Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar ❤️
Jungkook...
İnsanların hayatı boyunca kendini yeterli hissetmeye ihtiyaçları vardı. Bir iş veya biri için yeterlilik hissine ihtiyaç duyardı. Dünya üzerinde geçirdiğimiz tüm zaman dilimini bu hissi en ücralarımızda hissetmek için çaba gösterirdik. Benim ise tüm hayatım boyunca bu duyguyu benim yerime ailem tamamlamıştı. Okuduğum okullar yaptığım işler ve edindiğim arkadaş çevresinin hepsine benim yerime onlar yetmişti. Benim yetecek gücüm yoktu çünkü. Ne zaman ki gözlerim ona değdiğinde kendimi her şeyi devirebilecek kadar güçlü ve yeterli hissetmeye başlamıştım.
Taehyung hayatımı esip kavuran bir rüzgar gibiydi. Bense ona kapılmaktan mutluluk duyan bir sonbahar yaprağıydım. Dalına ait olduğum ağaç beni kabul etmeyip boşluğa bırakmışken Taehyung beni peşinden sürüklemeye yemin etmişti. Karşı koymamıştım. Beni sokaklara , caddelere ,boş bahçelere, masumiyet haykıran çocukların olduğu parklara taşımıştı. Çok mutluydum ama ne zaman ki bulutlar ağlayarak beni ıslatmıştı işte o an uyanmıştım bu rüya misali yolculuktan. Bulutların gözyaşları beni ıslatmış ve toprağa düşmeye mahkum etmişti. Bir süre sure sonra o toprağa karışıp yok olacağım ve Taehyung'u geride bırakacağım gerçeği tokat gibi inmişti yüzüme.
Bu hastaneye getirildiğimden beri düşündüğüm şeylerdi bunlar. Onu neredeyse terk ediyordu bedenim . Tıpkı ruhumun bedenimi terk edeceği gibi. Kolumdaki serum bitmeye yakınken abimin bir hemşire çağırmaya gittiğini biliyordum. Bu yüzden yanımdan kalkıp giden bedene bir şey sormamış yalnızca etrafı izlemeye devam etmiştim.
Eve gitmeyi deli gibi isterken aynı zamanda korkuyordum. Taehyung'u kaybetmekten korkuyordum. Hoş, ne yaşadıysam bu korkum yüzünden yaşamıştım. Gittiğim için bana çok kızacak hatta belki de terk edecekti.
Evet gitmiştim. Gün boyunca Taehyung ile ilgilenirken aynı zamanda bunu beynimin bu köşesinde tartışmaya açmıştım. Bu tartışma onu uyutana kadar devam etmişti. Ona gitmeyeceğimi söylediğim için bir tık olsun kendimi geri tutmaya çalışıyordum ama bir ağaçkakan gibi gitme düşüncesi sürekli olarak beynimi deliyordu.
En azından sabah olmasını ve bir yol bulmayı düşünürken bir mesaj daha almıştım ve bu fitilimi ateşleyen şey olmuştu. Saklanmak aptalca gelmişti. Sürekli olarak böyle yaşamının yersiz olduğunu ve bir şeyler yapmam gerektiğini düşünmüştüm. Taehyung uyurken o evden çıkmamın tek nedeni buydu. O adamı korkutacağımı ve belki de sonsuza kadar hayatımızdan çıkaracağımı düşünmüştüm ama gittiğimde karşılaştığım manzara bu düşüncemi yok etmişti.
Yanıma aldığım birkaç adamla birlikte o adrese gittiğimde eski bir depo veya bu harabe bulmayı beklerken beni, iş yeri diyebileceğim bir yere çağırmıştı. Belki de sadece konuşmak istiyor diye düşünüp içeri girmiştim ama bomboş bir bina karşılamıştı beni. Terk edilmiş falan değildi hatta masadaki bardakta duran kahve bile ılıktı. Oyun oynadığını düşünüp gitmek istemiştim.
İş yeri olarak kullanılan binanın bahçesine çıktığımda kapıda beklettiğim iki adamım bahçeyi aradıklarını ama bir şey bulamadıklarından bahsetmişlerdi. Benimle yalnızca dalga geçtiğini düşünüp gitmek üzereyken birinin ıslık sesi duyulmuştu. Arkamı dönüp baktığımda Taehyung ile tanıştığım gece yanımdan apar topar gitmesini sağlayan adamdı. Bizi izlerken bana ne kadar kötü baktığını hâlâ hatırlıyordum ve şunu söylemem gerekirse asla bana karşı olan bakışları değişmemişti.
Kır saçlarını eliyle düzeltip yavaş yavaş bana doğru gelirken adamlarım yanıma yaklaşmıştı. Ayağıyla ilgili hir problemi vardı sanırım çünkü topallıyordu. Topallayarak bana doğru gelmeye devam ederken aynı zamanda sırıtıyordu ve tam yakınıma geldiğine ben daha ne olduğunu anlamadan adamlarımın başına silah dayatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARMEN - taekook
FanfictionJeongguk gittiği bir kafede garson olarak çalışan Taehyung'a aşık olur. {TAMAMLANDI}