| Atay |
"Oğuzhan'ı sevmiyorum."
Kaan'ın tam gözümün içine bakarak söylediği şey sevinmem gereken bir şey miydi yoksa üzülmeli miydim?
Her gün Oğuzhan diye geziyordu ortalıkta. Doğduğunda ilk kelimesinin Oğuzhan olduğu üzerine iddiaya bile girebilirdim. O yüzden bu dediğine inanmayacaktım çünkü eminim kendi bile inanmıyordu.
"Nasıl yani?"
İç çekip kafasını yatağa yaslarken sütler dökülmesin diye yere koydum. Kafasını yatak örtüsüne bastırdıktan sonra bana çevirip konuşmaya başladı.
"Çok hoşlanıyorum, gerçekten çok ama sevmiyorum."
"Nasıl fark ettin bunu? Çünkü sen kışın güneş görsen aa yaz gelmiş deyip denize girersin."
Hafif bir tebessümden sonra kollarını yataktan sarkıttı. "Yanında heyecanlanmıyorum. Başlarda elim ayağım birbirine giriyordu."
"Alıştığın için olabilir mi?"
"Olamaz, sus."
"Kaan," dedim iç çekip. Kafamı onun gibi yatağa koyup kollarımı sarkıttım. "Sen Oğuzhan'a aşıksın."
"Ben bile bilmiyorken sen nereden biliyorsun?"
"Yıllardır yanınızda bunu izliyorum çünkü. Hepimiz izliyoruz. Oğuzhan diye ölüyordun şimdi sevgilisiniz ve tüm aşkın bitti mi? Son zamanlarda ayrı kaldığınız için sana böyle gelmiştir. Biraz zaman geçirin, düzelir."
Konuşurken suratımda hiçbir duygu belli olmasa da ağlamamak için zor duruyordum.
Ayrılmasınlar diye uğraşıyordum resmen. Başıma gelecekleri bildiğimden yapıyordum bunu. Ayrıldıklarında Kaan her gün Oğuzhan diye ağlamaya devam edecekti. Teselli eden yine biz olacaktık.
"Öyle mi diyorsun?"
Kafa salladım.
"Oğuzhan iyi bir çocuk." Maalesef ki çok iyi. "Herkesi aynı anda düşünüp yetişebiliyor. Sürekli senin peşinden koşmasını bekleme."
Kafasına vurduğumda sarkıttığı kollarını yatağa yaslayıp ofladı. "Tamam. Seviyorum galiba."
"Emin olmak istiyorsan, gece yatmadan önce ayrıldığınızı ve başka insanlarla birlikte olduğunuzu düşün. Bu düşünce seni rahatsız etmiyorsa geçmiş olsun."
"Gece bir şey düşünürken uyuyakalıyorum sonra ne düşündüğümü hatırlamıyorum."
"Kağıda yaz."
"Mantıklı ama ya yazamadan önce uyursam."
"Of Kaan, tuvaletteyken düşün o zaman."
"Tuvalette Oğuzhan'ı düşününce n'oluyor biliyor musun?"
"Bilmek istemiyorum."
Fısıldayarak "Otuz bir," derken kafasına daha sert vurup arkasından tutarak yatağa bastırdım. Bir şeyler söylüyordu ve çırpınıyordu ama boğuk çıktığı için anlamıyordum.