love hurts

1.5K 142 131
                                    

Şarkıyı bırakmaya kıyamadım desem yalan olmaz. Benim için bu denli özel şarkıları paylaşmak konusunda fazla cimriyim🥺

Keyifli dinlemeler ve okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❤️

Jeongguk...

Eski bir şarkı dolduruyordu kulaklarımı. Bir gün yok olsam bile bu şarkının hatırası yaşatırdı beni bir yerlerde. Çok sık dinlemezdim ama bazı zamanlar bir boşluğa düştüğünüzde size iyi gelen bir şarkı arıyorsunuz. Ki bu şarkı çoğunlukla hayatınızın çoğunda kalp kırıklıklarınıza eşlik etmiş bir şarkıdır.

Elimdeki şişenin dibinde kalan sıvının boğazımı yakıp geçmesine izin vermiştim. Boşalan şişeyi bir kenara bırakıp yenisini açmaya yeltenmiştim ama Yugyeom bileğimden tutup engel olmuştu. Bıkkın bir surat ifadesiyle yüzünü izlemeye devam etmiştim.

"Çok içtiniz. Sizi nasıl götüreceğim buradan? Bırak o şişeyi!" Eli hâlâ bileğimi sıkı sıkı tutarken ben de aynı şekilde parmaklarımı şişenin etrafına sarmıştım. Onunla verdiğim yorgun mücadeleyi Jackson sayesinde kazanmıştım. Jackson uzanıp Yugyeom'u yanağından öpünce tüm odağı dağılmıştı. Ben de bunu fırsata çevirip şişeyi almıştım.

Hava, birkaç güne ilk karın düşeceğinin haberini verirken oturduğum taştan aşağı kayıp sırtımı yaslamıştım. Soğuk rüzgar saçlarımı sağa sola savuruyordu. Gözyaşlarımın değdiği yanaklarım da bu rüzgardan payına düşeni alıyordu. Yeni açtığım şişeyi dudaklarıma dayayıp büyük bir yudum almıştım. Elimin tersiyle yanağımı sildikten sonra kavga eden Yugyeom ve Jackson ikilisini izlemiştim.

"Kalbi kırık olan benim. Siz niye geldiniz? Ulan sen niye içiyorsun ibne?" soğuktan donmuş olan taşlardan birini kaldırıp Jackson'a atmıştım. Ufak bir taştı ama sarhoş olduğu için taş koluna geldiği gibi çığlık atıp kolunu sıvazlamıştı.

"Acıdı lan! Dart mıyım ben?"

"Kes tamam!" fazlasıyla sinirliydim. O da bunun farkındaydı bu yüzden çok uzatmamıştı. Sarhoş olmaktan nefret ederdim. Öyle her çaresiz anında alkole koşan biri de değildim ama ilk kez ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu bu yüzden Jackson arayıp bir şeyler içmeyi teklif ettiğinde kabul etmiştim.

Şimdi de lisede sürekli kaçıp geldiğimiz bir tepede oturuyorduk. O zamanlar dinlediğimiz şarkıyı açmış, başka yerlerden kucaklayıp getirdiğimiz taşlara oturmuştuk. Her şey aynıydı işte; Aynı tepedeydik, müzik dinliyorduk, Jackson'ın iğrenç esprilerine maruz kalıyorduk vesaire vesaire....

Dışardan bakınca Wendy ve Dahyun dışında bir eksiklik yoktu ama içimiz öyle değildi. Hepimiz geçen zamana bir şeyleri kaybetmiştik. Elde kalan bir şeyler vardı ama onlarla yaşamak fazlasıyla zordu. Elde kalanların bir değeri yoktu artık.

Benimse elimde kalan tek şey aşkla kavrulan bir kalpti. Onu da aşkın sahibi bile kabul etmiyordu artık. Ben de taşımak istemiyordum. Yüktü artık. Acısı da yetmişti canıma. İstemiyordum. Taşımak istemiyordum.

"Bunlar hep benim ahım biliyorsun değil mi ?" Jackson da benim gibi taşa sırtını yaslayıp yanıma oturmuştu. Alkol kafamın içinde sonu gelmeyen bir savaş başlatmışken söylediği şeyler yalnızca derin bir ağrı bırakıyordu kafamın içine.

"Ne saçmalıyorsun yine?" oflayıp elimi saçlarıma geçirmiştim. Ayıkken bile çekilmezken bu kafayla kesinlikle ızdırap gibiydi. Kurtulmanın bir yolunu bulup yalnız başıma kalmam gerekiyordu.

"Lisede hoşlandığım kızın çıkma teklifini kabul etmiştin ya!"

"Ee yani!" Bu sefer Yugyeom bıkkın bir şekilde ona dönmüştü. Jackson ise sarhoş oluşunun verdiği dengesizlikle bir anda ciddi bir hâle bürünmüştü.

CARMEN - taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin