"Jaemin şuna bak!" Bana doğru koşarken bağırmasına karşın ona döndüğümde hayatımda attığım en yüksek sesli çığlığı atmış olabilirdim.
"Jeno bırak şunu yere! Gelme!" Elinde tuttuğu yengeci neredeyse suratıma yapıştıracaktı.
"Gördüğüm en sevimli şey olabilir bu. Daha önce hiç canlı yengeç görmemiştim."
Heyecanını bozmamak için ağzımı açmadım ama 'ne diyor bu?' bakışlarımı da esirgeyememiştim. Mesafemi korumaya da özen gösteriyordum.
Gerçi tam birkaç saniye sonra, gördüğü bir yengeçle içinden çıkan çocuğu, yengece karşı yaptığı sevecen, saçma sapan hareketleri gülümseyerek seyrediyordum. Yüzümdeki panik silinmiş, gitmişti.
Yengeci yere yavaşca bıraktı. Başını kaldırıp bana gülümsedi. "Endişelenme, senin ondan ürktüğünü anlayınca yanına yaklaşmayacağına eminim."
O an gerçekten tatlılığı yüzünden ağlayacağımı sandım. Bu şefkati gerçek miydi, yengece karşı bile duyduğu empati gerçek miydi? Lee Jeno büsbütün temizliğiyle benim olabilir miydi?
Yengeç gerçekten de benim tarafıma hiç değinmeden, Jeno'nun solundan geçerek ormana doğru hızlı hızlı ilerledi. Ben olayın döngüsüne kapılmışken Jeno hala ılık, mülayim gülümsemesiyle yüzüme bakıyordu.
"Sadece bir yengeç Jaemin, ne düşünüyorsun bu kadar derin?"
Sesindeki yumuşaklığı, dinginliği duyduğumda zihnimin en gerisinde duran beyin grisi sütunların üzerindeki pus misali buharlar, görülmek istemeyen ruhlar gibi kayboluverdi.
"Seni düşünüyordum." Şimdi sesini de düşünmüştüm ayrıca.
Yüzünde ciddi bir sevecenlik boyutunda duraksayıp kalmış gülümsemesi yerini şakacı bir gülümsemeye bıraktı. "Yalakalık yapma."
Aptal tepkisi benim de bütün ciddiyetimi bozmuştu. "Ne? Ciddiydim."
"Biliyorum." Tabii ki biliyordu. Gülümsemesi genişledi.
Ani bir hareketle kendini yere bıraktı, elleri başının altına koydu. "Ee, bugünkü sorunsuz erkek arkadaş planlarımız neler?"
Onun daha önce hiç bu şekilde konuştuğunu duymamıştım. Yani bu cümle sanki onun değil de izlediği bir filmden alıntı gibiydi.
"Bilmiyorum..? Ne yapmak istersin?" Zaten bu soruyu o bana sormuştu o yüzden sorusuna soruyla cevap vermeme sinir olduğuna emindim. Bakışlarından görünüyordu içinden bana göz devirdiği.
"Yanıma gelmeni isterim, başlangıç olarak."
"Jeno kumda ne işin var, başlangıç olarak." İyice yüzündeki huzurunu kaçırmıştım şimdi ama bu hali de gözüme çok komik görünmüştü.
"Tansiyonum düşmüş onu arıyorum Jaemin."
"Zaten denize çok yakınız, ya dalga vursa kıyıya ne yapacaksın?"
"O kadar umrumda değil ki bu şu an Jaemin." Tahmin edilebilirdi, benim de değildi ki zaten.
Tamam, belki biraz.
"Sana sarılıp durmak istiyorum ama, hadi, lütfen."
"Yaratıcı aktiviten bu mu yani?"
"Jaemin." Sabrının taşmasına az kaldığından lafı uzatmayı kestim. Yanına uzanmadan önce dibine oturup birkaç saniye denizin kıyısına doğru bakındım. Başımı göğsüne daha yakın olmak üzere omzuyla göğsü arasında bir yere yerleştirdim.
Karnıma doğru çektiği kolundaki çukur haline gelmiş o üç parça yarayı çok seviyordum. Nasıl olduğunu da anlatmıştı bana, annesinin uzun süre depoda tuttuğu bir kurbanının seslerinin artık cidden katlanılmaz hale gelmesinin ve kendi uzun tırnaklarıyla tenini delmesinin sonucu oluşmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil ✪ nomin
Romance"Şeytanla dans etmeyi seçtin ve şanslı çıktın." -Chase Atlantic, Swim