"Gerçekten iyi hissediyorum." Jeno üstümü giymeme yardım ederken gözlerini devirdi. Bana inanmıyordu, veya sadece fazla endişeliydi.
En son öpüşmemizin üzerinden birkaç hafta geçmişti sanırsam ki ben yeniden ölümle burun buruna hiç gelmedim. Doktor her geldiğinde durumumun iyiye gittiğini ve yakında iyileşeceğimi söylüyordu. Şimdi de bir ömür gibi geçen uzun sürenin ardından taburcu oluyordum.
Depoyu, arabamı, bakımlı biri olmayı ve sağlığımı çok özlemiştim. Şimdi hepsine kavuşacaktım. Kalbim her an daha da hızlanıyordu, içimdeki heyecanı betimleyemiyordum.
Bir an önce şuradan çıkıp depoya varmak istiyordum. Bu basit hastane odası hiç kasvetli olmasa da artık beni boğuyordu. Güneşe ihtiyacım vardı.
Evet, aslında bu haftalar içerisinde Jeno'nun yardımıyla ayağa kalkabilmiş ve bahçeye yeterince çıkabilmiştim ama doya doya nefes alamamış, güneşin tadına varamamıştım.
Tek başıma tuvalete gidebiliyordum, midem yemekleri rahatlıkla kabul ediyordu ve eskisi gibi acıkıyordum da. Jeno tıraş olmama hala izin vermemişti ve kendisi de beni tıraş etmemişti. Yapacağım ilk iş güzel banyomuzda tertemiz bir duş almak ve hemen ardından tıraş olmak olacaktı.
Duvarlardaki resimler, bir oda dolusu farklı patenler, eskimiş yumuşak koltuk.. hepsi aklımda canlanıyordu.
Hastanenin ayarladığı takside 'eve' dönebildiğimizde gerçekten burnum sızlıyordu. Deponun kapısında duran arabamı görünce heyecanım tavan yaptı.
Jeno kolumu bırakıp da arabama koşmama, sarılmama izin vermemişti.
"Hey!"
"Yavaş hareket et Jaemin."
"Kızımı çok özledim."
Jeno iç çekti. "Aptalın tekisin. Çocuk gibisin Jaemin. Seninle uğraşmak zorunda mıyım?"
Onu duymazdan gelip hızlı hızlı arabama ilerledim. Onu da peşimden sürüklüyordum ki bu kez sesini çıkarmadı. Karnımı arabama yaslayip kollarımı sardım. En azından denedim.
"Aman tanrım, o kadar uzun zaman oldu ki."
Jeno başımda gardiyan gibi dikiliyordu. Kısa bir süre öyle kalıp arabamdan ayrıldım. "Anahtarlar nerede? İçeriye girdiğimde ağlamayacağıma söz veremiyorum."
Jeno gerçekten çocuksu telaşıma güldü. Gözlerime uzun süre hapsolup o asla kaldıramadığım gülümsemesiyle baktı.
"Kapı, Jeno." Biliyordum, içinden bana küfürler savuruyordu ve gerçek bir odun olduğumu düşünüyordu ama depoyu gerçekten özlemiştim. Hem o sonra da bakabilirdi. Söz veriyorum, bir dahakine ben de ona bakacaktım.
Cebinden anahtarları çıkartıp çelik kapıyı araladı. Uzun süre açılmadığından çıkardığı sert, boğuk gıcırtı kulaklarımı acıttı.
Jeno'yu beklemeden içeri daldığımda Jeno arkadan bana seslenecek gibi oldu ama beni kontrol edemediği konusunda ikna olmuştu.
Sağ elimle kapının yanındaki ışığı açtım. Aniden parlayan ışıkla gözlerim kamaşsa da olmamış gibi davranabilirdim.
Burayı ne kadar özlediğimi biliyordum ama bu kadar özlediğimi bilmiyordum. Ağzım onca özlem duyduğum şeyle karşılaştığımdan aralık kalmıştı.
Her şey bıraktığım gibiydi ve bu beni daha da derinden sarsmıştı. Bıraktığım gibi olmayan tek bir şey vardı ki o da hemen gözüme batmıştı.
Yataklarımızın arkasındaki duvardaki resim değişmişti. Ben, Jeno'nun kucağına yığılmıştım, Jeno ellerinde benim kanımı taşırken tek eli saçlarıma dolanmıştı. Onun gözlerinde yaşlar, arkamızda büyük şehrin eşsiz manzarası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil ✪ nomin
Romansa"Şeytanla dans etmeyi seçtin ve şanslı çıktın." -Chase Atlantic, Swim