nineteen

504 65 116
                                    

"Düşmüş gibi hissettim. Hani bazen bazı hisler olur ya böyle," ne dediğinden çok da emin değil gibiydi sanki ama hiç susmamıştı saatlerdir. Ayların susmuşluğunu harcıyordu. "daha da kötü hissedemem, bundan ilerisi de olmaz dersin böyle. Daha çok çökemem dibe."

Kafamı yukarı zorlanarak kaldırıp ona baktım. Gözleri yarım açıktı ve dolu doluydu. Kolu benim kabarık yastıklarımın arkasından dolanmıştı.  Kafasını benim serumumun bağlı olduğu demire dayamıştı. Dik duracak kadar bile gücü yoktu.

O kadar yorgundu ki.. o kadar bitmişti ki. Ayakta durmakta ne kadar zorlandığını ben bile hissediyordum ama bir saniye olsun uzaklaşmak istemiyordu benden. Zaten ben iyileşmeden önce uyuyamamıştı. Hala uyumayı inatla reddediyordu.

Oturmuyordu bile. Çünkü durdukça saçlarımı kokluyordu ve eğer oturursa sürekli kalkıp koklaması ve geri oturması gerekecekti. Kendisi bile kendini o kadar güçlü görmüyordu. Bana öyle açıklamıştı en azından.

Sol eli sol elimin içinden hiç ayrılmıyordu. Gözlerimi kapattım. Konuşmak istemiştim çünkü. Bir yerde enerji toplamak için bir yerden kısmam gerekiyordu.

"Jeno." Güçsüz sesim ismini mırıldandığında kapalı gözlerini açıp hemen bana doğru eğildi. Gözlerinin beyazını kıpkırmızı görmek çok canımı yakmıştı.

"Efendim güzelim? Bir şeyin mi var? Hemşireleri çağırayım mı?"

"Jeno, çok endişeleniyorum senin için. Birkaç saat bile olsa uyu, biraz yemek ye ne olursun. Güçsüz düşeceksin, hastalanacaksın."

"İstemiyorum Jaemin. Böyle iyiyim ben."

Derin bir nefes aldım. Bunu yaklaşık beş kere yapmadan tek bir cümle bile kuramıyordum. "Eğer, biraz daha ısrar edersen hemşireleri çağırıp senin dinlenmemi engellediğini ve odadan çıkmanı istediğimi söyleyeceğim. Yemin ederim yapacağım Jeno."

Güçsüz elimi yavaşça butona doğru kaldırdım.

"Tamam! Tamam, tamam Jaemin."

"Koltuk hemen yanımda Jeno. Yat ve uyu. Sonra uyandığında çok sağlam bir kahvaltı yapacaksın. Ve, eğer, uyuduğundan emin olmazsam basarım. Anlıyor musun beni?"

Vücudu başımın yanında uyuşmuş gibiydi o yüzden kendini demirden ayırmakta zorlanmıştı. İçim cız ediyordu onu böyle gördükçe.

Elleriyle saçlarımı okşayıp alnımı açtı. Narin bir öpücük kondurup geri çekildi. Yeniden saçlarımın arasından derince bir nefes alırken eli elimi sıkıyordu. "Seni seviyorum Jaemin."

Gülümsedim. İlk defa bir mimik canımı yakmamıştı. İyi oluyordum. Ben iyileşiyordum.

"Ben de seni seviyorum, Jeno. Ve ben iyiyim, görüyorsun değil mi?"

"Çok daha iyi olacaksın."

İçimdeki ağlama hissi hiç geçmiyordu. Her şey üst üste binmişti ve bunları yaşamış olmamız bile mental sağlığımızı yerle bir etmişti. Eskiden çok iyiymişiz gibi.

"Beni öpebilir misin Jeno?"

Gözleri gözlerimi buldu. "Efendim?"

"Dudaklarım çok kuru ve senin için yalvarıyorlar. Beni öpebilir misin?"

Gözlerim doluyordu ve o benden çok daha kötüydü. Zaten dibimde olsan suratını suratıma daha da yaklaştırdı.

Kuru dudakları kuru dudaklarımla buluştuğunda o anda kaybolmak istedim. Hep o anda kalalım istedim.

Dudaklarını çok yavaş hareket ettirmesine karşın çok yavaş karşılık verdim.

Kısacık süren ufak öpücük bile ikimizi de kendimize getirmiş gibiydi. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında çok içten gülümsemişti. Elini yanağıma tereddüt ederek çıkarmıştı. Baş parmağıyla sanki kırılacakmışım gibi dokunuyordu bana. Alnını alnıma yasladı.

devil ✪ nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin