fifteen

617 77 108
                                    

Mırıldanarak uyandığımda yeniden hastane odasındaydım. Nasıl buraya gelmiştim bilmiyorum. Jeno ambulansı aramış olmalıydı çünkü araba sürmeyi bilmiyordu.

Odanın içinde dönüyordu, söyleniyordu. "Eğer, eğer onun kılına zarar gelirse.. O yolunu yarım saat bulamadığınız koca depoyu münasip yerlerinize sokacağım."

Zar zor gülmüştüm. Dudaklarım kuruydu. "Jeno." Sesim çok güçsüz çıkmıştı.

Kafası aniden bana döndü, gözleri kocaman açıldı. Hemen yanıma gelip elimi kavradı. "Jaemin? İyi misin? Tanrım bir anda bayılıverdin!"

Elini sıkmayı denedim. "İyiyim."

İç çekti. "Benim yüzümden."

Alın işte. Yine yapıyordu. "Jeno saçmalama. Nereden bilecektin? Neredeyse iyileşmiştim zaten. Neden oldu anlamıyorum."

İçim içimi yemeye başlamıştı şimdi. Yeni bir travma yaşatmış olabilir miydim ona?

Lafını bölmem gerekmişti çünkü endişelenmiştim. Kendini suçlaması olayına zaten alışmıştım, sonra hallederdim. "Ama-"

"Çok korktun mu?" Büyük ihtimalle yüzümdeki ifadeye baktığında demek istediğimi anlamıştı.

"Endişelenme. Travma falan yok. Rüyalar da yok." Anlaşılan bu gece burada uyumuştu. Bir gün baygın kalmış olmalıydım.

Rüya yoksa, travması olsa bile büyük veya korkulacak bir şey olmadığını anlamıştım. Ve itiraf etmek gerekirse, inanılmaz rahatlamıştım.

"Bir gün mü sürdü?"

Kafasını salladı. "Evet. Canımdan can gitti."

"Böyle şeyler olması normal Jeno. Her gün vurulmuyorum."

Gözlerini kaçırdı. "Biliyorum. Ama elimde değil Jaemin. İçimde kötü bir his var."

Bana o kadar bağlanmıştı ki. Gözlerindeki korkuyu görüyordum. Bana zarar gelmesini istemediğini anlıyordum. Ben onun yaptığının beş katını yapıyordum çünkü. Ama yine de benim için canını sıkması.. hoşuma gitmiyordu işte.

"Çok iyiyim ben şu an. Bugün çıkabiliyor muyum?"

"Dudaklarının haline bak en basitinden. Bitik görünüyorsun."

"Su içersem geçeceğini biliyorsun."

Taburesinde dönerek başımın yanındaki, ufak sehpadaki sürahiden bardağa su doldurup bana doğru uzattı. Sağ eliyle başımı dikleştirirken sol eliyle de suyu içmeme yardımcı oluyordu.

Bardak hızlıca bittiğinde gülümsedi. "Bir bardak daha ister misin?"

"Hayır, teşekkür ederim."

Dudaklarımı yaladım. "Gördün mü?"

Bir dudaklarıma, bir de bana baktı. Gülümsedi. "Gördüm. Doktoru bekleyeceğiz zaten. O ne derse o, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum, biliyorum."

Sormak istediğim birkaç soru vardı aslında. Ama yeri miydi, zamanı mıydı bilemiyorum.

"O gülü silmeyelim. Olmaz mı?"

Yalvarır gibi bakan gözlerimi sevimli bulmuş olmalıydı. "Silmeyelim tabii."

Derin bir nefes aldım. Kafamın dibinde öten makineler beni delirtiyordu. Doktorun içeri girmesini istiyordum artık. İyi olduğumu söyleyeyim de çıkalım buradan istiyordum.

"Buradan çıkınca her şeyden uzaklaşmak için, bir yolculuğa çıksak olur mu? Nereye gittiğimizi bilmeden sürelim."

"Anlamadım."

"Bak şimdi şöyle yapacağız." Saç tellerini kulağının arkasına attı. Gözlerinin parlamasından ne kadar heyecanlı olduğu belli oluyordu.

"Teneke yemekler alırız. Bolca su alırız tabii. Ama markete falan uğrayabileceğimizden çok doldurmayalım arabayı, olur mu?" Kafamı salladım. Güzelliğine dalmıştım ve ne demek istediğine odaklanamıyordum.

"Birkaç kıyafet alırız. Sonra süreriz. Sadece süreriz. Uzağa, bir yerlere. Boşluğa süreriz. Bilinmeyene."

