Müzikleri açmayı unutmayalım...
♪Perdenin Ardındakiler- Beni Kendinden Kurtar♪
♪Teoman-Serseri♪
♪Perdenin Ardındakiler- Uzaklara Savrulalım♪
"Karaca merhaba. Ben Altay. Bu da eşim Arzu." dedi adam, ellilerinde olduğunu tahmin ediyordum, aslında biraz daha dikkatli baktığımda benziyor gibiydik. Kumral saçları benimkinden biraz daha koyuydu fakat benim aksime kahve gözleri vardı. Yaşına rağmen oldukça genç gösteriyordu. Üzerinde buz mavisi bir takım vardı ve oturuşu dikti. Eliyle işaret ettiği sarı saçlı mavi gözlü kadın da ondan biraz daha küçüktü. Geçiştirircesine başımı salladıktan sonra mahcupça gülümsedi.
"Altı oğlum var aslında biri hariç diğerleri senden büyük. Poyraz en büyük oğlum yurt dışında işinden dolayı. Doruk en küçük oğlum şu an evde. Akel ve Atlas birlikte takılırlar nerede olduklarından pek haberim olmaz. Korel de birkaç günlüğüne abisinin yanına gitti. Karan var bir de o da senin ikizin.Hepsiyle zamanla tanışırsın." dedi ardından yerinden huzursuzca kıpırdandı, eşine rahatlamasını belirtircesine sıcak bir gülümseme bahşedip gözlerini yumdu. Konuşmadığım için gerildiklerini görmek yalan söylemeyeceğim hoşuma gitmişti.
"Ailenle de konuştuk. Bir süre bizimle kalmanın iyi olacağı kanaatine vardık. Aynı şekilde Almira'da onlarda kalacak fakat bağlarınızı asla koparmak zorunda değilsiniz. Sürekli iletişim halinde olacaksınız. Senin açından bir sorun yaratır mı bu durum?" diye sordu Altay Bey saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp dudağımı dişlerim arasına aldım.
"Tabi ki zorunda değiliz Altay Bey. Fakat kopması söz konusu olacak bir bağım yok ailemle aramda. Bu konuda sizinle yaşamamda da problem olacağını düşünmüyorum." diye mırıldandım daha sonra gözlerimi Arzu denen kadının üzerinde gezindirdim.
"Sizinle de öyle bir bağımızın söz konusu olacağına dair inancım yok. Burada da sırf bir arkadaşımın hatırına durduğumu bilmenizi isterim. Yoksa çoktan izimi kaybettirmiş şu odadan defolup gitmiştim." dedim. Konuşurken özellikle gözlerinin içine dik dik bakıyordum. Yüzümde mimik oynamıyordu, sesimdeki soğukluktan etraf buz bağlayacaktı neredeyse. Arzu Hanım yutkundu. O daha hiçbir şey söylememişti. Ve yüzünde mahcup bir ifade vardı. Neden mahcup hissettiklerine anlam veremiyordum. Hastanedeki bir karışıklık neden onları suçlu yapsındı?
"Ailemle aramda öyle bir bağ yok derken ne demek istediğini tam anlayamadım. Biraz daha açık olur musun Karaca?" diye sordu Altay Bey. Derin bir nefes aldım daha konuşmanın başından sıkılmıştım. Acaba koşarak çıkıp gitsem Özgür engel olur muydu?
"Ailemle aramda herhangi bir duygusal bağ kuramadık. Onlara sıfat bulamadığım için aile demek sorunda kalıyorum yoksa bizde ailenin a'sı yok." dedim ifadesizlikle. Daha fazlasına cevap vermeyecektim. Neydi bu sorguya mı gelmiştim?
"Peki bu konuyu şimdilik kapatalım. Onlarla biraz senin hakkında da konuştuk. Sanırım dışarıda takılmayı çok seviyormuşsun öyle mi?" dedi. Sözlerimden sonra Kürşat ve Kübra'ya onlar demesi gözümden kaçmamıştı. Konunun değişmesinin verdiği memnuniyetle başımı salladım.
"Arkadaşlarım için ailem diyebilirsiniz. Beni hayata bağlayan tek neden. Hatta aşağıda bekleyen motorlu çocuğa da teşekkür etmenizi tavsiye ederim. Onun sözleri sayesinde buradayım." dedim Özgür'ü kastederek.
Sabah Özgür'ün dırdırlarına dayanamayıp buluşma teklifi etmiştim. Daha sonra kendime ait olmayan eve gelip, kendime ait olmayan banyoda duşumu almış, kendime ait olmayan gri bir sweet ve kot şort giyip evden ayrılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste Hayaller
Novela JuvenilHastanedeki basit bir karışıklık birçok kişinin hayatına dokundu. Küçük bir günahın sonucu melek kadar günahsız bir sabinin şeytanın inine girmesine sebep oldu. Kelebek etkisi yaratan bu karışıklık gerçekten bir hata mıydı? Yoksa planlanmış bir komp...