Kapıdan ikimiz de önce girmeye çalışırken ufak bir kargaşa yaşanmıştı ama sonunda içeri girebilmiştik. Sakin sakin kitap arayan insanların arasında iki deli gibi koşturup Hayaletli Kasaba çizgi romanı arıyorduk.
"Buldum," diye bağırdığımda Atay bulduğumu sanıp yanıma koşmuş hatta direkt üzerime atlayıp elimdekini almıştı. Buldum diye bağırırsam bulduğumu sanması normaldi tabii.
Elinde tuttuğu kitaba bakıp başlığını sesli okudu.
"Otuz günde Çince."
"Yesss," deyip gülümserken hiçbir duygu barındırmayan bakışlarıyla "Bu ne," deyince suratım düştü.
"Çince öğrenmek istiyorum, ne var?"
"Senden daha çok Çince biliyorum."
Kitabı elime bırakıp yürümeye başlayınca peşinden ilerledim. "Ben Çinli'yim benimle kapışamazsın."