O kadar özel, eşsiz düşünceleri vardı ki. Benim asla aklıma gelmeyecek şeyler bularak ikimizi de çekip alıyordu karanlığın içinden. Aydınlığa kavuşabilmek için kendini paralıyordu.

Lee Jeno mutlu olmayı dibine kadar hak ediyordu ve ben ona hak ettiğini vermek için, bütün hayatım boyunca çabalayabilirdim. Hiç yorulmadan hem de. Çünkü günün sonunda ben onun gülümsediğini göreceksem, her şeye değecekti.

"Jaemin? Olmaz mı?"

Ona çok içten gülümsedim. Özel olduğunu bilsin istiyordum. Hissetsin istiyordum. "Duyduğum en güzel fikir bu Jeno. Sabırsızlanıyorum."

Kocaman gülümsedi. "Cidden mi?"

Kıkırdadım. "Cidden."

"Jaemin hayat o kadar kısa ki. Belki aniden böyle fikirler ortaya atmam garip geliyor olabilir sana ama hayat o kadar kısa ki. Göz açıp kapayana kadar ölüyor insanlar. Ölüm saniyelik bir şey. Anlık. Ve biz tek bir hayat yaşıyoruz. Tamam, belki ikimiz de iyi başlamadık bu hayata. Atmaya çalıştığımız adımlar hep yere düşürdü bizi belki. Ama senin umudun var. Ve benim de öyle Jaemin. Bir şekilde hala hayattaysak, demek ki yapmamız gerekenler bitmedi. Demek ki tanrı bize mutlu olma şansını veriyor."

İç çekti. Zaten sol elimi tutan sağ elinin yanına bir de sol elini ekledi. "Birlikte mutlu olalım Jaemin. Bu saçma sapan hayatın bize oyun oynamasına izin vermeyelim. Onu şaşırtalım. Tam bizi düşürdüğünü sansın, ama biz yeniden kalkalım ayağa. El ele hem de. Bu kepaze hayat da görsün ne kadar güçlü olduğumuzu."

Haklıydı. Hiç olmadığı kadar haklıydı hem de. Hayata bir kere geliyorduk ve ölüm yanı başımızdaydı. Bir nefes ötedeydi. En ufak, gündelik bir hareket bile öldürebiliyordu insanları ve biz bu hayatı bunu bilerek yaşamalıydık.

Birbirimizi bulmak gibi bir şans elde etmiştik ve bunu dibini sıyırana kadar kullanmamız gerekiyordu.

Nedense onu öpmek istemiştim tam şimdi. Ama yapmadım. Duygularım darmadağın oluyordu ve onun da öyleydi. Onu ben darmadağın ediyordum. Kendimi de ben darmadağın ediyordum.

Kendimden nefret etme bunalımına girmek için zaman ayırmayı kafamın bir köşesine yazdım.

"Sana sahip olduğum için çok şanslıyım."

Tam gülümsediği sırada doktorlar içeri girdi. "Geçmiş olsun Jaemin Bey."

Doktora gülümsedim. "Teşekkür ederim. Açıkçası çok iyi hissediyorum. Bugün gidebiliriz, değil mi?"

Hafifçe güldü ama gülüşün içinde bir şeyler vardı. Eksik bir şeyler. Kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Yanlış bir şeyler vardı.

"İyisiniz, iyisiniz. Fakat şu anlık. Bilmek sizin de hakkınız," Jeno yutkundu. Kaşları çatılmıştı. "Bu kanamaların sebebine baktık. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki taşıdığınız boya kutularıyla bir alakası yokmuş."

Bu Jeno'nun kendisini suçlamasını engelleyeceğinden bana iyi bir haber gibi görünmüştü başta. Ama eğer eşya taşıdığım için değilse, daha farklı bir sebebi olmalıydı. Daha beter bir haber de yoldaydı yani.

"Organlarınız oldukça zedelenmiş, ve hatta yine eklemek istiyorum ki, girdiğiniz ameliyatta hata yapılmış. Yaraları kurutmak için kullanılan hafif yakma sistemi diyebileceğimiz sistemde, yanlış damarlardan birisi yakılmış. Bu ciddi bir problem. Bahsedilişinde de belli olduğu gibi."

Derin bir nefes alıp titrek şekilde verdim. Jeno dolan gözlerini saklamaya çalışırken ellerini sıkıyordu. Çenesi kasılmıştı. Boğazının düğümlenme hissini görebiliyor gibiydim. Maraton yeniden başlıyordu.

"Yani? Bunun tehlike boyutu.. büyük mü?"

"Maalesef, hayati tehlikeniz ilk vurulduğunuzda olduğundan daha büyük."

devil ✪ nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin