Farkında değildik sanırım, veya dile getirmiyorduk, ama birlikte alışveriş yapmak en sevdiğim aktivitemiz olabilirdi. Tabii paten sürmeyi dışarıda tutarak söylüyorum. Daha da garibi, Jeno da bu duruma alışmaya başlamış gibiydi. Depodan çıkıp mutlu olmak, zorunluluk dışı gezinmek absürt bir durum gibi değildi artık.
Hem bana birkaç parça bir şeyler alacaktık, hem de canımız sıkılmıştı. Birkaç saat önce geçirdiğimiz romantik ve ayrıca oldukça duygusal anlardan dolayı keyifler de yerindeydi.
"Çocukluğundan bahsetsene, gelmeden önceki hayatından." Aniden gelen alakasız sorusuyla afallasam da ben de ona aynısını yapmıştım, o yargılamamıştı bile.
Biraz durup buna ne tür bir cevap verebileceğimi düşündüm. "Katı aileme rağmen bir taraflarım beladan hiç çıkmıyordu diyerek özetleyebilirim." Onun böyle boş bulunup bana 'o şekilde' gülmesini çok seviyordum.
Evet, doğru da özetlemiştim aslında. Dandik fakat tekinsiz çetelere bulaşıp dururdum aksiyon arar gibi. Yani aslına bakarsak, bulaşmak dediğim onlarla arkadaş olmaktı, en azından deniyordum çünkü paramdan haberdar olmadan arkadaşım olabilecek tek insan topluluğu onlarmış gibi geliyordu.
Fakat, onlar pis insanlardı sonuçta ve, yani bundan kaçamazdım. Bir süre sonra hep olduğu gibi, en başından beri olduğu gibi, beni de işlerine alet etmek isterlerdi. Onları suçlayamazdım, zaten orada bulunan kimsenin amacı birkaç yakın arkadaş edinmek falan değildi. Ezilmiş ve yalnızlığın dibine vurmuş, yüzünü kumsala çarpan dalga köpükleri yalayan bir çocuk değilseniz.
Ben hep sadık bir arkadaş olmuştum ve bunun farkındalardı. Onları satmayacağım bariz ortada olurdu, belki de sakladığım gerçek hayatım yüzünden gizemli göründüğümdendi bu da. Ama benim amacım hiçbir zaman uyuşturucu satmak, park köşelerinde insanların yanlarından geçmeye korktuğu insanlardan olmak olmamıştı, lügatımda yoktu bir kere.
Tabii ben teklifleri reddedince de olay çıkardı, bana olan havadar güvenleri sönerdi. Bir ajan olduğum hissine bile kapılıp bana saldırdıklarını görmüştüm. Kısacası dertsiz başıma kısa sürede onlarca düşman almıştım ve daha da saçması hep kaçmıştım fakat hiçbir zaman kaçak hayatı yaşamamıştım. Hiçbir zaman akıllanmamıştım da.
İyi dövüşmeyi biliyordum çünkü sayısız kez kendi kendimi korumam gerekmişti ve ben hep tek başımaydım.
Sokak sizi zorlardı, bana da yumuşak davranacağı yoktu hoş, daha da aksi olmuştu. Evinizdeki sıcaklığı sokakta bulamazdınız, hayatında bir kere bile evinde sıcak hissetmemiş biri olarak dahi çok net söyleyebilirdim. Sokak hayatı vahşiydi, acımasızdı ve kimse de size dış dünyayla nasıl başa çıkabileceğinizi öğretmiyordu.
Hayatta kalmak için vereceğiniz savaşın ilk adımını kendiniz atmanız gerekiyordu, ilerlerken kimse sizi oturma koltuğunuzdan desteklemiyordu, düşmeyeceğinizin garantisini vermiyordu. Son adımınızı atsanız da başınızda kimse olmuyordu, kimse soğuk elinizi tutmuyordu.
Düştüğünüz zaman ellerinizi paramparça eden tenekeleri, cam kırıklarını, kıymıkları kimse temizlemiyordu, yaranızı kimse sarmıyordu. Tişörtünüzü yırtmanız gerekecekti.
"Bir sürü düşmanım vardı, ama bir görsen." Islık çalarak cümlemi süsledim. "Yaşım ilerledikçe onların tehlikeleri de artıyordu. Ellerine ve ceplerine taşlar sıkıştırmış bir çocuktan, elinde tabancası olan, siyah takım elbiseli adamlara, öyle düşün." Göz kırptım.
Kaşları havalanmıştı. "Depoya yerleşince izimi de kaybettiler."
Bunu yanlış anlamasından korkmuştum. Onlardan kaçtığım için yanında kaldığımı düşünmesinden korkmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil ✪ nomin
Romance"Şeytanla dans etmeyi seçtin ve şanslı çıktın." -Chase Atlantic, Swim