Yaptığı çorbayı ağzıma sokmaya çalışıyordu. Sıcaktı işte sıcak!
"Jeno sıcak diyorum! Ağzımı yakıyorsun!" Geri çekildi ve bana ters ters bakarak gözlerini devirdi.
Ayrıca, hayatımda yediğim en boktan çorbaydı ama o kadar heyecanla yapmıştı ki sanırım tamamını içecektim.
Sinirle kaşığı geri çekip üflemeye başladı. Sevimli haline istemsizce gülüyordum. "Şimdi bak."
Kaşığı yeniden suratıma yaklaştırdı. Ağzımı açıp kaşığın içindeki çorbayı yuttum. Neredeyse tükürecektim ama yapmadım. Beğenip beğenmediğimi anlamak için gözümün içine bakıyordu resmen. "Jeno ben doydum gibi sanki. Yeter bu kadar."
Kaşlarını çatıp bir çorbaya bir bana baktı. Kaşığı doldurup kendi ağzına götürdü. Çorbanın tadına kaşığın ucundan bakması, tükürmesi için yeterli olmuştu. "Aman tanrım, Jaemin! Bu iğrenç!"
Hemen ayağa kalkıp kaseyi tezgaha koydu. Ağzını silip yanıma geri geldi. "Çorbanın yarısını bitirdin."
Gülümsedim. "O kadar heyecanlıydın ki heyecanını asla kıramazdım yani."
Kıkırdadı. "Hayatımda içtiğim en kötü çorbaydı. Ve sadece ucundan baktım tadına."
"Öğretirim sana ben." Sadece kafasını sallayıp ilkyardım çantasını aldı. Bandajlarımın değişmesi gerekiyordu. Artık iyiydim.
Yani, neredeyse.
Daha ince bir bandaj takacaktık çünkü gündelik işlerimi yapabilecek duruma gelmiştim. Jeno'nun yardımı nadiren gerekmişti bu süreçte hatta. Dayanıklıydım ve artı olarak acı eşiğim yüksekti.
Arkamı dönmeme yardım edip üzerimdeki tişörtü çıkardı. Bütün gövdemi saran bandajları çıkartıp yaralarıma bakındı. "İyisin."
Sesindeki huzur beni benden alıyordu. İyi olduğumu gördükçe o da iyiye gidiyordu. Her yara alanın ölmediğini, birilerinin onu bırakmadığını, bırakmayacağını fark ediyordu. Ve beni ondan alıp onu enkazın altında ölüme ter etmediği için tanrı'ya şükrediyordum.
Önce yaraları temizledi. Canımı acıtmamak için sürekli duraksıyordu, tepkimi ölçüp devam ediyordu.
Sadece yarayı kaplayan bandajlara geçiş yapabilmiştik nihayet. Ufak bandajları dikkatlice yapıştırıp tişörtümü yeniden giymeme yardım etti. "Nasıl görünüyordu?"
"Yakında eski formuna kavuşursun sen."
"İyi ki varsın."
"Sen de Jaemin. Sen de iyi ki varsın." Bunları duymaktan mahcubiyet içinde uzanmış gibi gergin gergin konuşuyordu.
Bana gülümseyip patenlerini almaya gitti. "Kaymayı çok özledim." Tahmin edebiliyordum. Patensiz kendini bomboş hissediyor olmalıydı.
O kadar özgürdü ki şimdi karşımda.. Meleklerden farksız. Kendini şeytan simgesi olarak görüşü bir şeyi değiştirmezdi. Ben onun gözlerini açmadan önce takmıştı kendine bu ismi zaten, farkındaydım.
Ayağa kalkıp kendime bir kahve yapmak istedim. Suyu ısıtırken onu izledim. Kanatlarını hayal edebiliyordum. Kanatları olsa onda hiç sırıtmazdı.
Ve bir karar vermiştim. Kasvetli tipinden kurtulsun diye, saçlarını apaçık sarı yapmasını isteyecektim ondan. İnanılmaz yakışacaktı, emindim. Yalnız hissetmesin diye ben de boyayacaktım rengini çok sevdiğim saçlarımı hatta.
Kahvemi hazırlayıp yeniden yatağa oturduğumda şarkısı bitmişti. Yeniden şarkı açmaya giderken ona seslendim.
"Jeno, konuşmamız lazım." Telaşla dönüp bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil ✪ nomin
Romance"Şeytanla dans etmeyi seçtin ve şanslı çıktın." -Chase Atlantic, Swim