ten

649 86 72
                                    

"Yavaş, yavaş."

Derince iç çekip ona baktım. Bütün taksi yolculuğumuz boyunca bu şekilde şeyler söylemişti. "Jeno iyiyim." Arabadan inmeme yardım etti.

Aynı şekilde bana baktı. "Belli."

"Sırtımda iki delik var sadece."

Göz devirip beni arabadan tamamen çıkardı. Taksinin parasını ödeyip deponun kapısına kadar beni adeta sürükledi. Cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı.

Ferah, ekşi boya kokusu yüzümü yalayıp geçti. İnsan dışarıdan gelmediği sürece o kokuya öyle alışıyordu ki Jeno yeni bir resme başlamadıkça fark etmiyordu.

Beni dikkatlice yatağıma yatırdı. Yastıklarla duruşumu dikleştirdi. Montumu çıkarmama yardımcı oldu ve kendi montunu da çıkardı. Montları askılığa asıp anahtarı da ufak sehpaya bıraktı.

"İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?"

"Hayır, iyiyim." Ona gülümsedim. Yorgun görünmek istemiyordum fakat elimde değildi. Yorgundum.

Bakışlarından ne kadar endişeli olduğu belliydi. Siyah saçları iyice uzamıştı, dağınık fakat büyüleyici görünüyordu. Her hali ayrı güzeldi.

"Çok mu solgun görünüyorum? Gerçekten çok yanmıyor canım."

"Gözlerindeki enerji gitmiş gibi Jaemin. Çok korkutuyor bu beni. Sanki beni ayakta tutan şeyi.. kaybetmişim gibi." Ona bunları yaşatmak istemiyordum. Sürekli ellerine bakmasını, sürekli gözlerinin dolmasını kaldıramıyordum.

Her ellerine baktığında asansörün içindeki kana bulanmış bedenimi görsün istemiyordum kucağında. Ellerindeki koyu kanı unutsun istiyordum. Giydiği beyaz, uzun gömleği ve siyah pantolonu da kanlar içindeydi. Değiştirme fırsatı bile olmamıştı. 

"Üstünü değiştir istiyorsan."

Gözlerini kendi bedenine çevirdiğinde burnunun sızladığına, boğazındaki yumruyu yutmaya çalıştığına  yemin edebilirdim. Yatağımın yanına gelmişti. Üstündekini bir çırpıda çıkartıp kırışık gömleğine baktı. Kendini yatağın yanına, yere bırakırken sweati katlayıp suratına bastırdı.

Bedeni sarsılırken neredeyse bağırarak ağlıyordu. O kadar içten ağlıyordu ki ben ne ara ağlamaya başladığımı hatırlamıyordum.

Öyle yanıyordu ki canı, öyle hapsolmuş hissediyordu ki, beynim sulanıyordu. Kanıyordu o da, içeriden kanıyordu. Organları sıkı bir el tarafından sıkılıyor, sünger gibi ılık kanlar akıtıyordu. Gözenekleri dehşetle doluyordu.

Hıçkırıklarına içim gidiyordu. Suratına bastırdığı gömlek dolayısıyla sesi kalın çıkıyordu ve çıkardığı sesler hiç bitmiyordu. Bağırıyordu, gömleğin beyaz kalmış kısmını ısırıyordu. İçini boşaltıyordu, bu an için çok beklemişti.

Suratını biraz geri çekip nefes almayı denedi. Peş peşe, kesik kesik nefesleri soluk borusuna dolandı. Elimi saçlarına götürdüm. Sakinleşmesine yardımcı olmak için yumuşak yumuşak okşamaya başladım. 

"Çok korktum Jaemin. Çok kötüydü. Seni kaybetme korkusu içindeyken, sen ellerimde erirken annem.. annemi gördüm sanki. Çoktan kaybolmuş, çoktan kaçıp kurtulmuş annem." Titriyordu, gömleği tutan elleri, omuzları dahi deli gibi titriyordu.

Zaten hassastı buna, kana, kan kokusuna ve ben, bu sefer kucağında olan bendim. 

Laflarını bitirdikten sonra kafasını yeniden sweatine gömerek, hıçkırarak ağlamaya devam etti. "Ağlama, ağlama. Geçti. Geçti Jeno."

devil ✪ nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin