| T. Yekta |
"Ya cenazede miyiz? Ağlamayın artık."
"AZRAM GİTME! BEN ÇOK İYİ İNGİLİZCE KONUŞUYORUM BEN SANA KONUŞURUM. HI HELLO WHERE IS THE SULTANAHMET? IM FROM CHINA... BUT NO CORONA... DEVAM EDEMEYECEĞİM AZRA GİTME NOLUR!"
"Ege, sakin ol amk."
"SUS! AZRAMMMM."
"Azr am. Am nsjsjsjsjjsjsjsjshshaj."
Herkes Hamo'nun esprisine yüzünü buruşturup bakarken Hamdullah "Ben gayim," deyip önüne dönmüştü. Azra'ya sarılacakken Atay'ın Hamo'nun kafasına vurduğunu görmüştüm.
"Kanka seni çok seviyorum dikkatli ol. Bir şey olursa ara babamın her yerde bağlantıları var."
Gülüp bana sarılmış ve kafa sallamıştı. Herkese sarıldıktan sonra sıra Mert'e geldiğinde gülümsedi. Birbirlerine bakıp hafifçe gülümsüyorlardı. Ardından Azra'nın ilk adımıyla sarılmışlardı.
"Güle güle."
"Görüşürüz. Kendine iyi bak. Salak salak şeyler yapma." Ardından hepimize dönüp iç çekti. "Döndüğümde hepiniz büyümüş olacaksınız büyük ihtimalle. Sizinle büyürüm diye düşünmüştüm hep."
"Ya böyle konuşmaz mısın? Please."
Hamo sulu gözlerini silerken Oğuzhan kolunu onun omzuna koymuştu. Yaz tatiline girince araları biraz açılmış gibiydi. Bazen Hamo gelip Atay ve bana Oğuzhan'dan ayrılacağını söylüyor ama ertesi gün kucağında bitiyordu. İlişkileri pek sağlam değildi.
"Orada kalacağım. Üniversiteyi de orada okurum. Yazın görüşeceğiz sadece."
"Biz geliriz. Avrupa görelim azıcık. Benim yeşil pasaport var zaten."
"Nereden var?"
"Sanane var işte."
"Amk sen bu ülkede bile kaçaksın bence."
"Bak ninjalık yaptırma bana!"
"BEN DE NINJAYIM."
"BENIM ATALARIM DA NINJA!"
"BENIM ATALARIM ATIN ÜSTÜNDE SAVAŞIRDI!"
"BENIM ATALARIM DÜZ DUVARA TIRMANIYOR!"
"O DÜZ DUVARLARI ATALARIN ATALARIMDAN KORKTUĞU İÇİN YAPMIŞ!"
"Ya sallama be!"
"Öyle!"
"Sus!"
Battal bir eliyle Ege'nin diğer eliyle Mert'in ağzını kaslı kolları yardımıyla kapatmıştı sonunda. Doruk Amca ve Melike Teyze de onunla birlikte gidiyordu. Avrupalara kızını tek göndermeye korkmuşlardı. Yerleştirip birkaç hafta sonra döneceklerdi.
"Avrupa görecek benim kankim."
Behlül kendi kendine konuşuyordu. "Bir vlogumuz yok mu?"
"Yok."
"Yok."
"Yok."
"Var Behlül gel gidelim."
Bihter, Behlül'ünün koluna girip yürümeye başladı şaşırtıcı bir şekilde. Nedense Behlül'e karşı korumacıydı artık.
Azra gidince hepimiz bir boşluk hissetmiştik. Örneğin, her çarşamba pembe giyip mean girls izlerdik onunla. Bihter'le parka giderdi. Atay'la resim çizerdi, Hamo'yla Çince konuşmaya çalışır, Ege'yle de ninjacılık yapardı. Herkesin yakın arkadaşıydı kısaca. Kankiş diyen biri olmayınca üzülüyordu insan.